“Şehitler, Kuvâyı Milliye şehitleri..."
“Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri, mezardan çıkmanın vaktidir!” Ve hiç beklemeden; emperyalizmin saldırılarına karşı -Yahya Akengin’in deyimiyle- mezar taşları hücuma kalkmalıdır!
Etem Oruç’un “Nazilli Cumhuriyeti” kitabını bitirdiğim an, Nazım’ın o görkemli şiirindeki dizelerini ve Akengin’in sözlerini mırıldandım... Okuduğum kitap, Ege efelerinin; Kurtuluş Savaşı yıllarında ’durumdan vazife çıkartarak’düşmanla nasıl savaştığını anlatıyor. “Nazilli Cumhuriyeti” akıl almaz bir direnişin öyküsü. Bu kitaptaki her öykü, okuyucunun aklını ve vicdanını sarsıyor. Bu kitap - 25 gerçek olayı anlatan öykü için değil - sadece, Yunanlıların Karatepe Köyü’nde yaptığı o korkunç katliam için okunmalıdır. Yazar Etem Oruç’u gönülden kutluyorum.
Son on günde okuduklarımdan söz etmeyi sürdürelim... Müslüm Ulusoy, “Direnen Türkler”, “İhtilalci Türkler” den sonra “Devrimci Türkler” ile karşımıza çıkıyor... Sözde diplomalı Yakın Tarih uzmanıyım; ama bu kitap, birçok konudaki bilgi eksikliğimi -Ali Şükrü olayındaki ilginç ayrıntılar gibi- adeta yüzüme haykırdı! Aybar’ın İşçi Partilisi, Söğüt’lü Yörük çocuğu Elektrik Mühendisi Halil Eker ağabeyim vardı. Toplumculukta anlaşırdık. İyi dosttu. (Beni Galiyev’e benzetir; ’Bozkurt yoldaş’diye de takılırdı. Bir gün onu sizlere tanıtacağım) Halil ağabey bir söyleşide, “Nazım’ın Salkım Söğüt şiirini Atatürk dinledi” deyince ben karşı çıkmıştım. Bu olayın kaynağını da “Devrimci Türkler” kitabından öğrendim... 610 sayfada bize görkemli bilgi şöleni sunan Müslüm Ulusoy’u yürekten alkışlıyorum.
Yılmaz Dikbaş’ın araştırma yeteneğini ve belgeli çalışma yöntemini biliyoruz. Bu değerli aydınımız, bu ülke için yıllardır didinip duruyor. Son olarak, İsrail Devleti’ni ve yöneticilerinin kişiliklerini -bu güne kadar hiç rastlamadığımız biçimde- 527 sayfalık “Efendi Teröristler” eseriyle gözler önüne seriyor.
Zeki Karaaslan’ın “Çürük Hayat” romanında ’şairanelik’var. Şiir sanki düz yazıya konuk olmuş; ilginç bir yöntem. Yazarı kutlarım. Değerli okurlar; “Berfin” bünyesinde yayımlanan sözünü ettiğim bu dört esere, 0212.513 70 00 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz. Bu arada belirtmeliyim; Berfin, adeta; bilgi, kültür ’fabrikası’gibi çalışıyor. Yine bu kaynakça 15 yıldır yayımlanan “Berfin Bahar” dergisinin Mayıs sayısında yer alan Sevgili Cazim Gürbüz’ün ve Bertan Onaran’ın yazıları çok ilginç.
Söz kültürden açılmışken 27 Mayısta yitirdiğimiz Talip Özkan’dan kısaca söz etmeliyim...1939 yılında Yatağan’da doğan Özkan, bağlama çalmaya küçük yaşlarda başladı. 1957 yılında Ankara Radyosu’nun “Yurttan Sesler” Korosuna girdi. TRT’ye 20 yıl hizmet verdi. Bağlamayı adeta konuşturdu. Bağlamaya ’Talip Özkan Tekniği’ni getirdi. Paris Konservatuvarında solfej profesörü olarak çalıştı. Paris Üniversitesi’nde Etnomüzikoloji üzerine Doktora’sını tamamladı. Üç kıtada verdiği konserlerle Türk kültürünü dünyaya tanıttı. Muzaffer Sarısözen’in yaşayan son öğrencilerindendi. O bir deha idi sevgili okurlarım. Sözgelimi Bozlak, onun bağlamasında bir ses sanatçısının sesi gibi çıkardı. Seste, Ege yöresinin önde gelenlerinden birisi Tolga Çandar ise; bağlamada Ege’yi tek başına Talip Özkan temsil ediyordu. Ölümünü Nazan Sezgin hanımefendiden öğrendiğimde yıkıldım. Durağı uçmak olsun.
Haftaya buluşmak dileğiyle, esen kalın.