Saraydan Öcalan kaçırma koalisyonu!
İmralı, 2002’den bu yana kademeli olarak yapılan “koşul iyileştirmeleri”yle, bir ağırlaştırılmış müebbet mahkûmu için “saray” sayılabilecek konfora büründürüldüğüne göre, sakınca yoktur -mübalağa olmaz- herhalde bu başlığı atmak da.
Gazete ve televizyonların büyük bölümüne göre manzara “flu” dursa da, “öngörü” müessesesi için Ankara’da “dubakali ne olicik”lik bir belirsizlik yok aslında. Dilek ve temenniler, beklentiler, tepkiler bir yana “ne olur” sorusunun karşılığında dillendirilen/tek rasyonel(!) senaryo şu:
-HDP’nin dışarıdan desteklediği bir AKP-CHP koalisyonu!
Bir tür sözleşmeli izdivaç gibi;
- İki yıl ayrılmak yok...
- Birinci yıl dolmadan Öcalan İmralı’dan “kurtarılacak(!)” ...
* * *
MHP Başkanlık Divanı’nın üç önemli ismiyle konuştum dün. Partileri, bugünden itibaren Başkanlık Divanı üyeleri, MYK üyeleri, milletvekilleri ve İl Başkanlarıyla olmak üzere bir dizi istişareye başlayacağından, o toplantılardan çıkacak iradeyi görmeden “kurumsal” bir beyanat vermeyi sağlıklı bulmuyorlar. Ama tabii her birinin, 7 Haziran gecesinden itibaren MHP Genel Merkezi’nde oluşturulmasına başlanan stratejiye dair bir fikri; dahası bilgisi var.
Bu üç ismin anlattıklarını harmanlayıp ortak bir özet aktarmak gerekirse; öncelikle medyada “MHP adına” yapılan değerlendirmelere -MHP’yi temsil makamındaki kişilerin ağzından duymadıkları/okumadıkları müddetçe- itibar edilmemesini istiyor MHP yönetimi. Onlara göre, “koalisyon pazarlığı” haberlerinin tamamı “mühendislik” çalışması.
* * *
MHP’li yöneticiler, Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin 7 Haziran gecesi, hatta artık günün 8 Haziran’a döndüğü saatlerde yaptığı açıklamanın net olduğu düşüncesinde ama o açıklamaya rağmen, hatta o açıklamayı temel alarak ortaya atılan birbiriyle taban tabana zıt yığınla ihtimal hesabı/iddia da ortada; o açıklamayı delil gösterip “MHP kapıları kapattı” diyen de var, yine o açıklamaya dayanıp “MHP olmazlarını sıralayarak, koalisyona yeşil ışık yaktı” diyen de...
Hangisi doğru?
“Biz meydanlarda halka bir söz verdik; 17-25 Aralık’ta ortalığa saçılan hırsızlığın, yolsuzluğun, rüşvetin faillerini yargılayacağız dedik. Çözüm süreci adı altında PKK ile müzakere yürütenleri yargılayacağız dedik. Şimdi bütün bunlar ortada dururken, siz söyleyin biz AKP ile koalisyon yapabilir miyiz? Meydanlarda söz verdiğimiz o insanlara, MHP’ye bu sözün gerçekleşmesi için oy veren milyonlara bunu nasıl izah ederiz?..”
- O zaman doğru olan “MHP kapıları kapattı” yorumu...
- O da doğru değil. Parlamenter demokrasilerde kapıları kapatmak diye bir şey olmaz. Küstüm, oynamıyorum olmaz. Memleketin içinde bulunduğu şartlar sizi öyle bir noktaya getirir ki; bir diyalog zemini oluşturmak gerekir.
- Cümleye “memleketin içinde bulunduğu şartlar...” diye başlayınca, örtülü bir pazarlık mesajı gibi okunuyor bu işte, “aslında koalisyona varız ama şartları konuşalım” gibi sanki..
- Hayır efendim, ne münasebet. Seçim sonuçları açıklandığı andan itibaren kurduğumuz hiçbir cümle pazarlık mesajı/çağrısı içermiyor. “Memleketin içinde bulunduğu şartlar” dan kasıt, Allah korusun bir “savaş hali” dir mesela... Öyle bir “kaos” a sürüklenir ki ülke; sorumluluk almak zaruri olur... Çok istisnai hallerden söz ediyoruz. Onun dışında çok açık söylüyoruz, bizi, AKP’nin geçmiş 13 yıldaki veballerine ortak edecek hiçbir modelin içinde yer almayız. MHP’nin koalisyonu düşünebilmesi için, AKP’nin “Çözüm sürecini kesip atıyorum, Cumhurbaşkanı’nın yasal sınırlarına çekilmesini destekliyorum, 17-25 Aralık’ın yargılanmasına izin veriyorum...” demesi lazım her şeyden önce.
- Peki bir AKP azınlık hükümeti?
- Sandığın azınlığı, çoğunluğu ortada! Biz illa erken seçim demiyoruz; yapabiliyorsanız sandığın iradesini tecelli ettirin diyoruz! Sandıktan yüzde 80 oranında açılıma destek çıktı! Millet bize de buna muhalefet et dedi! Ben de bu doğrultuda, millî iradenin mesajına uygun davranıyorum; buyurun PKK ile görüşebilecek, Öcalan’ı çıkarabilecek iki parti, üç parti koalisyon kurabiliyorsanız kurun, ben bu konuda sizinle anlaşmam, anlaşamam. Kuramıyorsanız da, o zaman, yiğitseniz seçime gidin! Bu sistemi kilitlemek değildir, tam tersi çıkış yolu sunmaktır! “Muhalefet” de demokratik düzene, parlamenter sisteme dahil değil mi? Etiler’de, Nişantaşı’nda MHP çıkmadı ki, HDP 1’inci parti çıktı; “Beyaz Türkler” böyle istedi. HDP ile yapsın muhalefeti o zaman; ben mecbur muyum bu vebale ortak olmaya? MHP 6 Haziran’da bir “alternatif” olarak önlerinde duruyordu; niye 7 Haziran gecesi hatırlıyorlar! Bu maksatlı bir yönlendirme! Çözüm sürecini bize mi onaylatacaklar?
* * *
“Yapılacak ilk seçime kadar oluşacak ekonomik-sosyal-siyasi her türlü kriz AKP’ye yarar” tezine de itiraz ediyor MHP yönetimi:
- Onlar zaten bütün bu “kriz”, “kaos”, “biz olmazsak tufan” tehditlerinin hepsini kullanarak aldılar bu oyu... Bundan sonra AKP, seçim bugün de olsa, üç ay sonra da düşendir; düşecektir. 258’i de bulamazlar.
* * *
İşte böyle... AKP tabiri caizse “eller yukarı” deyip her şeyiyle teslim olmadığı müddetçe, MHP, seçmenin “bir üst aklın Türkiye’ye dayattığı koalisyon” dan sonra can havliyle sarılacağı, etkin bir “ana muhalefet partisi”, iktidarın elde kalan tek alternatifi olarak gitmeyi hesaplıyor seçime... Burası Türkiye, “gün olur asra bedel” bu ülkede; dolayısıyla “en azından şimdilik” diye bitirelim biz yine...