Seçim heyecanı başladı...
Türkiye seçimin havasına girince gündem de giderek ağırlaşıyor. Hangi konuyu ele alıp da yazalım diye ikileme düşüyoruz. Hükümete olan güven taban yapmış durumda. Devleti ayakta tutan kurumlar da nasibini alıyor güvensizlikten. Silivri’de “ölmüş olan adalet için lokma dağıtıyoruz” sözleri hangimizin yüreğini yakmıyor ki... Yandaşlara zaten inanan yok. Hemen her gün ayrı şirketlerin yayınladığı kamuoyu araştırmalarının cılkı çıkmış vaziyette. Recep Bey ve taifesini kurtarmaya yönelik operasyona, sokaktaki vatandaş asla inanmıyor. E-postama okuyucum Volkan Aydın’ın mesajı düştü. 2009’da yüzde 38’lere gerileyen AKP’nin şişirilerek oylarının artışını bilime saygısızlık olarak nitelendiriyor.
12 Haziran umudu korku imparatorluğunun da çatırdadığının göstergesi. Telefon konuşmalarından korkan, internet üzerinden mesaj gönderenlerin bıçak gibi kesildiği günler geride kalmak üzere. Duyarlı okuyucu beklentilerini dillendirmeye başladı. Birbirinden ilginç iletiler alıyorum. Anzak Koyu’nda Şafak Ayini yapanları yorumlamış aydın Türk gençleri... Avustralya’dan, Yeni Zelanda’dan gelip Çanakkale’de ölen dedelerinin ruhları önünde saygı ile eğilen işgalcilerin torunlarına gıpta edenler de var. “Onlar ülkesi ve bayrağı için savaşanlara 90 yıl sonra sahip çıkarken bizim ülkemizde düşmanla savaşan askerler hapislere tıkılıyor” diye isyan eden de...
İzmir’den Bahadır Oğuz kardeşimiz teröristlerin Türk bayrağına karşı yaptığı affedilmez ihanete fena içerlemiş. Diyarbakır’da Atatürk büstüne paçavra asılmasına sessiz kalan AKP’ye veryansın ediyor.
Selim Işık adlı okurumuz 18 Nisan 2010’da Şırnak’ta pusuya düşürülen J. Yzb. Levent Çetinkay’ın yıldönümünde anılmayışına kırgın. Levent Yüzbaşı için okuyucularımızdan Fatiha istiyor.
Yolsuzluğun ayyuka çıktığı güzel memleketim Kayseri’de gün geçmiyor ki bir skandal patlamasın. İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Mustafa Atsız’a ait lojman ödenekleri ile ilgili ithamlar dudak uçuklatır.
Değerli bilim adamı Prof. Dr. Orhan Kavuncu “Malta’dan Silivri”ye başlıklı yazım ve Müesser Yıldız’a dair düşüncelerime teşekkür etmiş. Bu arada Müesser’i mahpusta ziyarete giden Yücel Amil “Vatan Yahut Silistre” başlıklı bir yazı göndermiş. Silivri’deki tutuklu Milliyetçi aydın hanımlardan Sevgi Erenerol’u da hatırlatmış. Müesser’in nasıl da dik durduğunu vurgulamış. Gültekin Öztürk, genç bir ülkücü... Genç derken ruhu genç... 1969’da MHP tabelasının ilk defa asıldığı gün 15 yaşındaymış. Israrla o tabelaya sahip çıkılması gerektiğinin altını çiziyor. O günleri yaşayanlardan değerli İsrafil Çelik’in daveti üzerine Türk Aydınlar Vakfı’na uğradım. İsrafil Çelik İstanbul 2. Bölgeden MHP Milletvekili adayı sıralamasının önemli olmadığını “Tek başına iktidar” hedefine kilitlenmek gerektiğini vurguladı. Bu arada diş kirası olarak iki kitap hediye etti. Biri Türk Düşünce Hareketi’nin 16 baskı yapan “Türk Düşüncesi” adlı eser. Diğeri İbrahim Okur’un “Kurtla Yiyip Çobanla Ağlayanlar” ya da “Genleriyle Oynanmış Entelektüeller” isimli eseri. Son yıllarda okuduğum en güzel eser... Mesleği mühendislik ama soyadı gibi okur, dahası yazar. Okursoy Kitaplarının 15’incisinin altını çizmediğim satırı kalmadı. İbrahim Okur Bey ile hiç tanışmadım. Daha önce bir kitabını okumuştum. Yakın arkadaşları “O okur... ve yazar... Bizi yüz kitap okumaktan kurtarır... biz de O’nu okuruz” diye tanımlıyorlar. En kısa zamanda ziyaretine gidip olağanüstü birikiminden faydalanmaya çalışacağım.
“Pekala, işbirlikçilikle işbirliğinin sınırlarını nasıl çizeceğiz? Bunları birbirinden nasıl ayıracağız? Bir başka deyişle, hangi durumlar işbirlikçilik, hangi durumlar işbirliği sayılır?” sorularının cevabını tarihi ve sosyolojik gerçekleriyle ortaya koyuyor Okur... Hele Şiraz’lı Sadi’nin Gülistan adlı eserinden yaptığı alıntılar var ki taşların bağlanıp köpeklerin salınma hikayesi günlük hayatımızdan çağrışımlar yaptırıyor.