Şahin ile eşek arısı

Göreve geldiğinde “Bu kadro ile değil 5-6 kanal, 40 kanalı bile yönetirim” diyen TRT Genel Müdürü Şahin, CHP’li Ayhan’ın soru önergesine verdiği yanıtta, AKP iktidarı süresince kuruma bin 210 personel alındığını itiraf etti


Tarih: 22 Kasım 2007
Zaman Gazetesi
Ahmet Necdet Sezer tarafından iki defa veto edilmesine rağmen, Abdullah Gül’ün Çankaya’ya çıktıktan sonra atadığı ilk bürokratlardan biri olan İbrahim Şahin, TRT Genel Müdürü sıfatıyla ilk demecini veriyor:
“Bu kadro ile değil 5-6 kanal, 40 kanalı bile yönetirim!”

* * *

Tarih: 27 Ekim 2010
CHP İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın soru önergesine yanıt metni
İbrahim Şahin, son üç yılı kendi idaresinde geçen AKP iktidarı boyunca TRT’ye toplam bin 210 kişinin alındığını açıklıyor...
Ne demiş atalarımız büyük lokma yut, büyük söz söyleme... Acaba diyorum, kimseye yutturamadığı o “büyük söz”ü hatırladıkça “Hay dilimi eşek arısı soksaydı” diyor mudur Şahin kendi kendisine!
Üç yıl önce kasım kasım kasılarak “TRT’ye televizyoncu değil, profesyonel bir yönetici aranıyordu. Ben de profesyonel bir yöneticiyim” diyen siz, ne oldu da değil 40, 13 kanalı yönetemez hale geldiniz elinizdeki personelle Sayın Şahin? Ama nicelik değil nitelik de önemli değil mi?
Allah 100 tane televizyoncu vereceğine, sizin gibi 1 tane “profesyonel” nasip etmeli mesela her kanala! Eh “eleman”larınız da ona keza, elini sallasan muhabire, sesçiye, ışıkçıya, sunucuya, yapımcıya çarpsan ne olur; onların yerine şöyle dört başı mamur iki “profesyonel yandaş” olsa mesela; ne başarılara imza atmazsınız siz o kanallarda değil mi?
Değilse değil deyin; biz de eğrisini doğrusunu bilelim.

* * *

Ey okur bıktın biliyorum... “Hangi dediğini yaptı ki...” diyorsun, beyhude bir çaba sanıyorsun bu yazıp çizmeleri...
Tamam, “TRT’den maaş alıp da TRT’ye ihanet edene de fırsat vermeyeceğiz” diyen de o, sonra kalkıp TRT’den maaş alıp da TRT’yi binlerce, on binlerce lira tazminata mahkum ettiren, yani milletin emeğine ihanet edenlere fırsat veren de...
Tamam “250 milyonluk bir Türk dünyası, Urovizyon’da herhalde bir Türkçe şarkı dinlemek ister. Türkiye’yi temsil ediyorsak, Türkçe olmalıdır” diyen de o, iki dönemdir İngilizce şarkılı temsili onaylayan da...
Ama ben yazmazsam, sen okumazsan, okuduğunu okumayanla paylaşmazsan, nasıl çıkar iktidarlı maskelerin arkasındaki niyetler aydınlığa!
Önce söylediklerine, sonra da yaptıklarına şöyle bir bakıyorum da...
Allah gecinden versin ama, yarın bir gün kitabe-i sengi mezarını yazsa biri Şahin’in...
Korkarım;
“Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Dilinden çektiği kadar...” olacaktır girizgahı!


