Seçim kampanyasının eksen değiştirmesi!
Türkiye’nin AKP iktidarı dönemindeki yılları, görünen yanlarından daha çok görünmeyen yanlarıyla tartışılacaktır. Bu dönem resmi olanla olmayanın, helalle haramın, meşruyla gayrimeşrunun birlikte yürüdüğü ya da yürütüldüğü bir dönem olmuştur. Döneme yasal olmayanların yasayla yasal hale getirildiği, sebepsiz zenginleşmenin sebep uydurularak meşrulaştırıldığı, yolsuzluğun yol olarak görüldüğü bir zihniyet damgasını vurmuştur. Cumhuriyet tarihi boyunca bu dönem kadar sermayenin ve servetin el ve biçim değiştirdiği de görülmemiştir.
Bugün Türkiye’de iktidara yakın olanların çocuklarının/yakınlarının kurdukları şirketler, özelleştirerek üzerlerine geçirdikleri mülkiyetler ve kapattıkları ihalelerle yeni bir zenginler sınıfı oluşmuştur. İktidar mensupları bir yandan kamuoyunu ellerindeki televizyonları ve gazeteleri kullanarak meşgul ederken diğer yandan da servetlerine servet katmaktadır.
İktidar kendi koyduğu kurallarla ve tartışmaları çektiği alanda muhalefetin seçim kampanyasını yapmasını istemektedir. Bu bağlamda giderek seçimin teması makro meseleler, etnisiteler, mezhepler, kimlikler, değerler ve inançlar temeline kaydırılmaya çalışılmaktadır.
Başörtüsü, Kur’an kursu, imam hatip temelli siyasetin tıkandığı noktada AKP devreye gıda paketleri, kömür torbaları ve diğer sosyal yardımlarını sokmaktadır. Son iki ay içinde AKP seçim hareketini iyiden iyiye zenginleştirmiştir. Güneydoğu’ya “Kırmançça Televizyon” sunulmuş, Alevilere “açılım” lar teklif edilmiş, solcular için “Nâzım Hikmet’e vatandaşlık”, liberallere “AB’ye olan bağlılık”, dindarlara “Şimon Peres’i tersleme” gibi yeni seçim yatırımlarıyla kampanya zenginleştirilmiştir. Her şeye rağmen olana bitene kuşkuyla yaklaşanlar için ise “Ergenekon” afyonu kullanılmaktadır.
Yolsuzluk, yağma ve yağcılık!
Halbuki iktidar yolsuzluk ve yağma özürlüdür. Bu alanda iktidarı sallayanlar meyvelerini toplayacaklardır. Yalnızca aysbergin görünen kırıntıları olan “Deniz Feneri”, “Ali Dibo”, “Dişli” ve “Dengir” vakaları bile uyumaya ve unutulmaya terk edilmiş olmaktadır. Bugünlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde imar danışmanının “Esrarengiz Kasası” gündeme düşmüştür. Bir süre önce de Ankara’da Bel-Pa’da Genel Müdürü’nün istifasına neden olan skandal türünden vakalar yaşanmıştı.
Unutulmamalıdır ki, CHP’li Kılıçdaroğlu AKP’nin üç köşe taşını üç sallamada düşürmüştü. İktidarın en zayıf karnı burasıdır. Bu iktidar bu anlamda yolsuzluk, yağma, yağcılık ve sebepsiz zenginleşme iştahına tutulmuştur. Yedi yıldır ülkeyi yağmalayanlar, yiyenler ve üzerine geçirilmedik mülkiyet bırakmayanların iştahı bitecek gibi de gözükmemektedir. Rüşvet, irtikâp, iltimas ve yağma inanılmaz boyutlardır. İktidarın bir bakanının, rüşvetten yakınanlara “Bahşişle rüşveti karıştırmayın!” türünden cevaplar verdiği unutulmamalıdır. Diğer yandan gelinen bu aşamada iktidarın yağmasına ve haksızlıklarına destek vermemiş olan bütün kadrolar yalnız ihalelerden değil, devletten de ihraç edilmiştir. Bürokraside haksızlık kavramı artık zulüm kavramıyla yer değiştirmiştir.
İktidarın seçim kampanyasını istediği gibi yönetmesine muhalefet izin vermemelidir. 29 Mart seçim kampanyası değerler, inançlar, tarihler, etnisiteler, mezhepler ve kimlikler üzerinden değil ülkenin kötü yönetimi, yolsuzluk, işsizlik, hırsızlık, haksızlık ve yağma üzerinden yürütülmelidir.
Seçim kampanyasını dahi iktidara endeksli olarak yürüten bir muhalefete vatandaşın oy vermesi için hiçbir neden yoktur.