Şemsiyeleri var herhalde; göremiyoruz!..

Saygıdeğer mister...
Ülkenizde yerleşik silahlı örgütün daveti üzerine, şu şu tarihler arasında, ülkenizin Kandil bölgesini ziyaret etmek istemekteyiz. Zırhlı birliklerimizle gerçekleştirmeyi arzu ettiğimiz seyahatin, konaklama dahil tüm masraflarının, dilekçemizin ekinde yer alan banka dekontları, tapu vesaireyle, tarafımızdan karşılanacağını taahhüt ve garanti eder... Gerekli olan vizenin tarafımıza verilmesini, yüksek müsaadelerinizle, rica, arz ve talep ederiz. Hürmetlerimizle.
***
Sayın bay...
Başvurunuz incelenmiş, bırakın karayoluyla taaa Kandil’e gitmeyi, beş saatte Beşiktaş’tan Kandilli’ye bile gidemediğiniz tespit edilmiştir. Evraklarınız arasına koymadığınız bu eksik bilgi nedeniyle, vize talebinizin kabul edilmediğini üzülerek bildirmek zorundayız.
***
Saygıdeğer mister...
Öncelikle, sizi tekrar meşgul ettiğimiz için özür dileriz. Altı aylık çok girişli vize talebimizden vazgeçtiğimizi belirtir, hiç olmazsa, ülkenizde yerleşik Avaşin, Basyan, Hakurk gibi piknik alanlarına gelebilmemiz için, günübirlik vize muafiyeti konusunda anlayış göstermenizi, yüksek müsaadelerinizle, rica, arz ve talep eder... Sabah girip, hava kararmadan çıkıp, vize bitiminden önce ülkemize geri döneceğimizi taahhüt ve garanti ederiz. Hürmetlerimizle.
***
Sayın bay...
Başvurunuz incelenmiş, ancak maalesef, söz konusu piknik alanlarının, tarafımızdan, 35 seneliğine PKK isimli izci örgütüne tahsis edildiği tespit edilmiştir. Doludur. İlla piknik yapmak istiyorsanız, ülkenizde yerleşik Cudi’yi tavsiye eder... Daha önce Şengen vizesiyle buralarda dolaşmaya kalkan piknikçilerinizin kafasına çuval geçirdiğimizi hatırlatmak isteriz.
***
Saygıdeğer mister...
Öncelikle, stratejik ortağımız olarak, değerli vaktinizi ayırıp, her dilekçemize cevap verme nezaketini gösterdiğiniz için teşekkür ederiz, size layık olabilmenin tarifsiz mutluluğunu yaşıyoruz.
***
Sayın bay!
Başvurunuz incelenmiş, başvurularınızın devamlı incelenmesi durumunda, başvurularınızın ardı arkasının kesilmediği tespit edilmiştir. Galiba anlatamıyoruz... Başvurularınızın nihayete ermesi için, ne gibi bi cevap vermemiz gerektiği konusunda başvuru yapmanız gerekmektedir.
***
Saygıdeğer mister...
Valla gül gül öldük esprili cevabınıza, harikasınız, çok tatlısınız. Sınırsız hoşgörünüze müteşekkiriz. Sınırsız demişken... Biz o tarafa geçemediğimize göre, o taraftan da bu tarafa zırt pırt geçilmemesi konusunda, izci arkadaşlara vermiş bulunduğunuz sınırsız vizenin, en azından yaz aylarında sınırlanmasını, yüksek müsaadelerinizle, rica, arz ve talep ederiz. Hürmetlerimizle.
***
Sayın bay...
Başvurunuz incelenmiş, yaz aylarını boşver, kış aylarında bile, sınırlarınızdan Ruandalıların, Eritrelilerin, Moritanyalıların, Myanmarlıların şakır şakır geçtiği tespit edilmiştir. Son bir haftada, elini kolunu sallaya sallaya 200’e yakın Burkina Fasolu geçti. Elek gibisiniz. Beyoğlu’nda zabıta başına 28 Moritanyalı işportacı düşüyor. Somali’ye yardım etmeye gideceğinize, lastik botla Yunan adalarına geçmeye çalışırken boğulan Somalililere yardım edin biraz... Üstelik, bahsettiğiniz izci geçişlerinden bizim haberimiz yok. Şemsiyeleri var herhalde. Göremiyoruz.
***
Saygıdeğer mister...
Sizi sıkıştırmak istemeyiz ama, hakikaten çok sıkıştık, ülkemizde yerleşik tuvalete gitmemiz konusunda gerekli olan vizenin tarafımıza verilmesini, yüksek müsaadelerinizle, rica, arz ve talep ederiz. Hürmetlerimizle.
***
Sayın bay...
Başvurunuz incelenmiş, gözünüz aydın, bir defaya mahsus kabul edilmiştir.
Yılmaz Özdil / Hürriyet