++++++

Yandaşlıkları kalite kontrolden geçmiş
Tufan Türenç, önceki gün Hürriyet’te TRT’yle ilgili bir yazı yazdı. İktidar yandaşı yayınları ve kadrolaşmayı eleştirirken kimi yandaş gazetecilere yüksek ücretlerle program yaptırıldığı iddialarını anımsattı.
Efendim, TRT’den aldıkları para hiç de öyle yüksek değilmiş... Türenç o yazıyı yazmadan önce kendilerine bir telefon etseymiş, aldıkları rakamı öğrenebilirmiş... Ama amaç üzüm yemek değil bağcı dövmekmiş... Ayrıca programlarına kesinlikle müdahale edilmiyor, en küçük bir baskı ile karşılaşmıyorlarmış, vs. vs.
Sevgili arkadaşlar... Sizler, belirli kalite kontrolden geçmiş, iktidar nezdinde yandaşlığınız tescil ve kabul edilmiş insanlarsınız. Dolayısıyla TRT yönetiminin sizlere laf söylemesi, uyarıda bulunması söz konusu olabilir mi?
Hazır fırsat elinize geçmişken neden aldığınız “mütevazı” rakamları açıklayıp dedikoducuları susturmuyorsunuz.
Verin rakamları burada yazalım...
Üzüm yiyelim.
* Melih Aşık / Milliyet


++++++

Televizyonlara çıkacak kişileri RTÜK belirlesin
...Basın özgürlüğü açısından, olay çok çarpıcı, çok ciddi. İki olay var. İlki, Kanal D’ye verilen para cezası.
Gediktepe’de on bir askerin şehit edilmesi üzerine, Kanal D şehit aileleri ile konuşuyor.
Bu haberin “terör örgütünün korkutma özelliklerini yansıttığı” gerekçesiyle, RTÜK, Kanal D’ye net rakamı daha sonra belirlenmek üzere, 375 bin ile 750 bin lira arasında değişen para cezası kesiyor.

* * *

CNN Türk’te tartışma programına katılan bir İşçi Partisi üyesi, AKP’nin dış politikasını Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan üzerinden eleştiriyor.
Vay, sen misin eleştiren?
...böyle bir ceza karşısında çok vahim olan: TV’ler programa katılacak
konukları belirlerken, bundan sonra hükümeti e-leş-tir-me-yen kişilere
öncelik tanıyacak, eleştirenler çağrılmayacak. Bu durumda, en iyisi tartışmalara çağrılacak kişileri RTÜK belirlesin. RTÜK bir liste yayınlasın, hükümete danışmayı unutmasın, “şu kişiler zinhar çağrılmaya, bu kişiler her tartışmada buluna” diye fetva yayınlasın. Katılanlara program başına prim ödensin, katılma hakkını kaybedenlere üç gün katıksız hücre hapsi verilsin.
Alışkanlığımız var, çaylar şirketten.
Ağanın eli tutulmaz, eh artık konuklar da RTÜK’ten. Yaşasın tek sesli Türkiye, elveda çoğulculuk, elveda düşünce özgürlüğü.
* Yalçın Doğan / Hürriyet

++++++

Fransız kalamadık
Fransa’yı örnek gösteriyorlardı hep bize... “Tıpkı öyle olsun” deniyordu. Netice itibariyle, ahalimiz referandumda “evet” dedi, bizim HSYK, Fransa HSYK’sı örnek alınarak inşa edildi. Açtım, sordum Fransa’ya. Adalet Bakanı, yerli malı kullanıyor, taaa 2006 model... Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nın bırak modeli filan, makam aracı bile yok, metroyla veya servis minibüsüyle gidip geliyor. Ya HSYK? 30 üyesi var. Sadece 2 otomobil tahsis edilmiş. Kimin işi varsa, o biniyor. Eve götüremiyorlar. Çünkü, özel hayatlarında kullanmaları yasak. Yenge binemiyor.
* Yılmaz Özdil / Hürriyet


++++++

AHMET ALTAN= Ego, kibir ve bol miktarda cehalet
Odatv’de yayınlanan “Taraf Dosyası” sadece gazetenin değil Ahmet Altan figürünün de “sır”larını döküyor aslında. O demokrat, o incelikli, o nezaket, zarafet abidesi varsayılan zatın, ruhen 1985’te Kadınca dergisine sado-mazohist eğilimlerini açıkladığı yerde kaldığının, “içsel evrimi”nde milim ilerleme kaydedemediğinin göstergesi eski çalışanlarının şahitlikleri.


