Seçmen böyle vekâletname verirse...
Yıl 1969, Alevilerin ülkemizde kurdukları ilk ve tek parti olan Türkiye Birlik Partisi’nin genel sekreteri ünlü şair-gazeteci-avukat Şemsi Belli partisi adına konuşma yapıyor radyodan: “Huzurunuza yalan söylemeye çıktım!.. Yalan söylüyoruz hepimiz yalan! Utanmadan arlanmadan yalan!” Ve tabii ki Türkiye’nin gündemine oturuyor bu konuşma. Şemsi Belli, seçilemiyor o dönem, sonra da bırakıyor siyaseti, edebiyata ve gazeteciliğe dönüyor. Ben gıyaben çok iyi tanıdığım bu değerli insanı, sonraki yıllarda yakından tanıma bahtiyarlığına eriştim, şiirde ustam ve dostum oldu.
Ve şimdi ben de Şemsi ağabeyi gibi, fazla uzağında olmadığım siyasetin şimdi tam ortasına düştüm. Hak ve Eşitlik Partisi’nin eğitimden sorumlu genel başkan yardımcısıyım artık. Ülkemiz hain bir tehdit altında olmasaydı; “Biz siyaseti vatan aşkı olarak biliriz” sözünün eri ve de efesi olan Osman Pamukoğlu, birlikte çalışmayı teklif etmeseydi, asla böyle bir şeyi düşünmez, en iyi yaptığım iş olan okuma ve yazmaya devam ederdim.
Zaman zaman yazılarımda siyasetçileri fena haşladığımı ve taşladığımı sürekli okurlarımız bilirler. Bunu yine yapacağım, biz de bir gün onlar gibi olursak, yuh olsun şimdiden. Rahmetli Şemsi Belli ağabey, Aşk Dersleri adlı kitabının bir bölümünü de siyasete ayırmıştı, çünkü siyaset de bir aşk işiydi ona göre. Şimdi bu kitaptan avukat Şemsi Belli’nin seçmenleri adına düzenlettiği bir umumi vekâletnamenin önemli yerlerini aktaracağım (tamamını okumak isteyenler bu kitabı okusunlar).
“Gafa kâğıdımın ve de Seçim Gurulu möhürünü daşıyan seçmen gartımın zatı şerifime vermiş olduğu hak ve yetki selahiyetine binaen beyan ve arz ederim ki:
Ben aşşağıda parmağ izi veya imzası bulunan seçmen vatandaş, Millet Mencilisinin böyük içtima salonundaki aletirikli goltuhlarda oturmaya ve de yohlama sırasında otomatik gopçalara basmaya ve de Mencilis binasının her gısım ve derecesinde, her salon ve goridorunda alına-salına gezmeye ve gazinosunda allı pullu hanımlarınan yemek yemeye ve de gurup odalarında seçmen hemşerileri ile gayfe içmeye, TBMM damgalı bedava zarf-kâğıtlara meccani mektuplar yazmaya, (...) En löküs cinsinden gumaşlarınnan uruba yaptırıp geceleri Kulüp paviyonlarında keyif çıharmaya, parti gurubunda liderine baş sallayıp gulis goridorlarında baş galdırmaya, havalar ıssıcah olunca Böyük Ada Gulübüne gedip sırt üstü yatmaya, Angara’ya geldiği zamanlar göbeğini ileri çıharıp pulis mamurlarına çalım satmaya, dışarıda canı sıhılıp toplantı salonuna girdiğinde kürsüde gonuşana laf atmaya, laf atmak dalgası gızışınca ortalığı birbirine gatmaya... (...) İrahatlığını ve mönfaatini hangi tarafda görür ise o tarafa dümen gırmaya...Çorap değiştirir gibi parti değiştirmeye, mohalif partilere geçince davul zurna, movafık partilere geçince ağız mızıkası çalmaya... Umumi vekilim olarahdan her ay maaş ve yolluh almaya... Arada sırada gündem dışı söz alıp bizlere selam salmaya... (...) Yapmayacağı ve yapamayacağı işler için bile herkese ” Baş üstüne! Sen gayıtsız ol! “ demeye... (...) Hülâsa-i kelam işbu vekaletnamede aklıma gelen ve gelmeyen bilcümle işleri dilediği zaman, dilediği yerde ve dilediği şekilde yapmaya... İcabında başga partilerden arhadaşlarını da tevkil, teşrik ve azle mezun ve selahiyattar olmag üzere Meydanozlu Salata Partisi yüsgeg adaylarından Hayrettin Elmüslim ile arkadaşlarını vekil tayin eyledim.”