Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Şampiyonluğu kaybetmek ve Baykal

Geçtiğimiz on gün içinde ibret alınacak iki önemli olay yaşandı: Birisi Fenerbahçe’nin şampiyonluğu kaybetmesi sırasında yaşananlardı. Bir diğeri de Baykal’ın CHP’nin genel başkanlığından istifa etmesi sonrasında yaşanan gelişmelerdi. Her iki olay da başarıya ve güce tapınılan bir toplumda kutsanan liderlik ve pazarlanan sadakatin ne denli temelsiz olduğunu kanıtlayan gelişmeler olarak kayıtlara geçti. CHP ve Fenerbahçe’de yaşananlardan birilerinin alması gereken dersler ve mesajlar vardır.
Omuzlardan ayak altına!
Fenerbahçe son lig maçında şampiyonluğa ulaşmak için Trabzon ile ölümüne oynadı. Bu futboldu. Futbolcu ve yöneticiler çok istemesine rağmen mutlu sona ulaşamadı. İşin ilginç yanı, oyun henüz devam ederken yapılan anonsla Fenerbahçe’nin şampiyon olduğu ilan edildi. Bunun üzerine sahaya dalan taraftarlar, Fenerbahçeli futbolcuları omuzlarına aldılar. Şampiyonluğu kutlamaya koyuldular. Tam o sırada ikinci bir anons daha yapıldı ve Fenerbahçe’nin şampiyon olamadığı söylendi. Böylece omuzlara alınmış Fenerbahçeli futbolcular ayaklar altına atıldı. Bir dakika önce Fenerbahçe yönetimi ve futbolcuları lehine tezahürat yapan, onları omuzlayan taraftarlar, bu kez onlara hakaret etmeye, stadı yakıp yıkmaya ve yönetimi istifaya davet etmeye başladılar.
Deniz Baykal olayı!
Deniz Baykal, Türkiye’nin ciddi bir değişim ve dönüşüm yaşadığı bir süreçte önemli bir aktördü. Üslup ve polemik ustasıydı, birikimliydi ve karizması vardı. İnandıklarını cesurca söylerdi. CHP’ye yükselen bir trend ve ivme kazandırmıştı. Ona yakın olmak, onun gözüne girmek için bir çok partili can atıyordu. Baykal’ın gözüne girmeyi hayatının amacı haline getirenler vardı. CHP demek Baykal demekti. Baykal imajının tavan yaptığı bir dönemde kaset olayı çıktı ve Baykal istifa etmek zorunda kaldı.
Doğrusu istifası sırasında Baykal için edilen sözler, bağlılık gösterileri ve ortaya konulan eylemler istifaya karşın, örgütün onu bırakmayacağını gösteriyordu. Baykal, kurultayda aday olmasa bile CHP’de kimsenin Baykal’a karşı aday olmaya cesaret edemeyeceği ve sonuçta delegelerin oy birliği ile Baykal’ı seçerek tekrar CHP’nin başına geçirecekleri bekleniyordu. Baykal’ın istifasıyla ona bağlılık yeminleri edenlerden, ölüm orucu tutmaya başlayanlardan ve “geri dön” çağrısı yapanlardan ortalık geçilmez olmuştu. Baykal, duruma bakarak muhtemelen gidişinin değil de dönüşünün muhteşem olacağını düşünüyordu. Baykal’ın her şeyi dönüşüne göre planladığı belliydi.
Kral öldü. Yaşasın yeni kral!
İlk zamanlarda onu ziyarete gidenler Baykal’sız CHP’nin düşünülemeyeceğini ve kimsenin de Baykal’a rağmen aday olamayacağını söylüyorlardı. Bağlılık gösterisi içinde bulunanların içinde Kılıçdaroğlu da vardı. O da açık açık aday olmayacağını söylemişti. Kılıçdaroğlu, yapılacak kurultayda aday olmayacağı yönündeki açıklamasının üzerinden yirmi dört saat geçmeden birden bire aday olduğunu açıkladı. Her şey bir anda değişti. Deniz Baykal’ın misyonundan herkes bahsetmeye başladı. Onun için göz yaşı dökenler, bir anda Kılıçdaroğlu için dökmeye başladı. “Kral öldü. Yaşasın yeni kral” kuralı da bu noktada işledi. Baykal bağlılığı bir anda Kılıçdaroğlu bağlılığına döndü. Baykal’ı sırtında taşıyanlar, bu defa Kılıçdaroğlu’nu sırtladılar.
Liderlik ya da zafer tahtında oturanlar, kitlelerin gösterdikleri bağlılığın gerçekte makamlara, başarıya ve elde tutulan güce gösterilen bağlılık olduğunu fark edemiyorlar. “Yaşasın” sloganları ve alkışlar, yüce koltuklardakileri şaşırtıyor. Tepelerdeyken kendilerini vazgeçilmez olarak görenlerin, ellerinden güç gidince kendilerinin bir hiç olduklarını anlamaya zamanları kalmıyor. Onlar, konjonktürün övgüsünün de sövgüsünün anlamsız olduğunu bir türlü kavrayamıyorlar. Kendilerini orada karizmalarının değil, konjonktürün tuttuğunu bir türlü anlamıyorlar.

Yazarın Diğer Yazıları