Yaptığı gazeteden haberi yok
Bakın eski Tarafçılarla yapılan dizi röportajın ikinci gününde neler anlatıyor Onur Yazıcıoğlu:
“Ahmet Altan’ı tanıma şansımız (şans demek de bir tuhaf tabii) oldu mu? Evet. Bir defasında odasında bana ’şu haberleri neden yapmıyorsunuz?’ diye çıkıştığında, sözünü ettiği haber spor sayfasının dörtte birini kaplıyordu. ’Sayfaya baksaydınız, bu konuşmayı yapmazdık’ şeklinde bir yanıt vermiştim. Ahmet Altan’ın kendi köşesi dışında gazetenin bir yerini okuduğunu sanmıyorum. Derdi gazetecilik olan bir insan değil. Güçlü bir ego, gereksiz bir kibir, bol miktarda cehalet gördüm kendisinde. Bir romancının, edebiyatçılardan alıntı yaparak yazı yazmasını beklerdim. Oysa Taraf’taki birçok yazısında, tarihin büyük komutanlarından alıntı yapmıştır. İyi bir tarama yaparsanız bunu görürsünüz. Derdinin militarizmle mi, TSK’yla mı olduğunu henüz anlamış değilim. Birçok defa Taraf’ın haber atlamasının problem olmadığını söyledi yazı işleri toplantılarında. Gazete az dahi satsa, yaptığı haberlerin ilgili yerlere (neresi olduğunu bilmiyorum) mesaj vermek gibi bir özelliği olmalıymış. Son cümlemi anlamanız için Ahmet Altan’la 1 saat geçirmeniz yeter. ’Ahmet Altan gazete çıkarırsa bu çok iyi olmak zorundadır’ diye defalarca ortalık yerde bağırdığını hatırlıyorum...”

++++++

Başbakan’a şükranlarımla...
Son rüşvet operasyonundan sonra rahatlayan Ceyda Erem, Başbakan’ın yakın arkadaşı Remzi Gür’ün kendini aradığını belirtiyor:
“Böyle bir olaya seyirci kalmadığı için Başbakan Erdoğan’a olan şükranlarımı bildirdim. Gür de bana ‘Niye şaşırdın ki, Başbakan’ı tanımıyor musun?..dedi.”
Yargının verdiği bir karar için Başbakan’a niye şükran duyulur? Polisin başlattığı ve yargının devam edeceği bir olay için bir işkadını niye Başbakan’a şükran duyduğunu ifade eder ki? Demokratik bir hukuk devletinde, bir işkadını, mahkeme kararı veya bir operasyon hakkında Başbakan’a şükran bildirir mi?
* Ertuğrul Özkök / Hürriyet

