Sahte e-maille insanları hapsetmek doğru mu?
Başbakan seçim meydanlarında esip gürlüyor Hayati Yazıcı’nın yazdığı söylenen emaili sahte mi doğru mu diye Kılıçdaroğlu’na yükleniyor. İyi de Tayyip Bey, her zaman olduğu gibi kendinizle çelişmiyor musunuz? Siz değil misiniz sahteliği kanıtlanmış emaillerle binlerce namuslu Türk subayını Silivri’ye tıkan? Siz değil misiniz sahte mektuplarla açılan davalar sonuçlanmadan insanları meydanlarda suçlayan. İşte Tayyip Bey, böyle oluyor insanları suçlamak.
Gelelim gayri ciddi konulardan Türkiye’nin ciddi konularına. Mayıs ayının 11’inde ABD kongresinden 36 milletvekili Başbakan Erdoğan’a mektup yazarak bu ay sonunda Gazze’ye çıkacak olan yardım filosunu önlemesini istediler. Bu istekte ayrıca gizli bir tehdit de vardı. Bize inanmazlar diye mektubun orijinalini de yayınladık. Bu tür konular Türk basınını çok ilgilendirmediği için gazete ve TV’lerde göremedim. Onlar sayfa ve ekranlarını belden aşağı ciddi konularla doldurdukları için belden yukarısıyla ilgilenmediler.
Amerikalı politikacıların yazdığı mektubun aslında, İsrail ile gerginliği artırmanın Türkiye’ye yarar sağlamayacağı ve İsrail’in kendisini koruma hakkının bulunduğu da açıkça vurgulanıyor. Mektupta ayrıca bu olayın gerçekleşmesi durumunda Türkiye’nin, sonuçlarına katlanmak zorunda olduğu hatırlatılıyor. Aslında ABD Kongresi Obama yönetiminden habersiz böyle bir mektup yazmaz. Açıkça Amerika Erdoğan’a aba altından sopa gösterdi.
Ama bizimkiler bu arada Birleşmiş Milletler’i, Mavi Marmara’yla ilgili soruşturmada istedikleri suçlamaların yer almaması durumunda panelden çekilmekle tehdit ediyorlarmış. Bu arada İsrail’den de Mavi Marmara baskınına katılan İsrailli askerlerin ismini istemişler. İnsaf yahu, Kuzey Irak’ta bir baskın yapan Türk askerlerinin ismini isteseler verir misiniz? Anlayın mantığı, belki AKP iktidarı verir asker isimlerini. Yakışır vallahi.
Şimdi aklınızdan, ne oldu bizim yazara, İsrail yanlısı şeyler mi yazıyor, Yahudiler mi satın mı aldı diye geçebilir. Haklısınız. İsrail’i ve insanlık dışı uygulamalarını hayatım boyunca desteklemedim ve desteklemem. Ama AKP iktidarı İsrail’e atıp tutarken, okyanus ötesinden, nasıl oluyor da İsraillilere para yardımı yapıyor? İşte bu çelişkiyi sergilemek istedim. Şöyle ki, New York’taki Türk Kültür Merkezi (Turkish Cultural Center), Musevi Ulusal Fonu’na (Jewish National Fund’s) 10 bin dolar bağış yapmış. Türk Kültür Merkezi Direktörü Yahudileri kızdırmamak için açıklama yapıyor, “Bizim Türk hükümeti ile ilişkimiz yok” diyor. Ne dersiniz ilişki var mı?
Bitmedi. Uluslararası Basın Enstitüsü Direktörü McKenzie yayınladığı yorumda “basını özgür olmayan Türkiye’nin demokratik bir ülke sayılamayacağını” açıkladı. Aslında dünyada ne kadar basın kuruluşu varsa AKP’yi eleştiriyor. Onlar eleştiriyor eleştirmesine de, ellerine sarı basın kartı geçiren yandaş hattatlar, her halde kendilerini gazeteci saymadıkları için üzerlerine bile alınmıyor.
Türkiye’nin Batı’dan kopmasının son belirtisi Eurovision şarkı yarışması. Azerbaycan bile Batılı sayıldığı için finale kalırken Türkiye ilk elemede kapı dışarı edildi. Bu olay Türkiye’nin başına ilk kez geliyor. Evet, yalnız bunlar mı? Bakın Suriye için Türkiye’nin neredeyse iç meselesi demiş Başbakan. İşte o zaman mesele yok. Nasıl olsa ABD Türkiye’nin iç meselelerinden elini çekmediği için Libya olayındaki gibi yarın Washington’dan bir emirle topuklarını şaklatarak başüstüne der ve yaparlar.
Ayrıca Mayıs ayı sonu Haziran başında seçime yatırım için planlanan Gazze filosunun da yola çıkmayacağı konusunda garanti verebilirim. Bu uyarı yerine ulaşmış sayılır. Sanırım yardım filosu gitse bile Türkiye ayağı olmayacak. Göreceğiz yiğidomuz nasıl karar verecek.
Bir son not: Tayyip Bey’i miting meydanlarında sinirleri bozuk gördükçe umutlanıyorum. Yani yüzde 40’dan fazla oy alacak bir lider böyle tedirgin olur mu?
Haksız mıyım?