Seçimlerin Gerçek Galibi Kim?
12 Haziran seçimleri AKP’nin kesin hâkimiyeti ile sonuçlandı. Ancak sonuç bakımından olduğu kadar süreç ve stratejik bakımından da konuyu irdelemek gerekiyor. Bu bağlamda seçimlere yaklaşıldığında seçimlerde belirlediği hedefe ulaşan partinin BDP olduğunu söyleyebiliriz. 12 Haziran seçimlerinin gerçek anlamda tek stratejik galibi BDP’dir. Etnik ve bölgesel bir parti olarak BDP, diğer partilerin bilmediği, anlayamadığı ve tahmin bile etmediği yöntemlerle siyaset yapmıştır.
BDP’nin bugünkü başarısı AKP’nin bölgeye, sorunlara ve terör sorununa yaklaşımının ürünüdür. AKP, sessiz ve sistemli bir biçimde bölgeden devletin otoritesini çekmiştir. AKP de açılım siyaseti uygulayarak bölgeyi BDP ve sivil milislerinin etkisine açık hale getirmiştir. BDP de bu sayede bölge halkını PKK’lılaştırmak ve militarize etmek görevini başarıyla yerine getirmiştir.
Bölgede sessiz ve derinden BDP/KCK/DTK devletin, PKK ve milisleri de TSK’nın yerini almaya başlamıştır. Bu olgunun doğal sonucu olarak da bölgedeki AKP’nin oyları sistematik bir biçimde BDP’ye kaymaktadır. Teröristbaşı İmralı’dan çok rahat Kandil’e, BDP’ye ve DTK’ya talimat verebilmektedir. YSK’nın BDP destekli bağımsızlara yönelik verdiği ve daha sonra gelişen olaylar karşısında geri almak zorunda kaldığı kararlar bile bu ülkede söz konusu olmuştur. Giderek Ankara’nın hukuku ile Diyarbakır’ın hukuku birbirinden ayrılmaktadır.
Durumun nereye doğru evrildiğini emniyet müdürüne tokat atan, Türkiye’ye “iki başbakan gerekli” diyen BDP zihniyeti ortaya koymaktadır. Bugün Türkiye’de BDP milletvekili Bengi Yıldız, aldıkları oylara işaret ederek “bize destek Öcalan’a destektir” demek cüretini kendinde görebiliyor. Aynı partiden Gülten Kışanak, “Artık demokratik özerkliğin anayasal temeli hazırlanmalıdır. AKP yanaşmazsa toplumsal ayağını uygulayacağız” diyor. PKK/BDP/DTK ve İmralı “sınırları dokunmadan millet inşa etme” projesinde son aşamaya gelmiş bulunuyorlar. Ardından da resmi diliyle, simgeleriyle, yargısı, yerel yönetimiyle inşa edilmiş milletiyle sınırları ayırma aşamasına gelinecektir. “Kürt meselesi” de böylece çözümlenmiş olacaktır.
Bu arada da bir yandan BDP’nin diğer yandan da AKP’nin düzenle, sistemle, tarihle, Atatürk’le,Türkiye’yle ve devletle hesaplaşması devam edecektir. AKP ve BDP’nin etnik, bölge, mezhep siyaseti de durumu giderek ağırlaştırmaktadır. Durum bireysel olmaktan çıkmış toplumsal bir karakter kazanmıştır. Özellikle iktidar partisi bu durumu herkesin içine sindirmesini ve normal karşılamasını istemektedir. Halbuki bir toplumda bir kişinin karnı ağrıyorsa bu o kişinin bireysel sorunudur. Bir toplumda herkesin karnı ağrıyorsa, karın ağrısı sosyal bir sorun olur. Herkesin karnının ağrıması ise karın ağrısının normal bir durum olduğunun kanıtı değildir.
Durum ortadadır. Seçim sonuçları bu yönü itibarıyla Türkiye’yi tehlikeli bir mecraya sokmuştur. Seçim sayısal galibinin AKP olmasına karşın siyasal ve stratejik galibinin BDP olduğu orta yerdedir. Zira AKP’nin aldığı oylar geçirgendir ve süreç içerisinde kaybedebilir, ama BDP’nin aldığı oyların geri dönüşü yoktur.
BDP, Türkiye’nin bölünmesine giden yolun taşlarını sistemli, bilinçli ve akılcı bir biçimde döşemektedir. 12 Haziran seçimleri BDP’nin milis gücünün yanında siyasi gücünün de azımsanmayacak şekilde örgütlü olduğunu göstermiştir. Bu nedenle iktidar partisinin %50’lik oyundan BDP’nin %6,6’lık oyu daha fazla önemlidir.