Savcılar suç mu işliyor?
Silivri’de en çok tartışılan konu davanın birinci, ikinci bilmem kaçıncı olarak ayrılmasıyla beraber bazı siyasilerin, akademisyen ve gazetecilerin telaffuz ettiği, “İçlerinde bazıları suçlu olabilir, ancak çoğunun masumiyetine inanıyoruz” kanaatine çok kırgınlar.
Görüştüğüm sanık avukatlarına göre, tam 36 aydır tutuklu bulunan zanlılarla ilgili elde edildiği ilan edilen delillerin hemen hepsi çürütülmüş durumda. Üstelik olay yeri Ankara olduğu halde yasalar hiçe sayılarak Alparslan Aslan’ın İstanbul’a getirilip kesilmiş cezasının iptal edilerek Ümraniye ile birleştirilmesi son derece manidar.
Duruşma salonunda sürekli olay çıkartmakla ünlü Aslan bu defa deli numarası yapıyor. Sağında, solunda ve arkasında bir Jandarma ile taşkınlığı önlenmeye çalışılan Alparslan Aslan, sanki duruşma boyunca sık sık kahkahalar atarak heyetin ve basının dikkatini çekmek, bir an önce hastaneye sevk edilerek deli raporu alma peşinde. Kim bilir ona bu taktiği tetiği çektirenler vermiş olabilir.
Silivri’de ikilem hiç bitmiyor. Bulunduğu iddia edilen el bombalarıyla ilgili tam 36 aydır tutuklu bulunan Mehmet Demirtaş’ın suçlanmasındaki belli başlı dayanak, söz konusu evde daha önce kiracı olması. 7 ay önce evi boşalttığı halde bombaların sorumluları arasında gösterilen Demirtaş’ın Karadeniz fıkralarıyla yaptığı savunma kitaplara sığmaz. Verilen 30 dakikalık sürenin 15 dakikasını savunmasına ayıracağını, geri kalan 15 dakikayı ise mahkeme heyetine düşünme-yorumlama hakkı olarak vereceğini söyleyen Demirtaş, tek suçunun devlete güvenmek olduğunu oysa devletin polisinin “Arama tiyatrosunda orada olmadığım halde oradaymışım gibi düzenlediği tutanağı 15 dakikada anlayabilirsiniz”le başlayıp, “Ahlaksız tekliflere benim dükkân kapalı; istesek birkaç sayfa ifade versek savcıları küstürmezdik” sözleriyle devam eden ve her kelimesi felsefe yüklü savunmasını da, “Siz emekliliğe yürüyorsunuz, biz yaşlılığa yürüyoruz” tespitiyle yaşanan trajediyi yansıttı.
Avukat Kemal Kerinçsiz, mahkeme heyetine sunduğu belgelerle soruşturmayı yapan savcıların suç işlediklerini göstermek amacında. CMK’nın ilgili maddelerini tek tek sıralayan Kerinçsiz, savcıların soruşturma sırasında yaptıkları hukuksuzlukları tek tek mahkemeye verdiğini beyan ederken avukat olan eşi ile görüşmelerinin iddianameye eklenmesinin de suç olduğunun altını çizdi.
Savcılık ilgili birime verdiği cevabi yazıya göre, “Dinlemeler kolluk birimlerince yapılıyor. Telefon dinlemelerinin teknik ve personel eksikliği yüzünden tamamı kaydediliyor. Kayda alınanlar daha sonra dinlenip içinde suç unsuru olanları kolluk belirlemektedir. İddianamedeki dinleme kayıtlarının altındaki yorumlar bile polise ait. Cumhuriyet Savcılığı gelen kayıtları dosyaya koymak ses taleplerini adli emanete teslim etmekle mi görevli. CMK 250’ye rağmen. Gerek talep edilen veya edilmeyenleri dinlemek mümkün değildir diyen Sayın Savcıdır. Yani Savcı dinlememiş, polis yapmış, savcı tamam demiş. Oysa CMK özel yetkili savcılar dinleyecek ve yazacak diyor. Savcılar bir konuda suç olup olmadığını polise bırakmaz. Bunu yaparsa suç işler. Bunu da bu belgelerle ikrar etmişlerdir. Yetki devrinden dolayı ilgili maddelere göre bütün bunlar hukuken belge değildir” sözleri ve ortaya koyduğu belgelerle savcıların suç işlediğini iddia etti. Üstelik açtığı davaların kabul edilmesiyle iddiaların kabul edilmiş olduğunu savundu. İnsanın aklına ister istemez hukukçular da, savcılar, hâkimler de suç işler mi sorusu geliyor. Ama burası Silivri...
Silivri’de her şey olabilir. Bu sütunlardan üniversitedeki hocalara seslenmek istiyorum. Üstelik sadece hukuk ve iletişim fakültelerine değil. İstisnasız tüm üniversite hocaları ve öğrencilerine en az 15 gün Silivri duruşmalarını izlemeden okuldan mezun olabilmek mümkün olmamalı, Silivri laboratuvarındaki deneylerle ilgili ödev ve tez hazırlamaları bilim ve insanlığa borcun ödenmesi anlamına gelmeli.
Silivri’den notlara yarın da devam edeceğiz...