Sen Haso’ya bakarsan...

Bülent Arınç’ın içine Hasan Cemal virüsü (!) kaçmış, “Değiştim, dün vatan hainliği dediğim işi bugün ben yapıyorum” diyor. Sormak lazım; yarın da bugünün hainlerinin çizgisine gelecek misin ey inançlı politikacı


Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yapılan görüşmeler sırasında şöyle demiş:
“Geçmişte düşüncelerim farklıydı. İnsanların fikirleri zaman içinde değişebilir. AB’ye taraftar olmayı vatan hainliği sayan bir düşünceden bugünkü bu noktaya geldim. Ben bunu olumlu bir nokta olarak görüyorum...”

* * *

Siz çok fazla Hasan Cemal kitabı okudunuz galiba Sayın Arınç?
Geçmişte “Hristiyan Kulübü” dediğiniz birliğin dayatmalarını, tarihsel misyonu Türk varlığını sona erdirmek olan Papa 10. İnnocent’in gölgesinde kabul ettiğinizde, yedi düvel öğrendi zaten Avrupa Birliği’yle ilgili tavrınızdan döndüğünüzü...
Ama dönmenin de bir raconu var değil mi?
Dönekliğin kitabını yazan adam sayılıyor olabilir ama doğru örnek değil Hasan Cemal; döneklik on yılda bir deri değiştirir gibi periyodik bir takvim dahilinde yaşanmaz!

* * *


“Dün dündür, bugün bugündür” diye kestirip atmakla olur mu bu işler!
İnsan önce şöyle kallavi bir “dönüş hutbesi” hazırlamaz mı kamuoyuna sunmak üzere;
Neden döndüm?
Nasıl döndüm; burun üzeri mi, göğüs tipi mi?
Hangi açıyla döndüm; diklemesine mi; daha esnek bir eksende mi?
Kusura bakmayın zeybek filan diyemiyorum çünkü onlar şöyle etrafı kolaçan etmek için kendi eksenlerinde dönüp sonra oldukları, olmaları gereken noktaya basmasını biliyorlar adımlarını...
Ama siz mesela vals yapar gibi mi
döndünüz yoksa tangodaki sert ayak
hareketleriyle mi?
Nerden, nereye ve mesela saatte kaç kıvırma şiddetinde döndünüz?
Dönerken, hani gözleriniz kararır, mideniz bulanır, dengeniz bozulur filan diye kimlere tutundunuz?
Sonra bu dönüşünüz neye maloldu;
bedeli neydi?

* * *


“İnançlı bir Başbakan Yardımcısı” olarak bir daha hangi hallerde dönebilirsiniz, dönüşünüzü bozabilecek haller nelerdir?
Bu bireysel kararınız mıydı, yoksa takım halinde mi döndünüz?
Bir siyasetçi için en uygun “dönüş”
zamanları hangileridir?
Hangi havalarda, hatta havada mı
karada mı daha afilli dönülür?
“Dönme” eylemi için tasarlanmış özel bir kıyafet var mıdır; ne bileyim zangoç kukuletası, papaz elbisesi, Süleymaniye çuvalı, Exeter kepi!..

* * *

Takipçilerinizi böyle muaallak bir zemine terk ederseniz, zihinlerini şeytan doldurur yeni sorular doğrulturlar üstünüze üstünüze...
Mesela;
’Size neden inanalım’ derler...
Bir kere dönen, hep döner!
Dün “vatana ihanet” saydığı tavrı bugün sadece “değiştim” diyerek savunan birinin, yarın da bugün “vatana ihanet” dediği tavırlar içine girmeyeceğini kim garanti edebilir? Sahi yarın da bugünkü hainlerin çizgisine mi geleceksiniz Sayın Arınç?
Değişmek, “ihanet”e meşruiyet kazandırabiliyorsa sizin zihniyetinizde;
Şeytan boş durmuyor, yine sorduruyor:
İmralı’daki cani de “değiştim köprüsü”nden geçmiş olabilir
mi mesela iktidarınızla pazarlık masasına?
Bu arada...
Siz böyle kıvrak dönerken, pardon değişirken görünce aklıma geldi;
Salih Memecan’ın kalemine poz vermeyi düşünmez misiniz acaba?