+++

Cübbeli devlet
Cübbeli Ahmet Hoca, “kadın ticareti”nden yargılanıyor. Teknik takibe alınan konuşma kayıtları mahkemede açıklanmış.
Hâkime sitem ediyor:
“Telefonda bahsettiğim kadın, ikinci karım. Haftada bir ona giderim. İlk hanım çok kıskançtır. Medyaya çıkarsa ne yapacağız bilmiyorum. Yayın yasağı da koymadınız” diyor.
İşin “Cübbeli” ve magazin boyutunu bir kenara bırakalım.
Ortada ticaret varsa başka; ama yoksa devletin özel hayatı kaydetme ve mahkemede uluorta ifşa etme hakkı var mı?
(...)
Modern demokrasi, eskinin tersine, devleti şeffaflaştırırken, bireyin özel hayatını güvenceye aldı.
Yurttaşa devletten bilgi alma, hesap sorma hakkı getirirken, devletin özel hayatlara müdahalesini kısıtladı.
(...)
Modern devletin tersine, Türk devleti, hiçbir denetime tabi olmaksızın, kendi sırlarının üzerine kalın bir sur örmeye hazırlanırken, “kulları”nın sırlarını insafsızca faş etmeye devam ediyor.
Dikkat!
“Büyük cübbe”yi devlet giyiyor.
Can Dündar / Milliyet

