Sevdalıların Ardından...
İki sevdalıyı aynı gün yitirdik. Aynı anda uğurladık Kocatepe’den... Bir asra yakın ömrünü Kırım Türklerine adayan Dr. Ahmet İhsan Kırımlı 92 yaşında veda etti. Ata toprakları Kırım’dan Sibirya’ya sürgüne gönderilenlerin dramında hayvan taşıyan trenlerde çocukların donarak öldüğünü bildiği için çocuk doktoru olmuştu. Turizm ve Kültür Bakanlığını 70’li yıllarda yaparken sadece Kırım ile değil Türk Dünyası ile Türkiye arasında köprü kurmak için çabaladı. Cengiz Dağcı’dan Cengiz Aymatov’a kadar Türkiye dışındaki Türk yazarlarının tanıtımında büyük emekleri oldu.
Yeni nesiller bilmez, duyup öğrenenlerin de işine gelmez. 80’den önce “Esir Türkler Haftası” diye bir etkinliğimiz vardı. Başta Sovyetler Birliği olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerindeki Türk topluluklarına hürriyet istediğimiz için horlandığımız, suçlandığımız dönemde Kırım’dan haberleri merhum Ahmet İhsan Bey getirirdi. Sürgünde Özbekistan’da doğup baba toprağı Kırım’a gelerek özgürlük meşalesini yakan Mustafa Cemiloğlu efsane olmuştu. O’nun KGB zindanlarında açlık grevi yaptığını duymuş, yürüyüş ve gösteriler düzenlemiştik. Derken işkenceden öldü haberi geldi Türkiye’yi ayağa kaldırıp gıyabi cenaze namazları kılmıştık. Daha sonra Cemiloğlu’nun yaşadığı haberlerinin kaynağı yine Ahmet İhsan Bey oldu. Zafer kazanmış gibi sevinmiştik. Bugün çileleri sona ermese bile bir kısmının topraklarına döndüğü Kırım’ın efsanesi Mustafa Cemil Kırımoğlu da Kocatepe’de son görevini yerine yetirenler arasındaydı. Hükümet protokolü yanında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DP lideri Namık Kemal Zeybek, Tuğrul Türkeş gibi yüzlerce tanıdık simayla karşılaştım. Kırım ve Türk bayrağına sarılı tabutu önünde dua ettim. Allah rahmetini esirgemesin...
Son saltanat olan musallalarınnın diğerinde bir başka sevdalı vardı. Çocukluk, gençlik arkadaşım Zafer Dinçer Atlı... Sivas Askerlik Şube Başkanlığını yürütüyordu. Kalp krizi sonrası hayata tutunamadan veda etmiş. Fenerbahçe’nin durumuna çok içerliyordu. Bir de Hasdal’da yatan silah arkadaşlarına... Kahır işte...
Kuleli ve Harb Okulunda Fener’in hiç bir maçını kaçırmayan Zafer, firar edip deplasmanda taş yağmuruna bile tutulurdu. Rüyasında Fener maçını yaşayan ve sayıklayan başka bir adama rastlamadım. Bugün bile Fener tribünündeki marşların, sloganların büyük bir bölümü Zafer Dinçer Atlı’ya aittir. Cezalı günlerimizde tek kavgamız Fener ve tavla idi. Kısa süren hapisliğimizdeki dik duruşuna hayran bırakmıştı. Dializ hastası olduğu için oğlunun cenazesine tekerlekli sandalye ile gelen emekli Tankçı Albay Sıddık Atlı’nın elini öpmeye cesaret edemedim. Zafer, babası gibi Tankçı olmak istemiş, fakat personel sınıfına ayrılmıştı. İlk zamanlar çok içerlemişti. Ancak görevini en iyi yapan subaydı... Daha Kuleli yıllarında bana hediye ettiği Nihâl Atsız’ın Bozkurtları kütüphanemde duruyor. Fener sevdası ile beraber Türk Milliyetçiliği aşkını çocuklarına miras bırakıp gitti.
Yıllardır birbirini görmeyen sınıf arkadaşlarımızla şehid cenazelerinde biraraya gelebiliyorduk. Bu defa hepimizin içinde ayrı bir hüzün vardı. Zafer’in kalbine yenik düşmesi içimizi burktu. Faruk ve Tevfikle gözgöze geldik. Üçümüzün de içinde “keşke şehid olsaydı” düşüncesi geçtiğinden eminim. O’nu son kez selamlayan silah arkadaşları da aynı duyguları yaşamıştır.
Bütün ölümler zamansızdır. Hele vuslata varamayan sevdalıların ölümü. Allah yaşarken ölmek duygusundan korusun. Yaşadığımız gibi ölümü nasip etsin. Ahmet İhsan Kırımlı’nın ailesine, Kırım Türklerine başsağlığı diliyorum. Ellerim titreyerek Zafer Dinçer Atlı için dua istiyorum. En büyük Fenerbahçeli, Türk Milliyetçiliği sevdalısı arkadaşım için Fatiha talep ediyorum. Türk Milletinin başı sağolsun...