Sert kış, Türk-ABD ilişkilerini de etkiledi
Tayyip Bey’in son günlerdeki haleti ruhiyesi, yani ruh hali demek istedim, normal değil. Nasıl olmasın ki her ettiği sözün üç gün sonra tersi ortaya çıkıyor. Aynı, köyün yalancı çobanı durumunda. Bu arada burada, Washington’da garip gelişmeler var. Önce onları anlatayım sonra sizlerle birlikte yorumlarız.
Bu ay sonu ve önümüzdeki ay, aldığımız istihbaratlara göre AKP hükümetinin üst düzeyi dalgalar halinde Washington’a çıkarma yapacaktı. Önce biliyorsunuz, Devlet Bakanı Zafer Çağlayan Washington, New York, Atlanta ve Chicago’yu kapsayan bir ziyarette bulunmaya hazırlanıyordu. Ama Dışişleri Bakanlığı’nın tavsiyesiyle bu gezi ertelendi.
Bu arada aynı fasıldan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Washington’a gelecekti. Ancak bu gezi henüz resmen açıklanmamıştı. Nedendir bilinmez, şimdilerde bu gezinin de ertelendiği söylentileri dolaşıyor. Şimdilik henüz ertelenmeyen AKP’li Dışişleri Komisyonu Başkanı olan Murat Mercan’ın gezisi.
Bu gezide Mercan’ın yanında bir zamanlar Washington’da görev yapmış olan CHP’den Şükrü Elekdağ ile MHP’den Mithat Melen de bulunacak. Bu takım, ayak sesleri duyulan Ermeni soykırımı tasarısını önlemek için ABD’ye geleceklermiş.
Sözde Ermeni tasarısı konusunda süreç hızlanmış bulunuyor. Amerikalı meslektaşlarımız yaptığımız değerlendirmelerde, ABD Başkanı Obama’nın 24 Nisan’da yayınlayacağı bildiride soykırımı sözünü kullanmayacağına ama bu arada gelecek ayın 4’ünde Dış İlişkiler Komisyonunda oylanacak olan tasarının Genel Kurula sevkine de müdahale etmeyeceğine dikkat çekiyor.
Şimdi 4 Mart tarihinde Kongre’nin Temsilciler Meclisi Genel Kuruluna sevk edilecek olan HR 252 adlı tasarı, eğer 24 Nisan tarihinden önce ABD Kongresinde oylanarak kabul edilirse, ABD Başkanı Obama’nın kendi yayınlayacağı Beyaz Saray bildirisinde bu tasarıya atıfta bulunarak soykırımı diyebileceği de ileri sürülüyor. Aslında bu bir anlamda Nisan ayında ABD’ye Nükleer silahsızlanma zirvesine katılmak üzere gelecek olan Başbakan Erdoğan için de büyük bir darbe olacak.
Başbakan Erdoğan İsraillilere “one minutes” dediği için de buradaki Musevi lobisi bu konudaki yardımlarını durdurmuş gibi görünüyor. Zaten Rumlarla Kürtler bu konuda düşmanlıklarını daha önceden ilan etmiş bulunuyor. Hatta Kürt devletinin bağımsızlığının ilan edilmesi konusunda da İsrail’in el altından Barzani ve takımına destek verdiği de söyleniyor.
Aslında ne gam. Zaten Tayyip Bey Kürt açılımı yapmıyor mu? Pardon tutmayınca adını demokratik açılım diye değiştirmişti. Ne garip değil mi demokrasiden bir gram bile nasibini almamış bir politikacının demokratik açılım adı altında başka ülkelerin taşeronluğunu yapması. İşin acısı her türlü konuyu kendi çıkarına kullanmayı bir adet haline getirenlerin, olayı Anayasa reformu haline çevirmesi. Bu kez galiba bizler sazan olduk.
Neyse konumuza dönersek, burada bir şeyler ters gidiyor. Bakarsınız Tayyip Bey de nükleer silahsızlanma zirvesine katılmaz. Çünkü çıktı, imzaladık, imzalıyoruz dedikleri IMF ile standby da bir buçuk senedir çıkamadığına göre ortada ters giden bir şeyler var. Bu günlerde AB bizim de beyan ettiğimiz ekonomik verilerle borç yükünün doğru olmadığını açıklarsa şaşırmayın. Bence Yunanlılar çöküyor derken galiba biz çökeceğiz.
Evet, sevgili okurlarım; Afganistan’da Taliban ile anlaşmaya, İran ile bir orta yol bulmaya çalışan ABD, ne hikmetse bizim aman size arabuluculuk yapalım diyen Erdoğan ve şürekâsını adam yerine bile koymuyor. Evet, sevgili okurlarım, Tayyip Bey gidiyor gitmesine de merak ettiğim ne tarafa gidecek. Afrika’ya mı, ABD’ye mi?