+++

SİZDEN GELENLER

ŞUNU HİÇ UNUTMA!..
Yine Hakkari... Yine Dağlıca...
Yine kahpe saldırı...
Dünyanın şeytanları oraya akın eder.
Otuz yıldır vatan uğruna doğranır
Ana kuzuları üçer, beşer, yüzler,
binler...
Parçalanıyor... Kahroluyor yürekler...
Ama anlamaz, anlamak istemez;
Pancar suratlar, paspas beyinler!
Yine kınalı kuzular verildi kurban
Yine bağırlar dağlandı!
Yine yetimler, garip ocaklar yandı!
Vatana saldırı bu kaçıncı sefer?
Yeter be, yeter!..
Bıçak kemiğe dayandı!
Sekiz şehit, 19 yaralı! Ülke kana
boyandı!
Göz pınarları kurudu, yaş yerine artık
kan geliyor, kan!
Dil ağızda pabuç, damak kurudu...
Söylenecek söz kalmadı, idrakler
durdu.
Elli kez kurşuna dizilecek hainler
Her yerden sarmış yurdu...
Millet parçalanıyor, bölünüyor vatan!
Ekonomi kan kaybediyor.
Neden davranmıyorsun?
Nedir seni korkutan?
*
İhanet çetelerinin siyasi uzantısı BDP
AB-D’nin himmetiyle sapıttı:
“Bize özerklik yetmez,
bağımsız Kürdistan kuracağız”
haltını ediyor.
Ve dünyanın gözü önünde,
Türkiye’den açıkça toprak talep ediyor.
“Açılım” mimarları sıkılıp utanmadan
Habur’da, Oslo’da haini kucaklıyor!
Vatana ihaneti hala “terör” sayarak
“ileri demokrasi” mührüyle AKlıyor.
Eşkıyayla müzakereci, yönetimden
acizler
“Terör” saydıkları hainlerle
“Oslo’da pazarlık” nanesi yiyor.
Adını “terör” koymuşlar ihanetin,
Türk’e, Türklüğe beslenen kinin,
Nefretin, en büyük vahşetin...
Paçavrasına rüzgar oluyor beyinsizler!
Ya siz ne yapıyorsunuz?
*
Bunlar “terör”ün işi mi be?
Kör müsün, ülke bölünmeye gebe!
Hainle birlik olmuş bölücü güçler!
Sınır dışından ağır silahlarla gelsinler
Her seferinde...
Canına, malına, ırzına, namusuna,
vatanına kastetsinler...
Topraklarında her yeri tarumar edip
Sonra da elini kolunu sallayarak
gitsinler.
İnsansız hava uçakların görmesin,
Güvenliğin ABD, istihbarat vermesin...
Bunu neye yorumlarsın?
Niçin BOP’un eşbaşkanıydın?
Ya şimdi hangi görevdesin?
“İhanet”e “terör” demekle
kiminlesin?
Ülkenin bütünlüğü, milletin birliği
Açıkça tehlikede, sen nasıl
görmezsin!?
*
Senin “terörist”dediğin kahpeler...
Ayrı dil, ayrı devlet emeliyle
yaşarken...
Satılmış basın, dış güçler ve sahte
aydınlar
Milletin kanına morfin katarken...
Ve sen kalk, hainleri katledeceğin
yerde
Küresel sömürünün gizli oyununa
Ülkeyi bölme senaryolarına
“terör” de...
Sonra da dalga geçer gibi milletle...
Kodeste koru hainleri, tosun gibi
besle.
Vatan için kellesini ortaya koyanları
Hayali örgütle, olmadık kozmik
suikastla yaftala...
Ve sonra da ordudan terörle mücadele
bekle.
Hangi hakla?!
Muşmula hafıza bunları numaradan
unutmakla,
Eşkıya ile pazarlık yapmamış gibi:
“Terörü kimse
bizimle pazarlık konusu etmesin.
Biz terörü hiçbir zaman
pazarlık konusu olarak da
telakki etmedik.”
Diyerek milleti aptal yerine koysun.
Böyle böyle devletin altını oysun!
Sen de “ileri demokrasi”yi sayıkla...
Oh, ne âlâ; aman rantın azalmasın!
Daha ne kadar kafanı kuma
sokacaksın?
Ama, şunu hiç unutma!
Dökülen kanların içinde birgün sende
boğulacaksın!
Osman Karababa

+++

Kulakların çınlasın Mahmut Hoca
Gözlerinin iyi görmemesinden yararlanarak hocalarına sürekli müfettiş geldi numarası yapan Hababam Sınıfı öğrencileri, bir gün gerçekten sınıfa müfettiş geldiğinde hocanın yine numara yapıyorlar zannedip, müfettişi kovması ve ardından kendisinin okuldan kovulması üzerine üzülürler. Yemekhanede ağızlarını bıçak açmadığını gören Mahmut Hoca onlara, “Hem sebep olup hem niye üzülüyorsunuz?” diye sorar.
Sayın Genelkurmay Başkanım,
Sizi şehit cenazesinde ağlarken görünce bu görüntü geldi aklıma. Ama çok şükür ne henüz TSK Hababam Sınıfı’na döndü, ne de askerlerimiz Hayta İsmail’e.
(...)
Eğer halen, nereye gidiyoruz sorusunu sormadan akşamları başınızı yastığa koyup rahat uyuyabiliyorsanız, size naçizane bir önerim var, gözyaşlarınızı fazla harcamayın, çünkü bu gidişle onlara daha çook ihtiyacınız olacak.
Bülent Uluçer İstanbul