++++++

Dağdaki teröristten kahraman yaratırken de utandın mı!
Ogün Samast’ın dosyasının Çocuk Mahkemesi’ne yollanmasına “isyan” ediyor Cengiz Çandar:
“Bir katilden çocuk yaratıldığına
tanık oluyoruz bugün. Bu kararı,
hukuk ve adalet adına utanç verici
buluyorum...”
Yıllardır medyayı kullanarak nice katilden “beyefendi”ler, “hanımefendi” ler yaratılmasına katkısı yadsınamaz olan siz mi!
Unuttunuz galiba; Necmettin Erbakan replikleri yeniden siyaset sahnesinde;
Hadi oradan, hadi oradan!..
Dağdaki teröristten “delikanlı” yaratıldığına tanık olurken...
Eşkıyadan “gerilla” yaratıldığına tanık olurken...
Bu ülkenin hakimine kurşun sıkandan “kral” yaratıldığına tanık olurken...
Bebek katillerinden “hak ve özgürlük mücadelecisi” yaratıldığına tanık olurken...
PKK’lıdan “milletvekili” yaratıldığına tanık olurken...
İmralı’daki caniden bir “yolbaşçı”, bir “kanaat önderi”, bir “akil adam”, bir “kahraman” yaratıldığına tanık olurken...
Asrın en büyük faşistlerinden, emperyalist işgalcilerden “demokrasi mücahidi/havarisi(!)” yaratıldığına tanık olurken...
Ne tanığı...
Neredeyse “faili” olmaya soyunurken kaleminiz bütün bu “utanç”ların, hukuk ve adalet sensörleri arızalı mıydı acaba zihninizin?
Ahkam kesmek kolay “Hukuksuz adalet olmaz ama hukuk eşittir adalet değildir. Adalet kavramı, doğrudan ’vicdan’la ilgilidir” diye...
“Hrant, ölümüyle ve öldürülme biçimiyle, Türkiye’nin vicdanının ölçüsü oldu” yazarken, “ölümüyle ve öldürülme biçimiyle” Türkiye’nin vicdanının ölçüsü olması gereken Kuddusi Okkır’ı anmayarak mı tesis edeceksiniz “vicdanlı adaletinizi”!
Hrant Dink cinayeti nasıl “ben geliyorum” dediyse, Kuddusi Okkır cinayeti de öyle ilan etmedi mi gelişini!
Okkır’dan boşalan koğuşa, yeni cinayetlerin kurbanları tıkılırken neredeydi vicdanınız; dağa mı kaçmıştı!
“Türkiye’nin vicdan ölçüsü” olmak sorumluluğu herkesten önce “aydın”larında değil midir bu ülkenin? Ve onlar bütün “katillere” aynı mesafede durmadığı müddetçe doğru tartar mı o kantar?

‘Ergenekon ajanı’ hümanist artistler
Ogün Samast’ın, iki yıl sonra “Çocuk Mahkemesine sevkedilmesi” ve normalden çok az bir cezayla “kurtulacak” olması, hiçbir ahlâka ve vicdana sığmaz. Sığmaz sığmasına ama ne yapalım ki “yasa böyle.” Peki bu yasayı kim çıkardı? Bugünkü iktidar.
O sırada Güneydoğu’da askere, polise taş atan çocukları güya “hümanist” yaklaşımla savunmak için ne hak ne hukuk dinlemeyen sözde liberaller, güzel artistleri önlerine katıp Meclis’te kulis bile yapmışlardı.
...Terörle mücadele yasasının bir maddesi değiştirildi. Güneydoğu’da taş atan çocuklar “sözde” kurtarıldı. Ancak hukuk herkes için geçerli olacağına göre, Hrant Dink’i öldüren Ogün Samast da aynı maddeden yararlandı elbette.
Hrant Dink’in katledilmesini iktidardan tamamen arındırıp, “derin devlete” veya “Ergenekon’a” yıkmak isteyenler şimdi ne diyeceklerini bilemiyor.
O meclise gönderdiğiniz artistler falan da Ergenekon’un ajanı olmasın? Bunlar yarın bunu da söylerler, haber vereyim.
* Can Ataklı / Vatan


++++++

MİNİ YORUM
Soros’un yağ sektörü

Ekonomi yazarlarından biri George Soros’un da ortağı olduğu Bedminster Capital Management Fonu’nun başındaki Ronald Drake’in “Zeytin hasadı şenliği” vesilesiyle Türkiye’ye gelişini yorumlarken şöyle diyordu: “Hiç kuşkunuz olmasın, Drake, Soros gibi yatırımcılara, Türkiye’de zeytinyağı sektörünün nasıl parlak bir geleceği olduğunu söyleyecektir.” Laf... Hiç kuşkunuz olmasın Soros Türkiye’deki “yağ üretimi”nin en sıkı müşterisi ve hem de patronudur zaten!..

Yazarın Diğer Yazıları