Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Saldırganlık, küfürbazlık ve 301

Bu yazımızda toplumsal değerlere karşı umursamaz ve utanmaz bir saldırganlık içinde bulunanlardan söz edeceğiz. Bunların kim olduğunu herkes bildiğinden, biz kendilerinden ziyade onların zihniyetlerini irdeleyeceğiz. Bu irdeleme tamamıyla yazdıklarının yansıtılmasından ibaret olacaktır.
Milli devlet düşmanı da olan bu zevatın ortak paydası, inanç, değer ve ideal yoksunu olmalarıdır. Hiçbir ölçüleri yoktur, sınırları belirsizdir, normları da karışıktır. Hem usandıran hem de utandıran şeyler yazarlar. Türkçe yazarlar ama Türkçeleri de yoktur. Ar damarı çatlamışçasına her değere saldırırlar. Dikkat çekmek, bir yerlere tırmanmak, bir yerlerde kalmak uğruna girmedikleri çukur kalmaz. Cinsiyet, ahlak, inanç, düşünce gibi akla gelen her değeri kirletmekte bir sakınca görmezler. Özel hayatı genel bir biçimde yaşamaları ancak kendilerini ilgilendirir. Ancak dayanılmaz olanı içip içip her önüne gelen değerin üstüne kusmalarıdır. İnsanların tepesine çıkıp, onlara tepeden bakar ve yine onların tepelerini attırırlar.
Cıvıklık, umursamazlık ve pişkinlik satıyorlar. Mahkemeleri mahkemeye vermeye, kendilerini başkalaştırmaya bayılıyorlar. Şah Sincan’ın söylediği gibi; “Kuru yere oturmuşlar... ne küfür kaydındalar, ne İslam... ne dünya umurlarında, ne din... ne Hakla kendilerini sorumlu tutuyorlar, ne de hakikatle... ne öbür dünyaya bağlılar, ne de bu dünyaya”.
Yazdıkları akıldan, ahlaktan ve erdemden türemeyecek şeylerdir. Aklına ne gelirse yazmayı marifet sanmaktadırlar. Yazdıkları da akıl dışı, edep dışı ve erdem dışı lakırdılardır. Yoz bir anlatımı, sinik ve snop bir anlayışla birleştirerek, ruhsal sefalet pazarlaması yapmaktadırlar. İğrendiren, ürperten ve şaşırtan ne varsa onlarda bulmak mümkündür. Onları değil, öncelikle bu bir sürü deli saçması karalamayı, köşe yazısı diye köşelere koyan o yazı işleri sorumlularının önce kulağından tutup sonra da sokağa bırakmak gerek. Bir köşe yazısı içinde fikir kırıntısı olmasa da üslubu yüzünden de okunabilir. Bu imtiyazlı azınlık peşinde koşan zevatta o da yok. Espri yok, estetik yok, derinlik yok, içtenlik yok. Doğaldır, insan bazen kopar ama böylesine -ipten, kökten, ruhtan, erdemden, edepten- kopuş görülür cinsten değildir.
Yazının tam bu noktasına gelmiştim ki, Ertuğrul Özkök’e ait bir yakınma gündeme düştü. Özkök, şöyle yazmış: “Ekmeğini hakaretten, insanları aşağılamaktan çıkaranların bile bir insaf sınırı olmalı. Elimde olmadan, bu süfli egonun arkasında, onun kadar süfli bir kıskançlığın bulunduğunu düşünmeye başlıyorum”.
Ertuğrul Özkök’ün kimi kastettiğini bilmiyoruz. Ancak yanıldığını biliyoruz. “Süfli kıskançlık” bu denli insanı yoksullaştırıp, çirkefleştirmez! Değersizlik, edepsizlik, saldırganlık ve sınırsızlık her şeyden önce bir yaşam sorunudur.
İlkel, aşağılayıcı ve tiksinti veren bu yazılara “deli saçması”, onları yazanlara da “deli” demek olmaz. Çünkü deli olmayanların hakaretlerini “deli saçması” olarak değerlendirmek doğru değildir. Zira mide bulantısı çoğu kez midenin değil ruhi tiksintinin ürünüdür.
Küfür ve kirletme edebiyatı yapanların tamamı tatminsizler arasından çıkar. Ruhen, bedenen ve ahlaken tatminsizlik illetinin de tedavisi yoktur. Onlara şifa dilemek de çare değildir.
Ancak burada, bu tür tatminsizlerin tamamına yakınının, 301’inci maddeye karşı takıntıları olduğunun da altını çizmek gerekir. Çünkü normal olarak fikir namusu, haya, ölçü ve erdem sahibi olan bir düşünce sahibinin “eleştirmeyi” değil “hakareti” cezalandıran bir maddeye takması için bir nedeni olsa gerek. Halbuki bu köşe takımları sözü edilen madde değişirse, her yerde önlerine gelen her değere ağızlarını doldura doldura hakaret, küfür ve aşağılama yapacaklarını sanıyorlar. Yani “ifade özgürlüğümü kullandım” diyeceklerdir.
Bu bağlamda 301’inci maddenin değiştirilmesi, seviyesizliğin ve üslupsuzluğun teşvik edilmesi anlamına da gelecektir.

Yazarın Diğer Yazıları