Sen bırak Sarkozy’i, biz düşünelim!..
Sen ki memleketinde ifade özgürlüğünün temeline dinamit koyup, ücretsiz eğitim isteyen öğrencileri tutuklatıp, iktidarına karşı çıkanları bir bahane ile içeri koyup, telefonlarını dinleyip onları yandaş basında yayınlatırken, nasıl olur da kalkıp bir başka ülkeyi ifade özgürlüğü için suçlayabilirsin.
Sen ki, iktidarın sırasında basın özgürlüğü, kadın özgürlüğü ve bir dizi özgürlükleri düzleyip, uluslararası özgürlükler sıralamasında son on yıl içinde onar onar dibe doğru inerken başkalarını nasıl eleştirir, onlara nasıl nasihat edebilirsin? Sarkozy’i Türk ulusuna yönelik bu adi saldırı için suçlarken, adama sen kendi iç politika uygulamalarında neler yapıyorsun diye sormazlar mı?
Sen ki, askerinin kafasına torba geçirilirken sessiz kalıp, ordunun komuta kademesini tek tek ayıklayıp okyanus ötesinden sağlanan belge ve bilgilerle suçlanırken mahkemeler karar vermenden onları mahkûm etmedin mi? Adalet mekanizmasının temeline dinamit koyup, anayasanın nasıl olacağına halk değil sen karar verirken, başka ülkelerin seninle ilgili aldığı kararları nasıl eleştirebilirsin.
Sen ki, Libya için, NATO bombalayamaz ne işi var orada deyip sonra NATO sıfatına sığınan Fransa’nın Libya’yı bombalamasında Kaddafi’yi satarsan, patronların talimatı ile muhaliflere bavulla para yardımı yaparken şimdi kalkıp nasıl Fransa’yı eleştirebilirsin.
Sen ki, üç gün önce Suriye lideri Esat’a kardeşim deyip uçak dolusu heyetle ziyaretine gidip, yüze yakın ikili anlaşma imzalayarak, sınırlarını açtıktan sonra Fransa, İngiltere ve ABD’nin, Suriye’yi düşman ilan etmesi üzerine kardeşin Esat’a demokrasi dersi verip düşmanlarına kucak açma sonrası dönüp, Fransa’ya kafa tutman kaç yazar?
Sen ki İsrail’i Mavi Marmara olayı için dava ettiğini açıklayıp gizlice davadan çekilip, Yahudi devleti ile ilişkileri dondurduğunu açıklayıp, el altından ticaretini üç katına çıkardın. Sen ki tasarı Fransız Meclisinde görüşülürken kızıp büyükelçiyi çağırırken Fransız şirketlerinin yüzde 15 ortağı olduğu Güney Akım’ını Rusya ile onaylarsan, ardından çaktırmadan büyükelçiyi geri Paris’e yollarsan kim senden ve neden çekinsin, neden korksun?
Cumhur için seçip Başkan olarak atadığın kişinin Dışişleri Bakanıyken Türkiye’yi Uluslararası Adalet Divanına şikâyet eden eşi, Ankara’daki Fransız Büyükelçisinin Türkiye’de bulunmayan eşini yemeğe çağırmayıp bunu da basına sızdırarak gerim gerim gerinirken, atadığın kişi inkâr yasasını çektirmek için umudunu Fransız senatosundan çıkacak 60 senatör başvurusuna bağlarsa Allah rızası için kabul et kim ciddiye alır seni?
Sen ki, bu tatsız ve haksız olayda Fransa Devlet Başkanı Sarkozy’yi aile fertlerini kullanarak eleştirirken onların da senin ailen içinde olduğu söylenen Cumhuriyet ve demokrasi düşmanlarını ortaya atmaları durumunda ne yaparsın?
Sen ki bu karar ardından Davos’ta olduğu gibi çıkıp da bir daha Fransa’ya gitmem dersen, acaba biri çıkıp da sana Ermeni soykırımını sorup da, hapsedilme riski yaratır endişesi taşıdığın izlemini bırakmaz mı bu sözlerin?
Sen ki AB’ye girmek bahanesiyle ülkenin çivisini çıkarıp, sonra da yüzünü doğuya Arap kardeşlerine, arkanı da batıya Avrupa’ya dönersen, üstüne üstelik bir de AB’nin önde giden ülkeleri ile aranı bozarsan bu laflarını yemiş olmuyor musun? Sözlerin ve hareketlerinle, tutum ve politikalarının çeliştiğini herkes artık anladı sen anlamıyor musun?
Evet, Fransa’nın yaptığı iğrenç bir saldırıdır, Evet Fransa Devlet Başkanı aşağılık bir oyun oynamıştır. Ama bütün bunlar biz Türklere karşı. Ben Türk’üm ve gurur duyduğumla Türklüğümle böylesine adi saldırılara ve daha nice nicelerine daha önce göğüs gerdim ve gerekirse gene gererim.