Selo’nun değil Apo’nun partisi
Ankara’da Yüksel Caddesi’nden yürürken en az on defa çevirip “fal bakıyoruz, isim söylüyoruz, adres veriyoruz” diye her gün falcılar yolunuzu keser. Yurdun çeşitli yerlerinde bol miktarda var bunlardan. Geçtiğimiz hafta bizim Nefi Ağabey dayanamadı. “Hadi, ismini salladın, adresi muhtardan mı alıyorsun!” diye falcıyı paylarken gülüştük. Canım memleketimde kitaba 10 TL vermeyenler fal baktırmak için 50 TL’yi kolayca gözden çıkarıyor. Gazetelerin en çok okunan sayfası fal, gece yarısı en çok seyredilen televizyon programları fal, internette en çok tıklanan fal ile rüya yorumları. Hâl böyle olunca pek(!) şöhretli gazeteci-yazarlar da “Seçim falı” için görev başındalar. Alemi aptal, kendilerini uyanık sanıp meydanlarda sallayıp duruyorlar. Bir bölümü her zaman olduğu gibi kendilerine biçilen gömleği giyip, görevlerini ifa ediyor. Diğerleri daha masum, gönüllerinden geçenleri dillendiriyorlar. Patron ricası, ikbal kaygısı derken seçim falı açan açana.. Asıl canımı sıkan “beyaz atlı prens” çağrışımları. Bütün dünyanın PKK’nın partisi olduğunu bildiğine barajı aşırmak için el ele verenler perişan halleri mide bulandırıcı. Her daim çiğnedikleri sakızı arsız arsız patlatarak demokrasi, insan hakları, barış şarkılarını koro halinde kulakları tırmalayarak söylüyorlar. Gören duyan telefon şirketi reklamı sanır. “Selo da Seloo...” Bir Allah’ın kulu çıkıp da “İyi de aga, bu Selo’nun partisi değil, İmralı’daki Apo’nun partisi, Kandil’in örgütü” demiyor. Başbakan Davutoğlu batıda farklı, doğuda Kürtçe selamlayıp Diyarbakır meydanında Serok Ahmet oluyor. Seçim yasalarını, anayasanın ilgili maddelerini askıya alan Tayyip Erdoğan her fırsatta “CEHAPE zihniyeti” deyip, Kılıçdaroğlu’na sallayıp, Devlet Bahçeli’ye haksız sataşmalarda bulunurken “Bu Selo’nun değil Apo’nun partisidir!” diyemiyor ama. Gazetemizin okurları bu sütunun takipçileri hatırlar. Selo’nun değil Apo’nun partisinin seçimlere girme kararını değerlendirirken İmralı’da yapılan pazarlıklara dikkat çekmiştim. Tayyip Erdoğan’ın özel temsilcisi olarak Oslo müzakerelerini yürüten, İmralı’da sık sık Öcalan ile baş başa görüşen MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın, 7 Haziran için anlaşma yaptığını duyurmuştuk. HDP’nin bağımsız adaylarla değil parti olarak seçime girmesi karşılığında, belediyelere özerklik adıyla yerel parlamento oluşumu ve İmralı’da inşa edilen konuta sekretarya hizmeti, telefon ve görüntülü, sesli mesaj vs. verilmesi için anlaşmışlardı. Terörist başının keyfi için dağlarda, sokaklarda yüzlerce gencin öldürülmesi umurunda değildir. Her fırsatta aşağıladığı Kürt yerine kendi çıkarlarını düşünür. HDP de, BDP de, Kandil de umurunda değildir. Fırsatını bulsa giderek fenomen haline dönüştürülmeye çalışılan Selo’yu da bir kaşık suda boğar. İşin özeti Öcalan ile AKP, mercimeği çoktan fırına verdi. 7 Haziran’da ciddi puan kaybedecek olan AKP, milletvekili kayıplarını HDP’nin baraj altında kalması ile bir miktar telafi edebileceğini hesaplıyor. “Bir- iki puan çok önemli” diyor Yalçın Akdoğan. “Azınlık hükümeti kurulur, bir yıl içinde yeni seçim yapılır” sözlerini ağzından kaçırıyor Erdoğan’ın kurmayları. Erdoğan da Davutoğlu da HDP’ye, Selo’ya yüklenir gibi yaparken, asıl patron Apo’ya bir çift söz edemiyor. AKP’nin falcıları da HDP için “kıl payı baraj altında kalır” yazıları ile 8 Haziran için zemin hazırlıyorlar. Benimkisi fal değil. Siyaset ve istatistik bilimi... Bu defa seçime katılım oranı çok yüksek olacak. HDP de yüzde 8’i bile bulamayacak. AKP, bu işten beklediği kârı bulamayacak. Bu durumda bazı illerde MHP ve CHP, 25-30 arası fazladan milletvekili çıkarabilir.