Rum’un itirafına dünya kulak vermeli
Geçtiğimiz yılın son günlerinde bir değerlendirme yapan Rum Yönetimi eski Dışişleri Bakanlarından, bir dönemin etkili ismi Nikos Rolandis, Rumların başlarına gelen her şeyin sorumlusunun yine kendileri olduğunu açık yüreklilikle ortaya koydu.
Rum tarafında yayınlanan Politis gazetesinde, “İnanılmaz Bir Paradoks” başlığıyla kaleme aldığı makalesinde, Rolandis’in 1974’te yaşamlarının ve mallarının; her şeyin alaşağı olduğunu ancak o zaman darbe ve Barış Harekâtı’nın yaşandığını hatırlattı ve Rum tarafında yaşanmakta olan ekonomik krizi kastederek, “şimdi hayatımızı istila eden kim” sorusunu sorduğunu yazdı.
Rolandis, Rum ekonomisinin (17 milyar euro veya 22 milyar dolar) Avrupa ekonomisinin (20 trilyon dolar) binde biri ve dünya ekonomisinin (60 trilyon dolar) on binde üçü kadar olduğuna işaret etti. Dünya ve Avrupa ekonomisine katkılarının yok denecek kadar az olduğuna dikkat çeken Rolandis, küçük olmalarına karşın yine başlarını belaya soktuklarını vurguladı.
Rolandis; “Şimdi hayatımızı istila eden kim? Maalesef suçlu da istilacı da yine biz kendimiz ve bazı liderlerimizdir” vurgusunu yaptıktan sonra tezine kanıt olarak şunları gösterdi: “Bu, Kıbrıslı Rumların ve Helenizm’in olguları yanlış değerlendirmesi ve acı bedelini ödediğimiz ilk örnek değil. Anayasa’yı değiştirmeye kalkıştığımız 1963’te başımızı belaya soktuk ve taksimi tetikledik. 1974’te uluslararası camianın güçlülerini ve Türkiye’yi yanlış değerlendirdik, Rum-Yunan darbesi aracılığıyla, olacağına hiç inanmadığımız Türk istilasına kapı açtık.
Geçen yıllar içerisinde Kıbrıs sorununa ilişkin çözümleri birbiri ardına reddederek sorunumuzu çözülemez halden çözümsüz hale getirdik. 1983’te, bize gelen, ‘devlet’ ilan edileceği uyarılarına karşın BM’nin inisiyatifini reddettik. Dışişleri Bakanlığı görevimden istifa etmem de aynı zamana denk gelir. Bu ‘devlet’ maalesef bugün başkaları tarafından tırnak işareti (” ) kullanılmadan devlet olarak ileri götürülüyor.
Bütün partiler (tek istisna liberallerdi) S-300’lerin satın alımı ve getirilmesini ileri götürürken 1998’de 270 milyon doları Girit’in dağlarına attık. 2000-2001’de Menkul Kıymetler Borsası yüzünden başımız belaya girdi. 2012’de de mekanizmaları, hayatımızı ve ekonomimizi önemli ölçüde yerle bir edecek olan Troyka ile başımızı belaya soktuk. Doğal olarak geldiğimiz bu noktada, Troyka olmazsa, yerle bir olacak ne hayatımız ne de ekonomimiz kalır.
Olumsuz geçmişimizi değerlendirdiğimde bugün beni kaygılandıran, petrol ve doğal gaz perspektifleridir. Hidrokarbonlar konusunu çok yanlış yönettiğimize inanıyorum. Bunları Kıbrıs sorununun ve daha geniş ölçekli Kıbrıs-Yunanistan-Türkiye sorunlarının çözümüne katalizör olacak şekilde yönetmiyoruz. Yataklar tüketilene kadar petrol ve doğal gaz önümüzdeki 30-50 yıl içinde bölgemizde olacak. Bunlar küçük bir ülke için çok uzun süre çok büyük bir zenginlik teşkil ediyor. Bölgemizde, hemen yanımızda güçlü ve tehlikeli bir talibi, Türkiye var. Taktik değiştirmezsek nihayetinde, önümüzdeki 30 yıl içerisinde yeniden bir kader anı ile yüz yüze gelerek başımızı belaya sokacağımızdan korkuyorum. Tıpkı, çoğunda aldığımız uyarılara kulak asmadığımız diğer örneklerde olduğu gibi... Maalesef, Türkiye’nin bizimle ilgili, tıpkı geçmişte olduğu gibi, muhtemel hareketini haklı gösterecek pek çok bahanesi olacak.
Rolandis yıllardır Rum halkını uyarıcı açıklamalarda bulunmakta ve onlara yol göstermektedir. Ama anlaşılan Rumların Rolandis’in uyarılarını dikkate alma niyetleri yoktur. “Başımıza ne geldiyse kendi hatalarımızdan geldi” diyen Rolandis’e içimizdeki Rum hayranları da kulak vermelidir. İkide birde çözümsüzlüğün sorumluluğunu rahmetli Cumhurbaşkanımız Denktaş’a ve Cumhurbaşkanı Dr.Eroğlu’na yüklemeye çalışanlar muhakkak Rolandis’in yazdıklarını satır satır okumalı ve anlatılanları o tahta kafalarına sokmalıdırlar. Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün tamamen Rumların sorumluluğunda olduğu artık anlaşılmalıdır. Müzakerelerden sonuç alınmasının, Kıbrıs’ta iki halkın eşit ortaklığa dayalı bir federasyon çatısı altında bir araya gelmelerinin mümkün olmadığı ve olmayacağı noktasında dünya kamuoyu artık tatmin olmalıdır. Rolandis gibi Rumların itirafları Kıbrıs’ta yaşanan acı gerçekleri,k imin haklı kimin haksız olduğunu, göstermeye yeter de artar bile...