++++++

Deneyi Türkiye laboratuvarında mı yaptınız
En basit söylenişiyle kendimizi bildik bileli hayatımızın içinde zaten;
“Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz!”
Aynı zamanda Cengiz Çandar’ın “iş ortağı” da olan CIA ajanı “siyaset tanzimcisi” Graham Fuller son kitabı “İslamsız Dünya” da aslında bunu hatırlatıyor Obama’ya;
”Seni neden seçtik sanıyorsun?“ demeye getiriyor kestirmeden...
”Topla, tüfekle, tankla yapamadığımızı senin ’herşeyden biraz’barındıran ’mozaik’ kimliğinle yapabilmek için!..“
Şahin Alpay, dünkü Zaman’da Fuller’in değerlendirmesini şöyle aktarıyor:
”Terör uygulayan İslamcı radikalleri gerek fiziki gerekse entelektüel olarak silahsızlandırmayı başarabilecekler büyük olasılıkla ılımlı İslamcılar olabilir. Oysa bölgede Amerikan ordularının varlığı, ılımlıların otoritesini zayıflatmakta. Terörizmin son bulması için Amerikan ordularının bölgeden çekilmesi gerekir. Bununla terörizm son bulmayabilir, ama denetim altına alınması için kritik adım atılmış olur. Washington, Müslüman dünya üzerinde stratejik egemenlik kurma kararından vazgeçmeli, bölgede İslamcı partilerin iktidara gelmesini kabul etmeli...“
Afganistan’da olduğu gibi çuvallamamak, yani denetimin kendisinde olduğu ”kontrollü terör“ün yeniden tesisi için işbirlikçilerin kimler olması gerektiğini hatırlatıyor Fuller özetle:
”İslamcı iktidarlar!“
Her tezin, malum çeşitli deney ve gözlem metodlarına başvurularak ”sağlamasının yapıldığı“ bir olgunlaşma evresi vardır...
Fuller de bu evreyi, yani Obama’ya verdiği akılların sağlamasını Türkiye labaratuvarında, ”AKP deneyi“ ile yapmış olabilir mi?


++++++

Füzeyle kalkan zararla oturur
Bize kalkan döşeyeceklerdi.
Yumruğumuzu masaya vurduk...
Bize kalkan döşüyorlar.
*
“İstediğimizi aldık” dedikleri, bu!
*
İzmir’den bas marşa, Bornova’dan Ankara asfaltına vur, Kemalpaşa’ya varmadan, sağda tabela göreceksin, Kavaklıdere Köyü, dal ordan, köyün içinden geç, devam et, ormana girer girmez, “dur hemşerim” diyecekler sana, bariyer var, askeri bölge, forbidden zone, girilmez, her yer kamera... Yemyeşildir aslında, şırıl şırıl dereler filan, pek beğendin diyelim, fotoğraf çekmeye kalk, drannn diye vururlar! NATO’nun “Savaş Karargâhı” dır orası çünkü.
*
Şubat 1952’de NATO’ya girdik, sadece 7 ay sonra, NATO buraya girdi. Orman içinde vadi, çitlerle çevrili, tel boyu bizim askerler nöbet bekliyor, uçaktan baktığında bile üç-beş bina görürsün, hepsi o... E karargâh nerede? Dağın altında... Ve, füze deposu. 1962’de, Küba krizi çıktığında, Amerikalılar nükleer başlıklı Jüpiter füzelerini yerleştirmişti buraya... Fotoğrafları var. O dönemde burada görev yapan Amerikalı subaylar hatıra pozu vermiş, kişisel internet sayfalarına koydular, oradan haberimiz oldu... Türk halkının ruhu bile duymamıştı ama, İzmir’e yerleştirilen nükleer füzelerin üzerinde Türk bayrağı var!
*
Peki sonra? “Kriz bitti, merak etmeyin, hepsini söküp götürdük” dediler... Yersen artık. Büyük ihtimalle, bana göre yüzde yüz, kalkan denilen dalga motorun merkezi burası olacak. “Ne malum?” derseniz... İzmir’deki Amerikan konsolosluğu kapatıldı, İzmir’deki Amerikan üssü kapatıldı ama, iki senedir, ha bire Amerikalı subay taşınıyor İzmir’e... İzmir’de görev yapan Amerikalılar, er olurdu, astsubay olurdu, askeri polis olurdu, bunların hepsi subay...
Sizce niye? İş öyle hale geldi ki, Şirinyer’deki NATO lojmanlarına sığmıyorlar artık... 2 bin 200 dolar kira yardımı alıyorlar. Bornova ve Urla’da, kapalı garajlı, site villaları kiralıyorlar... Seferihisar’da üs kurulacağı yolunda şehir efsanesi var. Ancak, böyle bir emare yok. Henüz kazma bile vurulmadı oralara... Kavaklıdere Köyü’nün trafiği ise, vızır vızır.
*
Goygoycu manşetlerle uyutuluyor Türk halkı, fikrini soran eden yok...
* Yılmaz Özdil / Hürriyet

++++++

Nükleer çöplük
Ellerinden gelse AKP Cumhurbaşkanı Gül’ü, Lizbon fatihi ilan edip heykelenin dikilmesini isteyecekler.
Halbuki Bay Gül; Türkiye’nin Batı’ya teslim oluşunun altına imza attı. Bay Gül; bu işi de AKP hükümetinin isteği üzerine yaptı. Ve kendisini öne çıkartarak hükümete gelebilecek tepkiyi emmeye çalıştı.
Her yere koşturan, bulduğu her kürsüden nutuk atan Başbakan
Erdoğan bu füze kalkanı işinde niye ’Görmedim, duymadım, bilmiyorum!’ havasına girdi?
Gerçeği görelim: Bir çatışmada; ülkemiz, bu kalkandaki füzeler tarafından imha edilen füzelerin atomik serpintilerinin döküldüğü çöplük olacak.
* Rıza Zelyut / Güneş

+++++

CHP’de küskünler geri dönüyormuş.
Yeni küskünlerden boşalan yerlere yerleşsinler.

