Şeyh Sait’in “mert ve kahraman torunları” övünç madaly

Hayal-et; Her şey saldırının organizatörü olduğu iddia edilen A.B.’nin yakalanmasıyla başlamış...
Behzat Ç.’ye nal toplatacak sorgulama “zafer”le sonuçlanmış ve sadece bombacıların kimliği değil nerede saklandıklarına da ulaşılmış...
Tayyip Erdoğan da “tam yetki”yi verince; ver elini Lazkiye!
Hatay Emniyetinin her biri, bir James Bond, bir Ajan Salt, bir Mike Hammer, bir Ethan Hunt kıvamındaki 17 kişilik özel ekibi kimliklerini “yerel kıyafetlerle” gizlemek suretiyle sınırı geçmiş!..
“Hayalet tim”imiz için “Özgür Suriye Ordusu” namlı Suriyeli teröristler “karşılama töreni” yapmış... (Tamam kabul hem gizli hem davullu zurnalı abes oldu biraz ama film Orta Doğu yapımı olunca böyle oluyor demek ki; sonuçta kurgu Oscar’ına da aday olacak
değil ya!)
Uzatmayalım;
Dikkat çekmemek için dahiyane(!) bir kararla Suriye plakalı araçlar kullanan timimiz keşifti, takipti, kare kare fotoğraflanan operasyonun gizli sığınakta masaya yatırılmasıydı derken büyük gün gelmiş...
20 Suriyeli terörist, timimiz için bombacıların bulunduğu ev mahallindeki bütün giriş çıkış noktalarını kapatmış!..
Veeeee, ta-ta-ta-tammmm;
Ağır silahlar, kurşun geçirmez yeleklerle donanmış timimiz, tek sıra halinde binaya girip, -bütün bu “sessizce bitirelim” formatıyla tezat olsa da- kapıyı koçbaşıyla kırarak Esad’ın kalbinde yuvalanan bombacıları kaptıkları gibi Türkiye’ye getirmiş!


***


İçişleri Bakanı Muammer Güler - “devlet” ten geliyor anladı tabii başlarına ne çoraplar örülebileceğini- yalanlasa da, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ne dedi:
Film var; senaryo yok!
Bir varmış, bir yokmuş!
Boşuna demedik herhalde girişte;
“Hayal-et” diye!


***


İyi güzel de Suriye’de “sınır ötesi operasyon” yapan bu “hayal-et” timler dün sürmanşetten sorduğumuz gibi;
Kandil’in yolunu bilmiyor muydu?


***


Elinde, operasyon kabiliyeti “katil”, “cani”, “zorba”, “diktatör”, “cellat” ve dahi bütün kötülüklerin babası Esad’ın (!) ciğerinden bile adam sökecek derecede yüksek “hayal-et tim” ler bulunan bir “devlet” ;
Askerini, polisini, kaymakamını, korucusunu, “silahtan zinhar hazzetmeyen”, “barış güvercini”, “dağ çiçeği” en fazla “Kandil’de birer ceviz ağacı” olan PKK’lıların elinde bırakır mı bunca zaman?
“Düşman Esad” ın ülkesinde istediği gibi at oynatan bir “devlet” , “kanka Barzani’nin topraklarında” tutulan askerini, polisini, kaymakamını, korucusunu eliyle koymuş gibi bulup getirmez mi bunca zaman?
“Kendisine veya vatandaşlarına yönelik terörist eylem gerçekleştirmiş kişiler” le ilgili olarak “hangi devletin vatandaşı olursa olsun” yargılama ve “cezalandırma” hakkına sahip olan, “meşru müdafaa hakkı” çerçevesinde sınır ötesine müdahale hakkına sahip olan bir “devlet”, terör örgütünün kaçırdığı askerine, polisine, kaymakamına, korucusuna -Cenevre Sözleşmesi açık şekilde “terörist gruplara savaşan statüsü” verilemeyeceğini belgelediği halde- “savaş esiri” yaftası astırır mı?


***


Ama yook....
Kandil’i PKK’nın da, Barzani’nin de başına yıkması gereken, bunu yapmaya muktedir TSK’ya pranga vurulurken dağa BDP’liler, 100 yıldır bu fotoğraf için poz vermeyi bekleyen Kürt-İslam çıkışlı vakıf-dernek temsilcileri çıkarılacak ki;
“Devlet” e boyun eğdirme pozu verebilsinler gerine gerine,
“Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi görevlileri”ni PKK paçavraları önünde “hizaya” çekebilsinler,
7 askerimizin şehit düştüğü Reşadiye saldırısının emrini veren katil, salyalı ağzıyla “sağ salim teslim ediyoruz” diye alay edebilsin...
Terör kampında, teröristle protokol imzalayanlar, ellerini, kollarını sallaya sallaya bir de “fedakar”, “cefakar”, “iyi niyet elçisi” havasında yurda girip “İmralı” dan sonra “Kandil”i de “masanın meşru tarafı” sıfatı alabilsin...


***


Sırada ne var?
Cumhurbaşkanı’nın, Mazlum-Der, İHD ve BDP temsilcilerini çağırıp “Biz sizi hep, Şeyh Sait’in mert ve kahraman torunları bildik” diyerek “övünç madalyası” takdimi mi?

THY medya ihya kriterleri

THY’nin dev reklam ve tanıtım bütçesinin nasıl pay edildiğini merak eden CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, TBMM Başkanlığına verdiği önerge aracılığıyla Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e soruyor:
“Samanyolu’nda yayınlanan Ayna programı ile Türk Hava Yolları’nın nasıl bir anlaşması vardır? Programa bölüm başına ne kadar ücret ödenmektedir?Bugüne kadar kaç programa sponsor olunmuştur? Program başına ücret dışında programın seyahatlerine de sponsor olunmuş mudur? THY kaç TV programına sponsordur?Bu programlar hangileridir ve hangi kanallarda yayınlanmaktadır?Bölüm başına ödenen ücretler nelerdir? THY’nin gazete ilanları için yıllık ayırdığı bütçe ne kadardır? Bu bütçeden hangi gazetelere ilan verilmektedir? THY yıllık ilan verdiği gazetelere ne kadar para aktarmıştır? THY’nin dergi ilanları için yıllık ayırdığı bütçe ne kadardır? Bu bütçeden hangi dergilere ilan verilmektedir? THY yıllık ilan verdiği dergilere ne kadar para aktarmıştır? THY’nin internet reklamları için yıllık ayırdığı bütçe ne kadardır? Bu bütçeden hangi internet sitelerine reklam verilmektedir? THY yıllık reklam verdiği internet sitelerine ne kadar para aktarmıştır? THY sponsor olduğu, reklam verdiği TV, gazete, dergi, internet sitelerini hangi kriterlere göre seçmektedir? THY’nin yıllık toplam tanıtım ve reklam bütçesi ne kadardır?”
Cevaplasalar da bugüne kadar “imha kriterleri”ni tecrübe etmiş olan bizler de öğrensek THY’nin medya ihya kriterlerini...

Yazarın Diğer Yazıları