Şehit Muhtaroğlu
Kerkük’te önceki gün yapılan ve 38 kişinin can verdiği saldırı, neredeyse unutulmaya yüz tutan bir suikastı gündeme bile getiremiyor.
Irak’ın Kuzeyi’nde; değil yaşamaya, canlarını korumaya bile çaba gösteren ve her an soykırım tehlikesiyle karşı karşıya bulunan soydaşlarımıza yapılan suikast nedense iktidarı pek endişeye düşürmemiş bulunuyor. Oysa; Tuzhurmatu’daki, intihar saldırısında şehit düşen 13 soydaşımızı bu arada, Ali Haşim Muhtaroğlu’nu unutmak veya unutturmak Türk milletine hiç yakışmıyor.
Prof. Mustafa E. Erkal’ın Yeniçağ’da yayınlanan yazısında, olayın vahametini belirtirken, dikkatleri çekiyor: “Birbiri ile çelişen politikalar Türkmen gerçeğini göz ardı eden çarpık zihniyet, Irak’ta ve Suriye’de Türkmenlere yönelik saldırıları cesaretlendirdi. Irak’ta Tuzhurmatu’da gerçekleştirilen intihar saldırısıyla Türkmenler 13 şehit verdiler. Bu şehitlerimizden birisi de bu yıl Ocak ayında bir cenazeye yapılan intihar saldırısında yaralı olarak kurtulan Ali Haşim Muhtaroğlu’dur. Rahmetli Muhtaroğlu İstanbul’da tedavi edilmişti. Kendisi ile resmi makamların ne kadar ilgilenip ilgilenmediğini bilemiyoruz. ‘Biz Irak’taki soruna Türkmen gözlüğüyle bakmıyoruz’ diyen bir anlayışın Irak’taki üzücü olaylardan sorumlu olmadığını söyleyemeyiz. Kuzey’de sözde kardeş Barzani’nin, Güney’de ise Bağdat yönetiminin insafına terk edilen soydaşlarımız rahmetli Muhtaroğlu’nun da belirttiği gibi soykırımlarla karşı karşıyadır. Şehitlerimizi rahmet ve saygıyla anıyoruz.”
Aslında; başta AKP hükümeti olmak üzere, medyamız ve dolayısıyla kamuoyunun bu menfur suikast ile ilgili “ilgisizliklerini” sorgulamak gerekiyor. Gerçekten de; Türkmenlerin liderinden Muhtaroğlu’na suikast yapılıyor, bir-iki günlük gösteriş tepkisinden sonra herkes susuyor.Her ne kadar, MHP lideri Devlet Bahçeli suikastı dile getirip hükümetten hesap sormuşsa bile, gereken tepkinin oluşmadığı ne yazık ki görülüyor.
Kerkük ve dolaylarında soydaşlarımızın çektiği acıları hiç bir zaman unutmamak ve unutturmamak gerekiyor. Soydaşımız, Ali Kerküklü’nün hazırladığı ve gerçekleri haykıran belgesel yazısından bazı paragrafları kamuoyu ile yeniden paylaşmak görev oluyor:
“Saddam döneminde, Türkmenlere yönelik her türlü zulüm, sürgün, işkence ve idam eylemleri sıradan hale gelmişti. Binlerce Türkmen, Irak yönetiminin insanlık dışı uygulamalarının kurbanı olmuş ve bir o kadarı da kayıp olmuştur. Bugün ise; Türkmenler için hiç bir şey değişmemiştir. Saddam gitmiştir, yeni Saddamlar gelmiştir! ABD’nin Irak’ı İşgali İle Kerkük’ü Kürtleştirme politikası başladı. Irak yönetimlerinin Türkmenlere yönelik insanlık dışı uygulamalarının daha beterini bugün Kürtler yapmaktadır. 2003 Nisan ayında ABD işgalinin hemen ardından Kürtlerin Kerkük’e girmeleri, Irak’taki bu Türk şehri için sonun başlangıcı olmuştur. Kürtler, şehre girer girmez nüfus ve tapu dairesine saldırarak, yakıp yıkıp yağmaladılar. Bir anlamda, bunu yaparak, kentin tarihini/hafızasını yok etmek istediler. Bundan sonra, diğer bir deyişle işgalden hemen sonra Kürtler hızla bölgeye/Kerkük’e göç etmeye başladılar (Kerkük’e 700 bin Kürt ithal edildi). Kürtler, Türkmenlere ve devlete ait arazilere konut yaptılar ve yerleştiler.
İşgal güçlerinin göz yummasıyla Kerkük’ün demografik yapısı Kürtler tarafından hızlı bir şekilde değiştirilmeye çalışıldı. Kürtler, sözde Kerkük’ün tarihi bir Kürt kenti olduğunu iddia etmeye başladılar.
İnsanın aklına şu soru geliyor; ‘Türkmen şehri Kerkük, Kürtler için neden bu kadar önemlidir?’ Çünkü Kerkük zengin petrol yataklarına sahip bir kenttir. Herkes bilmelidir, Irak Türkleri çok çileler çekti, çok ağır bedeller ödedi. Ancak, Irak’taki Türkmen varlığını silmeye ve yok etmeye kimsenin ama kimsenin gücü yetmeyecektir.”
Bu trajik satırlar, insanı adeta isyana sürüklüyor. Ne var ki; elden de “hoyrat” ve feryatlardan, başka bir şey gelmiyor. Şehit Ali Haşim Muhtaroğlu’nu asla unutmamak ve Yüce Allah’tan rahmet dilemek hepimize düşüyor.