Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Saatleri 29 Ekim’e ayarlayalım

Ana sütü gibi temiz Türkçe’mizde en çok sevdiğim kelimelerden biridir buluşmak. Hayatın tüm evrelerinde menzile varışın heyacanını dolu dolu yaşamaktan daha güzel bir şey var mıdır? Tohumun toprakta su ile buluşmasının yeşertip filizlendirdiği tabiatın ilahi kurallarını bozmaya, yok etmeye kim cesaret edebilir ki?
Bir sokak kedisinin mahallenin diğer miskini ile buluşma anındaki mırıldanmalarına, birbirlerine kur yaparken çıkardıkları seslere çoğumuz tanık olmuşuzdur. Televizyon ekranlarına yansıyan belgesellerde her tür hayvanın doğanın yasalarını kusursuzca yerine getirişlerindeki buluşma sahneleri zihinlerimizde çakılıdır. Caddenin köşesinde, okulun kapısında pastane ya da çay bahçesinde çocuksu duyguların aşka yelken açış buluşmasının ilkini hafıza kayıtlarından silmek mümkün değildir.
Bütün renkleri hoyratça kirletmeyi becerebildiğimiz gibi, buluşmanın tılsımını, gizemini, rengini ve kokusunu da örselemeyi başardık. Hasretten uçlarının yakıldığı mektup buluşmalarının yerini detone seslerin mat telefon konuşmaları aldı. Bıçağın hekimin elinde hayat kurtarışı, caniyi katil edişi gibi teknoloji geliştikçe sanal ortam buluşmaları ruhlarımızı makineleştirip tarifsiz heyecanlarımızı incitiyor. Bayramlar, özel günler, hastahane ve hapishane buluşmaları protokol görüntülerine dönüştüğü için sevinçlerimizin elem ve kederlerimizin paylaşımında samimiyetsizlik baş gösterdi. Acının sızının derinliğini, sevda ateşinin sıcaklığını ölçebilecek dijital aletleri keşfedemedik henüz. Ateş topuna dönmüş ışıltılı bakışlarla, sımsıkı sarılmaların nostaji tünelinde kalışı burkuyor içimizi. Hayat haddinden fazla yormuş hepimizi. Vazgeçilmez değerlerimizin angaryaya dönüşme modası ister istemez etkilemiş çevreyi. Bütün olumsuzluklardan nasibimize düşene itiraz etmeden kabullenişimiz kadere ve teslimiyetçiliğe vurmuşuz.
Kim bilir bu yüzden saatleri sık sık değiştiriyoruz. Bir dönemin vazgeçilmez aksesuarı olan kol saatlerinin yerini prestij göstergesine dönüşen cep telefonları aldı. İnsanların birbirlerine saat sorma nezaketleri tarihe karıştı bile. Ünlü ajan filmlerindeki saatleri buluşmaya ayarlamak görüntülerini hatırlayan kaç kişi kaldı bilmem. Ama benden daha çok özleyen milyonların varlığına inanıyorum. Saatleri ayarlamak nedense hep gece yarısından sonraya bırakılır. Yaz tarifesi, kış tarifesi deyip çoğunlukla pazar tatilinde, bir saat geriye bir saat ileriye yelkovan ile akrebi yönlendirirken, o derin uykusundan kalkanlara hiç tanık olmadım.
Bu pazar yine saatleri ayarlıyoruz. Kimimizin unutkanlığı yüzünden, üç beş gün randevuları, buluşmaları aksayacak. Hukuksuzluk litaretürümüzde “hayatın olağan akışına uygun, aykırı değil” cümlesini dayattı. Saatleri ayarlamak ta hayatımızın doğal akışında yerini aldığına göre, kaçılacak bir yer, sığınılacak bir mazaret kalmadı.
O halde saatlerimizi bu defa asla değiştiremeyeceğimiz bir âna, bizi biz yapan değerlere, bu coğrafyada tutunmanın bedeline özgürlüğümüze, bağımsızlığımıza, aşkımıza ayarlayalım. Akrebimiz vatan yelkovanımız ay yıldızlı bayrağımız olsun. 29 Ekim’de Ankara Tandoğan Meydanı, İzmir Gündoğdu Meydanı, İstanbul Taksim Tünel başta olmak üzere yüreğinde vatan sevgisi olan herkes şehidimizin son örtüsü bayrağını alıp, Cumhuriyet Buluşmalarındaki yerini alsın. Hukukun kör bıçakla gırtlaklandığı bu dönemde, saatlerimizi Türkiye Cumhuriyetine göre ayarlamazsak bu defa kolumuzdaki saatleri gasp edecekler. Bırakınız buluşmalarımızı, bakışmalarımızı yasaklayacaklar. Öyleyse vakit tamam, buluşmalar yalnız olmaz. Her birimiz sevdiklerimizle ömrümüzün sonuna kadar her şartta sevebileceklerimizle buluşmak için meydanlara çıkalım. O kadar çok tanıdıkla karşılacağız ki, yüreğimizde her birine yetecek sevginin olduğunu keşfetmenin hazzı farklı olacak. Buluşmak üzere...

Yazarın Diğer Yazıları