Şeyh Nazım Kıbrısî’nin İçyüzü
Tayfun Atay bir antropolog ve bilim insanı... Bir antropologun, araştıracağı topluluğun içine girip, içeriden bilgi vermesi gerektiğine inanmış ve bunu uygulamış. Şeyh Nazım Kıbrısî’nin çalışma yöntemi, dünya ve ahiret meselelerine yaklaşımı, ilgisini çekmiş, Nakşibendi tarikatının bu koluna intisap etmiş, mürid olmuş, Şeyh’in güvenini kazanmış ve sonra da oturup yazmış bulgularını, bilgilerini, gözlem ve izlenimlerini.
Nakşiliğin bu kolu, daha çok Batılılar üzerinde çalışıyor, mürid tabanı İngiltere’de yaşayan Kıbrıslı Türklerle, Kıbrısî’nin Müslümanlığa kazandırıp tarikatına kattığı kimselerden oluşuyor.
Kıbrısî Nakşiliği, bu tarikatın ülkemizdeki kollarına bazı bakımlardan benziyor, bazı bakımlardan da ayrılıyor. Benzerliği, demokrasiye karşı monarşiyi, Osmanlıcılığı ve de ümmetçiliği savunur olmaları; laikliğe, Cumhuriyete, Atatürk’e karşı olmaları, Kürt meselesini İslam kardeşliğinin çözeceğine inanmaları, bütün teknolojileri şeytan işi olarak nitelemeleri, bilginin temel kaynağının bilim olduğunu kabul etmemeleri. Kıbrısî yandaşları Vahhabiliği münafıklık olarak niteliyorlar, İran tipi bir İslamî rejime de, silahlı mücadeleye de karşılar.
Türkiye’deki Nakşilerle derin ayrılıkları var. Söz gelimi Mahmut Hoca, taifesiyle araları hiç yok. Mahmut Hocacılar, Kıbrısîcilerin sakalsız olmalarını, kadın-erkek birlikte zikir yapmalarını kınıyorlar şiddetle. Kıbrısîciler ise, Mahmut Hoca’nın şeyh olmadığını, dolayısıyla, sözünün ve hükmünün fazla bir değerinin bulunmadığını ifade ediyorlar. Berfin Yayınları’ndan çıkan “Batıda Bir Nakşi Cemaati/Şeyh Nazım Kıbrısî Örneği” adlı bu kitap 396 sayfa, kapsamlı, ciddi, nesnel bir çalışma.
Bahçecik Tarihi
Bahçecik şimdilerde Kocaeli’nin Başiskele ilçesine bağlı bir semt yalnızca. Bir semt ya, tarihsel açıdan Kocaeli’nin neredeyse en önemli yerleşim yeri... Bahçecik’te Bizans’tan, Selçuklu’dan, Osmanlı’dan izler esintiler, eserler bulursunuz bolca.
Bahçecik’in meşesi Osmanlı donanması için özel olarak korunurdu. Darphaneye altın ve gümüşün izabesi için gerekli olan çam kömürü de Bahçecik’ten giderdi. Kestane ağaçlarının en nadir yetiştiği yerdi burası. Kürkçülük ve av derisi de ün salmıştı. Fakat buranın öneminin artmasına yol açan en önemli neden, bir kanal projesidir. III. Murad’ın Vezir-i Azamı Koca Sinan Paşa devrinde girişilmişti bu kanal işine. Sapanca Gölü ile İzmit Körfezi birbirine bağlanacak, Sapanca Gölü’nden Karadeniz’e kanal açılarak İzmit Körfezi’ne Karadeniz’den geçiş sağlanacaktı. Bu amaçla, çoğunluğu Ermeni ustalar olmak üzere, 30 bin kişi Kocaeli’ne getirildi ve 11 Mart 1591 günü proje için ilk kazma vuruldu. Fakat yürümedi bu iş, durduruldu. Proje durunca, 30 bin kişilik işçi ordusunun iskânı sorun oldu. Bunlar Kocaeli’ye serpiştirilirken Bahçecik de Ermenilerle doldurularak âdeta yeniden kurulmuş oldu.
Gazetecilik açısından da burası ilklere sahip. Gazeteci Sedat Şimşek’in tespitlerine göre, Osmanlı tarihinin ilk gazeteleri olan Takvim-i Vekayi 1831’de, Tercüman-ı Ahval 1861’da basılmışken, 1848 yılında Bahçecik’te dergi ve gazeteler yayına başlamış. Bahçecik’teki matbaanın İstanbul’da bile eşi az bulunurmuş.
Bahçecik daha sonraları bir ajan okulu olan Amerikan Koleji ve Ermeni tehciri ile öne çıkmış (yöreden tehcir edilen Ermenilerin 12 bini buradan).
Milli Mücadele’deki Bahçecik ise tam bir destan...
Bahçecik Tarihi’ni, Bahçecikli dostum şair-yazar Süleyman Pekin’le, Murat Bayram adlı arkadaşı, kitap haline getirmişler. Tam 591 sayfa. Değerli bilgilerle birlikte, belgeler ve fotoğraflarla da zenginleştirilmiş.
Kitap kendi yayınları.
Meraklısına duyurulur.