* * *


Türkiye sıcak para cennetiymiş.
İnsanın cennette yaşayıp da cehennem azabı çekmesi ne acı...
* Haldun Ertem


+++++

Delikanlıysan yine ‘Ha....tir’ desene...
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, aralarında DTP’li belediye başkanlarının da bulunduğu gözaltı operasyonlarına tepki göstermiş, hükümetin ve devlet aklının kendilerini “şahin ve güvercin” diye ayırdığını belirterek, “Ha....ir diyoruz” demişti!
Aradan çok da fazla zaman geçmedi...
Terör örgütünün eli kanlı reisi Abdullah Öcalan’ın, “Silahlar miadını doldurdu” sözü nedeniyle Osman Baydemir’i ağır sözlerle eleştirdiği geçenlerde gazetelere yansıdı.
Öcalan, Baydemir hakkında ağzına geleni esirgemiyor...
Günlerdir, “Acaba Osman Baydemir, Öcalan’ın bu sözlerine nasıl bir yanıt verecek” diye merakla bekliyorum ama Baydemir’den “çıt” çıkmıyor!
Kendisine yönelik bu ağır sözleri “duymamış” gibi yapıyor!
Dün hükümete ve devlete küfrederken ağzından saçtığı salyaları, paşa paşa yutmak zorunda kalıyor!
Görünen o ki Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalarına göre görev yapan...
Bu ülkenin en büyük illerinden biri olan Diyarbakır’ı Belediye Başkanı olarak yöneten...
Maaşını da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden alan Sayın Osman Baydemir, hükümete ve devlete ettiği o küfrü, kendisini yerin dibine sokan çete reisine edemiyor, “Ha....tir” diyemiyor!
Yani...
Devlete karşı terbiyesizleşirken...
Eli kanlı teröristin karşısında, “mum işiyle iştigal” ediyor!
* Mustafa Mutlu / Vatan


++++++

İleri demokrasiye örnek
Başbakan iki yıl önce İTÜ’nün öğretim yılı açılışına katılmış; üniversitelerin özgürlük alanı olduğunu anlatmıştı.. Günlerden 12 Eylül’dü..
Başbakan salonda konuşurken bahçede toplanan 18 öğrenci hem AKP’yi hem 12 Eylül’ü protesto etmişti.. Polis çullandı, hepsini gözaltına aldı.. 18 öğrenci dün 1 yıl 6’şar ay hapis cezasına çarptırıldı..
Bizim gibi ileri demokrasiye geçememiş normal demokrasiyle yönetilen ülkelerde slogan atan öğrencilere acaba kaç yıl hapis cezası veriliyordur?..
Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de.. Hapis cezası verilmiyor mu.. İleri demokrasiyi onlara da anlatmanın zamanı geldi..
* Mehmet Tezkan / Milliyet

++++++

Anadilde şok!
Kemal Kılıçdaroğlu, Diyarbakır’da esnafla bayramlaşırken kendisine, “Kürt sorunu, işsizlik ve anadilde eğitim” konularında görüşü soruluyor. Kemal Bey soruyu, pazar günkü Cumhuriyet’te okuduğumuza göre, “aynen” şöyle yanıtlıyor:
“Sorunların çözüm adresi biz olacağız, size söz veriyorum. Anadilde eğitim talebini de zaten Meclis’te ilk ben dile getirmiştim.” Bilindiği üzre; hem AKP hem CHP anadilde eğitime kesin olarak karşı çıkıyor. Deniz Baykal, genel başkan iken bunu defalarca açıklamış, Kılıçdaroğlu dahil kimseden itiraz gelmemişti. Bu temel politika değişikliği ne zaman oluştu? Parti içinde kimsenin haberi yok...
*Melih Aşık / Milliyet

+++++

MİNİ YORUM
O hiç yaşlanmadı ki...
Osman Oktay aradı. Dün şehit edilişinin 40. yılında andığımız Dursun Özkuzu’nun eniştesi... “Samiye Hanım için ablası yazmışsınız” dedi; “Oysa Dursun abisiydi eşimin...” Bir an duraksadım... Doğru; yazının içinde “abisi” diye belirttiğim halde, Samiye Hanım’dan neden sürekli “abla” diye bahsetmiştim acaba?.. Tam da dün söylediğim nedenden; Dursun Önkuzu’nun bizim için hep 22 yaşında olduğundan olabilir mi?..

Yazarın Diğer Yazıları