Seçimden sonra egemenlik ve terör!
Yeni bir seçimi kazanarak, 3. defa iktidar olan AKP’yi, kendisinin oluşturduğu ve bir türlü çözemediği büyük ekonomik ve siyasal sorunların beklediği biliniyor. Ne var ki, her türlü ortamda, bir ülkenin en büyük hassasiyeti, bağımsızlık ve egemenlik haklarına odaklanıyor.
Çünkü, PKK’nın kendi kendine aldığı “ateş kes”kararı tarihinin bu günlerde biteceği bildiriliyor.
Gerek terörist örgütünün veya başının bu arada, sözgelimi Batı’nın herhangi bir isteğinin “egemenlik haklarımıza” kesinlikle aykırı düşmemesi icap ediyor.
Zaten, Irak sınırına yakın bölgede “egemenlik hakkı”, yasa dışı örgütler tarafından ihlal ediliyor veya tehditler savrularak yeni tavizler koparılmak isteniyor.
“Egemenlik hakları”nın sık sık ihlal edildiği bir ülkede, yaşamın güçlükleri, vatandaşı da “tedirgin” ediyor.
Kim ne derse desin, Türkiye Cumhuriyeti’nin “egemenlik hakları”nı koruyup kollamak, özellikle iktidarların başlıca görevi oluyor.
Ne var ki, egemenliğin, “kayıtsız şartsız milletin” olduğunu da hiç birimizin unutmamasını hatırlatmamız icap ediyor.
Avrupa ülkelerinin PKK’nın parasal kaynaklarına ve örgütün yönettiği uyuşturucu trafiğine karşı bazı önleyici tedbirleri artırarak alması gerekirken, göstermelik önlemleri örgütü bir türlü zor duruma sokmuyor.
Netice olarak bugün; terörizm ve bölücü terör örgütüyle mücadeleyi kararlı, programlı, bilinçli ve koordineli bir şekilde sürdürmek durumu yine hepimizi bekliyor.
Ayrıca, önümüzdeki süreçte de, örgütün kırsal alanlarda ve yerleşim yerlerinde bazı terör eylemlerinde bulunabilme gafletinden yine bahsediliyor.
Ne var ki, terörle mücadele sürecinin kısaltılması için bugün alınabilecek bazı tedbirlerin, düne nazaran, daha etkili sonuçlar doğurabileceği öne sürülüyor.
Önlemler kısaca şöyle sıralanıyor:
1- Devlet, örgüte katılımların nedenlerini iyi inceleyerek alacağı tedbirlerle, PKK’ya katılımları kontrol altına almalı.
2- Devlet, dağ kadrosunun örgütten ayrılmasını sağlayacak şekilde, mevcut yasal düzenlemelerin daha iyi şekilde uygulanabilmesini sağlamak için bazı yeni değişiklikler yapmalı
3- Terörle mücadele, sadece terörist odaklı olarak görülmemeli.
Terörle mücadele, devlet tarafından topyekün şekilde, milli gücün bütün unsurları (güvenlik, ekonomi, eğitim ve sağlık dâhil, propaganda ve uluslararası) kullanılarak, koordineli ve etkin bir şekilde yürütülmeli.
4- Bölücü terör örgütüne, uluslararası verilen destek ve örgütün finans alanındaki serbestliği tam olarak engellenmeli.
5- Irak’ın kuzeyindeki terör örgütünün varlığı ki bu varlık PKK için hayatidir mutlaka etkisiz hale getirilmeli.
6- Yeni iktidarın hiçbir şekilde terörist başı olmak üzere terör örgütü ile görüşmemesi de gerekiyor.
Sonuç olarak, denilebilir ki, ülkemizin en önemli sorunları arasında, egemenlik haklarımızın korunması ve terör belası yer alıyor.
Ve çiçeği burnunda iktidarın her şeyden önce bunu sağlaması bekleniyor.
Anneler ve Babalar Günü üzerine!
Aslında “milletimizin çoğunluğu” , “Anneler Günü” ve “Babalar Günü” gibi Batı’dan gelme âdetleri bayramlarda topluca yaşıyor ve kutluyor. Yani özellikle dini bayramlarda, annelere, babalara, dedelere, çocuklara hediyeler verilir, yemek yenilir ağızlar tatlandırılır.
Aileler böylece hep birlikte mutlu anlar ve günler geçiriyor.
Ne var ki, “Batı’dan gelme” “Anneler Günü”, “Babalar Günü” gibi kutlamaların gün geçtikçe ailelerimizin içine de sızdığı görünüyor ve yaşanıyor. Batı âdeti veya ekonomik buluşu olmasına rağmen ülkemizde de özellikle hediye alışverişinde etkin olan Anneler ve Babalar günlerine galiba “Dedeler Günü” nü ekleyenler sık olmasa da görülüyor.
Neyse, biz özellikle kendimizi ilgilendiren “Babalar Gününe” dönüp, aile efradımızla geçirdiğimiz mutlu anlara hamd-ü sena etmemiz, yine de Pazar günkü “Babalar Günü” nü kutlamamız gerekiyor.