Sağlam kafa ve spor meselesi
Yaklaşık 30 gün sonra Tayyip Bey Washington sokaklarını arşınlayacak. Ancak bundan 10 yıl öncesinin aksine, Amerikalılar Başbakanın nasıl bir insan, bir lider olduğunu, istediği hedefe ulaşmak için, neleri feda edebileceğini biliyor artık. Belki de onlar başından beri bildikleri için Erdoğan’ı seçmişlerdi. Şimdilerde ise her çıkışın sonunda olduğu gibi tepeden iniş sinyalleri veriyorlar.
Washington’a bahar tüm hızıyla gelmiş durumda. Bu Amerikan başkenti, belki de dünyanın en yeşil kenti. Sanki büyük bir park içinde yaşıyoruz. Hafta sonu şimdiye kadar hiç dikkatimi çekmeyen ve bugüne kadar normal olarak kabul ettiğim bir şey dikkatimi çekti. Belki bu kıtaya geldiğim ilk yıllarda dikkatimi çekmişti ama şimdi hatırlamıyorum.
Hani güzel hava dedim ya. Bizde hava güzel olunca ne yapılır? Pijamalar çekilir, mangal yapılır, karpuz kesilir, belki çevre müsaitse bir iki de parlatılır. Burada o iş, öyle değil. Yanlış anlamayın buradakilerin mangalı da barbekü ama havayla falan ilişkisi yok. Onu kendi bahçelerinde yapıyorlar bir yere giderek değil. Belki de yeşillik görmek için bir yerlere gitmeleri gerekmiyor. Neyse uzatmayalım. Dikkatimi çeken kadın erkek, genç yaşlı herkesin spor yapması.
Benim oturduğum bölgedeki gölün çevresinde spor yürüyüşü yapan binlerce insan. Genç, yaşlı, kadın erkek ve hatta çoluk çocuk. Spor yapıyorlardı. Ardından bir şey almak için bana yakın olan bizim bölgenin kapalı spor salonuna gittim. İnanmayacaksınız orada da her kes spor yapıyordu. Aslında haksızlık etmemek gerek, bizle kıyaslarsak biz sporu yapma yerine seyretmeyi tercih ederiz. Spor tesisleri her mahallede. Çocuklar lisede veya ortaokulda okul çıkışında kalıp spor yapıyor. Gerçi ortaokul ve lisede spor dersi her gün bir saat olarak var. Ama bu onlara yetmiyor anlaşılan.
Üniversiteler, parklar, çevrede ne kadar boş alan varsa, spor yapan insanlarla dolu. Küçücük çocuklar okul sonrası karateden futbola basketbola veya Amerikan futbolu kurslarına gidiyor. Ya anneler veya aileden birisi, onları oraya buraya taşıyıp duruyor. Amerikalı gençlik spor yapıyor. Yaptırılıyor. Onlara bu imkânlar mutlaka tanınıyor. Amerikalının iki eli kanda olsa çocuklarının spor yapması için hem para, hem de zaman harcıyor.
Türkiye Cumhuriyetinde de (hani sizlerin seçtiği mollaların kaldırmaya çalıştığı Atatürk Cumhuriyeti var ya) bunu ülkenin kurucusu olan Mustafa Kemal görmüş, ülkenin ilerlemesi için bunun elzem, yani şart olduğuna inanmıştı. Düşünün neler söylemişti; “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim. Spor, ahlaktır. Türk gençliği, sağlıklı yetişip spor yaparsa ulusumuzun geleceği güvence altındadır.”
Girin Google’a binlercesini göreceksiniz.
Ama bugün ülkemde spor ithal ediliyor. Bu bozulma değil mi? Bu bence Özal zamanında başladı. Halterci olarak Naim Süleymanoğlu kaçırıldı vatandaş yapıldı. Atletler Habeşistan’dan devşirildi. Futbol takımlarının üçte ikisi transfer. Milli takımda oynayacak futbolcu bulamıyor adamlar. Basketçi transfer, bir kızlarımız yalnız Türk, onlar da ortaya koydular güçlerini.
Dikkat edin Başbakan genç bir nesle sahip olmakla övünüyor ya. İşte o genç nesil bizim veya atalarımızın nesli değil artık. Yalnızca, goy goy yapan, çene yapan, yeni bir nesil. İşte bu nesil şimdilerde bence molla nesli oldu. Ben her hafta birkaç gün ABD Savunma Bakanlığı Pentagon çevresinden metroya biniyorum. Öğle paydosunda neredeyse oradaki subay ve personelin tamamının bakanlık çevresinde koştuğunu görüyorum. Bugüne kadar göbekli hiçbir generale, subaya rastlamadım dersem inanın. Hele Mall denilen parkta birkaç kez Sağlık Bakanı’nın ve öteki Kongre üyelerinin de koştuğunu gördüm. Anladınız mı ne demek istediğimi.
Bugün içimden siyaset yazmak gelmedi bu yüzden iki ulusun, yani zaman zaman eleştirip zaman zaman da örnek aldığımız iki devletin ve vatandaşlarının farklılığını yazmak istedim. Gelecek yazım söz veriyorum Tayyip Bey’in Washington seferi üzerine olacak. Söz...