Şiir girmeyen kafaya...

Siir girmeyen kafaya “küfür” girer, “küçük hesap” girer, “düz mantık” girer... “At gözlüğü” vardır iki yanında.. Biliyorum şimdi birçok okur, başlığı, günlük siyaset laga lugasını çağrıştırmadığı için okumayacak bu yazıyı. Milliyetçiliklerine hafif gelecektir şiir. Koskoca Nihat Sami Banarlı’nın “Gerçek şiiri duyan, Tanrı ile karşılaşmış gibi ürpermeli, içinde bir nur çağlayanının hareketlendiğini hissetmelidir” demesinden bunlara ne?
Bunlara ne şair siyasetçi Bülent Ecevit’in: “Siyasete girdim diye şiir yazmayı, şiir çevirmeyi bıraksaydım, siyasette ben, ben olmazdım” demesinden.
Bugün bunlara inat, “Haydın şiire” deyip, şiirden, şiir kitaplarından söz edeceğim. Önce yeni demlediğim şiirlerimin kısa olan ikisini paylaşacağım sizlerle:
I-
Kuru gürültüyü erekle demle
Tutkuyla atılan slogan olsun.
İmgeyle demle ki kuru lafları
Şiire dem tutan enstrüman olsun.
II-
Acılar insafa geldi şöyle bir yoklayıp gitmekteler
Şeytan en yeteneksiz yardımcılarını gönderiyor
Yokuşa sürmelere tembihli olaraktan
Allah şaşırtıyor haksızları bana yöneldiklerinde
Vadesi geçen hıçkırıkları dün ödemiştim ilgilisine
Küçük slalom yapmaktayım şimdi kahkahalar arasında
Yürümeliyim bahtıma âşık bir ışık gibi afacan
Duman işaretleri vermeliyim gizemli dönemeçlere
Hükmünü ve halini öğrenmeliyim daha çok şehrin
Söz iftarlarının iştahlısı olduğum görülmelidir
Kaç aydır, Evin Okçuoğlu’nun “En Güzel Gün İçin” adlı kitabı duruyor elimin altında (Kora Yayınları). Okumuşum, fırsat bulup yazamıyorum. Kısmet bugüne imiş. Okçuoğlu, “gidişat”ın “at”ına binip geliş-gidiş öğrenenlerden değil. Gidişatın ‘at’ını atıp gidiş yolunu doğru bulup, gösterenlerden. Gidiş yolu doğruysa gam değil ötesi.
Göç... Bir yerden bir yere değil yalnızca, çelişkiden çelişkiye, içten içe.. Okçuoğlu’nun bu dizeleri göç’ün öte ve iç yüzü:
Köksüz bir çalı çeker aklımızı
Esintiyle yuvarlanmak kadar kolay
Gitsek bir siluettir gurbet tüter durur uzakta
Kalsak ufuk çizgisi çekiştirir yaka paça
Savrulur saçılırız deli dolu göçlerde
Eski mahalleyle ufuk arasında bir salıncak hayatımız
Şiiri şiirce Okçuoğlu’nun, slogan atmıyor. Fikir atıyor ortaya, çelişki pazarlıyor. Üç dize ile veda edelim bu şaire:
Kitaplar silah
Heykeller dimdik duran duygu
En güzel günden kopar gelir
Hüseyin Haydar dostumun yeni şiirleri üstüne çok yazdım bu köşede. Eski şiirlerini ise bilmiyor, merak ediyordum. “Sudan Gövde” adlı kitabını alıp okudum (Adam Yayınları). Rahmetli Necdet Sevinç “Acının Tadı” nı yazmıştı, şiir biçemli öyküsünde. Hasan Hüseyin Kormazgil “Acıyı bal eyledik” demişti. Hüseyin Haydar, bu kitabında, acıyı bal eylemiyor, yol eyliyor, hal eyliyor, hatta sol eyliyor.
“Şiir acıdır kuşkusuz ve benzersizdir, çünkü birey başkadır ve benzersizdir. Bireyin sonsuz durumları ve görünen sayısız acıları, gerçekte var olan bütünsel acının yansımalarıdır. Her şiir aynı bütünsel acıyı dışa vurur, aynı insanlık durumunu.”
Böyle diyor arka kapakta Hüseyin Haydar. Şiirlerine ise acı, ustaca yerleştirilmiş, işte örnek dizeler: “Benim acım asla giderilemez olandır”, “Acının büyük koyağa dönüştüğü bir yerde”, “Şimdi acı yatışır”.
Acının simgesi Seyyid Nesimi’yi de yazmış Hüseyin Haydar, o dizelerle “Haydi eyvallah!”
Esenlik göklerinde esti Seyyid Nesimi
Avuçlarını dünyaya çevirdi ipek tenli
Dedi: Nesimi, küntü kenzin mahzenidir
Ağladı toprakta gövdesi yelin...

Yazarın Diğer Yazıları