Şemdin Sakık’ın tanıklığı
Gizli tanık rezaletine üç yıl önce Diyarbakır’da devam etmekte olan J. Alb. Cemal Temizöz davasında tanık olmuştum. Çeşitli suçlardan cezaevlerinde yatmakta olan kişiler bulunup, devlet adına bir takım vaatler verilerek gizli tanık sıfatıyla mahkemelere çıkarılıyor. Olay tarihinde sekiz yaşında olan Mehmet Nuri Binzet, ağabeyi Kamil Atak ve dönemin Cizre Jandarma Komutanı Cemal Temizöz hakkında öyle senaryolar anlatmıştı ki, ifadeyi alan polis ve savcılar “oğlum ufak at... Sen o yaşta bunları nereden biliyordun” demediler. Savunma avukatları duruşmalarda Binzet’i çapraz sorguya alınca, gasp suçundan başka bir cezaevinde bulunan Binzet “Benim Yargıtay’daki cezamı hafifleteceklerini söylediler. Ağabeyim mirastan yoksun bıraktığı için ailemden intikam almak istedim” demişti. Bu sütunların müdavimleri hatırlar. Diyarbakır’da avukatların getirdiği onlarca sözde tanık, kendilerine ezberlettirilen metinleri anlatırken “Yalancı Şahitler Kahvesi” başlıklı bir yazıyı kaleme almıştım. Silivri’deki duruşmaları izlerken söz konusu gizli ve naylon tanıkların ifadelerine karşılık “yalancı şahitliğin cezası yok mu?” diye haykırmıştım. Ne Adalet Bakanlığı’ndan ne de hükümetten ses çıktı. Ankara Barosu’nda görevli dostlarımdan son on yılda yalancı şahitlikten ceza alan bir tek vatandaşımızın olmadığını öğrenince, “vay be!” demiştim. Canım memleketimin insan manzaraları arasında dürüstlük abidesi tanıklar gözlerimi yaşarttı. Fakat mahkemelerde ağız dolusu yalanları ifşa eden gazetecilere ve baro görevlisi avukatlara, “yargıyı etkilemeye teşebbüsten” onlarca dava açıldı.
Sözü uzatmadan Şemdin Sakık’ın gizli tanık “Deniz” adından vaz geçip kimliğini açıklamasına gelelim. BDP Milletvekili Sırrı Sakık’ın kardeşi olan ’Parmaksız Zeki’ bir dönem PKK’nın ikinci adamıydı. Sırrı da baba mirasından pay vermediği Şemo için “Benim kardeşim özgürlük savaşının generalidir” diye hava atıyordu. Öcalan’ın gerçek yüzünü gören Şemo, gönül verdiği kızın peşinden Suriye’ye gitti. Aşk gözünü bürümüştü. Apo harem kurarken Şemo’ya bir tek kadın çok görülmüştü. Örgütün infazından kurtulabilmek için Barzani bölgesine sığındı. MİT, peşindeydi... Üstelik Barzani’nin adamlarına ciddi paralar teklif edildi. Ancak Özel Kuvvetler, gizlice devreye girip gece baskınıyla Şemo’yu paketlediler. Helikopterle Diyarbakır’a getirdiler. Helikopter yere inmeden sucuk gibi bağlanan Şemo’yu paketleyen “Cemal, al bunu gereğini yapı” diyen Özel Kuvvetler Komutanı Engin Alan idi... Cemal Temizöz, kendisine emanet edilen paketi açıp günlerce konuşmasını bekledi. İki elini başının arasına alan Şemo “Ben savaş suçlusuyum ifade vermem” diye günlerce direndi. Kendi yazdığı kitapta Temizöz’den “Bana insan gibi davrandığı için müteşekkirim” ifadesini kullandı. Cemal Temizöz, Diyarbakır’dan tayin edilince O’na “Komutanım” başlıklı bir de mektup yazdı. O mektup Temizöz’un Togan Yayınları’ndan çıkan “Siyasallaşan PKK” adlı muhteşem eserinde yer alıyor.
Peki ya Şemo niçin gizli tanık oldu?
Üç yıl önce cezaevinde savcılara altı sayfalık ifade verdi. Durumun düzeltileceğine dair sözler aldı. Ama bir müddet sonra unutuldu. Diyarbakır Cezaevi’nde bilgisayar kullanımına izin verilen tek mahkûmun kardeşi Arif de Muş’a sevk edilince yapayalnız kaldı. Hücresindeki elektrik parasını ödeyemeyince elektriği kesildi. Tek kuruşu yoktu. Yazdığı “İmralı’daki Tiran” adlı kitap, Öcalan’ın bütün kirli çamaşırlarını döktüğü, cinsel sapıklıklarını ortaya serdiği halde umulan ilgiyi görmedi, telif ücreti alamadı. Apo, İmralı’da keyif çatıyordu. O’nun için ev inşa ediliyor, uygun eş aranıyordu. Apo birinci adamken, Şemo da ikinciydi. “Ellere var da bize yok mu” diyerek, kimliğini açıklayıp, pazarlık masasına oturdu... Şaşılacak bir şey yok!.. İmralı’daki terörist başı yarın öbür gün gizli ya da açık tanık olarak dinlenebilir... O’nun ifadesiyle bu ülkenin Genelkurmay Başkanlığı yapmış olan mümtaz insanlarına ceza yağdırılabilir... Ne de olsa Oslo’da “Savaş suçlularının yargılanması” maddesi var.
Bu konuya devam edeceğim...