Seçimler yaklaştı, ABD ile gerginlik başladı

Türkiye yaklaşık 2,5 ay sonra seçimlere girecek.

Seçim havası bir türlü oluşmadı. Sayılı günler kalmasına rağmen partiler adaylarını belirleyemiyor, teşkilatlar isimler üzerinde tartışmaktan vatandaşa gidemiyor. Daha bunun sandık görevlisi, propaganda süreci ve mitingleri olacak. Nasıl yetiştirecekler bilemiyorum.

***

Aslında sokağın tek gündemi var; ekonomi...

Yaşam şartları inanılmaz ağırlaştı.

Seçimler öncesinde fire vermek istemeyen AKP, bu yüzden medyadan sadece kendisinin söylediği sözlerle içerik üretmesini istiyor.

Örneğin durduk yere ortaya atılan "kenevir üreteceğiz" açıklaması sonrasında hükümete yakın medyanın başlıkları çok dikkat çekiciydi:

"Ekonomiye ciddi katkı sağlayacak."

"Dünya kenevir pazarı 4 milyar dolar."

"Kenevirde dışarıya mahkûm olmayacağız."

Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde PKK'nın en büyük gelir kalemlerinden birisi kenevirdir. Kenevir ekilen arazilerin çoğunluğundan örgüt pay alır, bazılarını doğrudan yönetir.

Geçtiğimiz aya kadar izinsiz kenevir üretenler hapis cezası alıyordu. Çünkü kenevir, uyuşturucu maddesi olarak yaygın bir şekilde kullanılıyor.

Bu kadar riskli ve her yana çekilebilecek bir konu ile ilgili yapılan yayınlara bakıldığında, medya manipülasyonunu net bir şekilde görebiliyorsunuz.

***

Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu "enflasyonla mücadele" adı altında tabanca mermilerinin satışında indirime gitti.

Konu Meclis'e taşındı ancak hükümete yakın medyada tek bir ses duyulmadı.

Elimizde kalan son stratejik ve millî fabrikalarımızdan biri olan Tank Palet fabrikası Katar'a ve hükümete yakın iş adamlarına bırakılmak üzere.

Bu konuda çok önemli iddialar var. Medyanın büyük bir kesimine "sessizlik" talimatı veriliyor.

Cumhur ittifakının iki ortağı olan AKP ve MHP'den çıt yok. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise konuyu geçiştirerek "sadece işletme devri olacak" dedi.

Görünen o ki şeker fabrikalarının göz göre göre yok edilmesi gibi bir süreç bizi bekliyor.

***

Bir diğer ve en önemli toplumsal sorun ise Suriyeli sığınmacılar. En büyük sansür de burada yaşanıyor. Yerel basın ve ulusal haber ajanslarının "Suriyelilerin karıştıkları asayiş olayları" ile alakalı herhangi bir haber üretmesine izin verilmiyor.

Cuma hutbelerinde geçmiş yıllarda hiç olmadığı kadar toplumsal birliktelik vurgusu yapılıyor. Sık sık "ensar-muhacir" referansıyla sığınmacılar konusunda hoşgörülü olunması çağrısı yapılıyor.

***

Yapılan tüm yönlendirme faaliyetlerine rağmen toplumsal sıkışma her geçen gün artıyor.

Şu an Türkiye'de kimse "yarınımdan ümitliyim, gelecek kaygım yok" cümlesini kuramıyor. Her an her şeye hazır olmamız gerekiyormuşçasına bir psikolojiye sahibiz.

Böyle bir tabloda oluşturulması gereken "büyük düşman profili" için de yine ABD devreye sokulmuş gözüküyor.

24 Haziran seçimlerine birkaç ay kala tavan yapan ABD-Türkiye gerginliği yeniden başlatıldı.

Ve yine Trump'ın tweetleri üzerinden!

"Türkiye'den cevap gecikmedi, küstah ABD vs..." diye uzayıp giden başlıklar.

Propaganda sürecinde de yine ekonomideki olumsuzluklar dışarıya bağlanacak, ABD'den de gerekli mesajlar gelecek ve seçim sonrası yeni bir papaz iadesi resmine şahitlik edeceğiz.

Burada papaz mı verilir, yoksa başka bir söz ve uygulama mı olur bilemeyeceğiz.

Ama Trump-Türkiye gerginliği dediğimizde aklıma, Brunson'ın Beyaz Saray'da ağırlandığı anlar geliyor.

Trump'ın şu sözlerini unutmak ne mümkün "Erdoğan'a teşekkür etmek istiyorum. Kendisiyle çok iyi ilişkimiz var. Bu olayın daha önce çözülmemiş olmasına çok şaşırdım. Türkiye için de kolay bir durum değildi. Birçok şey yaşanıyor. Erdoğan'a bunu mümkün kıldığı için teşekkür ediyorum."

Ve bugün yine aynı "ABD-Türkiye gerginliği büyüyor" başlıklarıyla gündem değişiyor.

Vatandaşla dalga geçmede sınır yok!

Yazarın Diğer Yazıları