Sıfır sorun sıfır mantık politikası
Haber kanallarında Gül’ün MİT sızıntısı konusundaki gayet aydınlatıcı ve tatminkâr açıklamalarını dinliyorum. Ne diyor Sayın Gül, “Amaç terörü bitirmektir ve bu nedenle her şey yapılır” . Kafamdan şeytanın sorgulamasını atamıyorum. Amaç bu ise vatan topraklarını vermek ve parçalamak da mübah demek ki. O zaman her gün şehit olan vatan evlatlarının ana ve babaları ile bu kişilere oy veren yüzde 50’liler hiç mi sorgulamaz, “Neden evlatlarımız ölüyor, onlar da mı bu amaca hizmet ediyor?” diye. Muhalefette bu konuya doğru değinen bir Bahçeli oldu. Söylediği her şey doğru. Kılıçdaroğlu ise yeni bir ceviz daha kırdı. Neden görüştünüz demiyoruz, neden sakladınız diyorum diye bu görüşmeyi haklı gördüklerini onayladıklarını üstü kapalı açıklıyor. Yazıklar olsun.
Öte yandan bizimki Libya’da Arap kardeşlerine alnını öptürürken, hiçbir yerini öptürmeyen belki de başka yerlerini öptüren Sarkozy ve Cameron Trablus’a gidip “İhaleleri onlara verirseniz karışmayız ha” sinyali verdi.
New York Times, Washington Post, The National gibi gazeteler ayrıntılı olarak Türkiye’nin bombalanan kent ve ülkelerin ihalesini kapma yarışında nal topladığını yazıyor. Bizim yeşil basında tek satır yok. Bunun böyle olacağı belliydi. Hatırlarsanız birkaç hafta önce Türk müteahhitlerin Libya’da bu yeni durum nedeniyle kaybettikleri işleri yazmıştım. Biliyorum o zaman benim bunu fesatlıkla yazdığımı düşünmüştünüz ama gördüğünüz gibi mantık bunu emrediyor.
Şimdilerde yeşil basında başka efelenmeler. Hani Obama bizimkiyle görüşecekmiş ya. Konuyu da biliyorlar, İsrail’le barıştıracak deniyor. Buna ne diyor başta Davutoğlu olmak üzere bizimkiler “öyle kolay pes etmeyiz ha” falan gibi laflar. Küçük atın da kuşlar yesin. Obama size barışın diyecek ve siz hayır ben barışmıyorum diye dikleneceksiniz öyle mi? Ayni füze kalkanında, Libya’yı NATO bombardıman ederken, kardeşiniz Suriye ve Esat’ı satarken yaptığınız gibi değil mi?
Dış politika dersen, zaferden zafere koşuyor. Komşularla sıfır sorun. Anlaşılan bunların sorun diye tanımladıkları galiba, Ramazan hangi ay başlayacak, akşam namazı kaç rekât kılınacak, hadislerin tercümesinde öyle demiyor falan gibi konular. Bakın sıfır sorun olan komşulara. İran ile füze kalkanı konusu yengen. Suriye ile Alevi Sünni kavgası. Yunanistan ile Ege kıta sahanlığı ve Kıbrıs. Rusya İstanbul sokaklarında Çeçenleri öldürüyor. Bulgarlar ve Ermeniler derseniz hakikaten hiç sorunumuz olmayan ülkeler. Acaba diyorum, bizimkilere imam hatipte coğrafya dersinde Türkiye’nin komşuları konusunda yanlış fasılı mı okuttular? Mesela komşularımız, Gazze, Libya, Mısır, Tunus falan diye mi bellettiler?
Ben aylardır yazdım. Ekonomi felaket diye. İnanın şu anda krizde olduğu söylenen Amerikan ekonomisi bizimkine yüz basar. Benzin alırken benzin fiyatlarındaki artışın farkında mısınız? Peki, et fiyatlarına gelen zam? Bakın tarım bakanı bile gülerek, göz göre göre inkâr ediyor zammı. Dünyada bir varil petrolün fiyatı düşüyor ABD’de ve Avrupa’da da ucuzluyor, ne hikmetse bizde hâlâ uçuyor.
İster inanın ister inanmayın, Türkiye bir uçurumun kenarında düşmekle düşmemek arası denge savaşı veriyor. En ufak bir yanlış bizi içinden çıkamayacağımız bir uçuruma itecek. Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan, Almanya’ya Berlin’e ziyaret yapacak. Bu ziyaretlerin Deniz Feneri skandalının hukuken zirveye tırmandığı, başka konularla gündemden düşürülmeye çalışıldığı bir döneme denk gelmesi sizce de tesadüf mü?
Hele bu ziyaret öncesi yandaş basında okuduğum bir haber beni katıla katıla gülmeye itti. Sözüm ona Almanya yeni bir göçmen işçi dalgası almaya çalışıyormuş. Tam da Almanların topraklarındaki göçmenleri ülkelerine yollamak üzere hazırlandığı bir dönemde. Fransa yabancılar yasasını değiştiriyor. Öteki Avrupa ülkeleri de öyle. Almanya veya Avrupa’da bir yakınınız varsa üşenmeyin sorun bakalım işsizlik hangi boyutlarda.
Neden benim sevgili halkım yalanı ve yalancıları bu kadar seviyorsunuz? Yalan dinlemek hoşunuza mı gidiyor yoksa.