+++

ABD’yle anlaşma değil
hesaplaşma zamanı

Eli kanlı terör örgütü sınırı geçip 200-300 kişi ile karakollarımızı basabilme güç ve kudretini bulabilmesi doğrusu pek şaşılacak şey değil.
İçerdeki yardakçıları ile dışardaki hamileri sayesinde ülkemizde cirit atmaya devam ediyorlar.
(...)
Bir yandan bize PKK terör örgütü diyerek bizim gazımızı alırken diğer yandan yıllarca o teröristlere nasıl helikopterlerle yardım götürdüklerini sağır sultan bile biliyor.
Saddam Hüseyin’i deviren ve fiilen olmasa bile Irak’ı bölen ABD PKK terör örgütü ve onların hamilerini korumak ve kollamaya mecburdur.
(...)
PKK’nın tasfiyesi için ABD ile anlaşmak değil hesaplaşmak gerekir. Çünkü ABD’nin emri olmadan hiçbir silah tüccarı bu canilere tek bir mermi bile satamaz.
Nazan Yavuz / kocaeligazete.com

+++

Bölünmez mi dersiniz
Yine Dağlıca, yine baskın.. Yine 8 şehit... Polis izin verirse! Cenaze törenlerinde, “Şehitler Ölmez, Vatan bölünmez” diye sloganlar atılacak... Dualarla uğurlanacaklar... Şehitler görevlerini canı ile ödemiş olarak Hakk’ın huzuruna çıkacaklar ... Ama uğruna can verdikleri “Vatan” bölünmekten kurtulabilecek mi? İşte asıl sorun bu
M. Salih Özbey

+++

Yaramıza asit döken sözde aydınlar
Eskiden şehit verdiğimizde herkesin ağzında bir sakız dolaşırdı.
“Kanları yerde kalmayacak” derlerdi, komutanlar, başbakanlar, bakanlar.
Şehitlerimizin kanı yerde kaldı ve birşey yapamadık. Şimdi başka bir sakız buldular “Tam barış ortamı geliyordu, barışa ulaşmak üzereydik, bu hain saldırı meydana geldi”.
Bir de eski ajanların sözleri var..
“Bu işten kimin çıkar sağladığına, saldırının kimin işine yarayacağına bakmak lazım. PKK’nın işine yaramaz. çünkü tam barış geliyordu. Demek ki PKK yapmış olamaz” diyen eski ajan yeni hainlerin sözlerini duymak bile istemiyorum.
Biz, Türk ulusu olarak çok acılar çektik, görülen o ki, daha da büyük acılar çekeceğiz.
Buna hazırız ama, şu saçmalayan hainleri sustursunlar, bu alçak hainler konuşmasınlar, kendi acımızla başbaşa kalalım.
PKK vuruyor, canımız acıyor, bu sözde aydınların sözleri, yaranın üzerine asit döküyor.
Coskun Telciler

+++

Bahçemizden çıkan doğalgazı kullanamıyoruz
Tekirdağ Merkez 1. Bölge TOKİ sakinlerindeniz. 4 yıldır doğalgaz bağlanmasını beklerken sonunda kapımıza doğalgaz kutuları takıldı ve sisteme gaz verildi. Sistemde gaz olmasına rağmen site yönetimi tarafından bu yıl geç kaldık denilerek sadece bir yıl için kömür anlaşması yapılmıştır. Bu sezon ise doğalgaza geçilecek denilerek site sakinlerine doğalgaz abonelik başvurusu ve kombi almaları konusunda tavsiyelerde bulunulmuştur. Birçok aile kombilerini alarak hazırlıklarını yapmışlar ve doğalgazı beklemektedirler. Doğalgaz ile ilgili bilgilendirme toplantısı sonucunda bu yıl 400’den fazla (440) aile imza vermesine rağmen anlaşılıyor ki site yönetimi bu istekleri görmezden gelerek sessiz sedasız kömür ihalesi gerçekleştirmektedir.
Doğalgaz bahçemizden çıkıyor olmasına rağmen ne çelişkidir ki Türkiye’nin hava kirliliği en yüksek illerinden biri olan Tekirdağ’da doğalgaz kullanım hakkımız site yönetimi tarafından engellenmektedir.
Site yönetiminin bu anlaşılmaz tutumunu, dörtyüzden fazla ailenin iradesini yok saymasını şiddetle kınıyor, yapmış olduğumuz tüm hak arama çabalarımızın sonuçsuz kaldığını belirterek; çözüm konusunda yardımlarımızı bekliyoruz.
İsmail Tura

Yazarın Diğer Yazıları