Rumla işimiz olmamalı
Geçtiğimiz hafta yazdığım yazıda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Sağlık Bakanlığı’nın bedava sağlık hizmeti alma hakkına sahip olanlarla ve devlet hastanelerinde uygulanacak harçlarla ilgili yeni yasayı 1 Ağustos 2013 itibarıyla uygulamaya koyacağını ve bu kapsamda Ağustos ayından itibaren, hali hazırda B sınıfı sağlık kartı hamili olanlar ile Kıbrıslı Türklerin hastanelerden bedava sağlık hizmeti alamayacaklarını yazmıştım. Bu kararın iflas etmiş Rum ekonomisinin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıları hafifletmekten daha çok, Kuzey Kıbrıs’taki sözde Türk işgalini ön plana çıkararak Anavatan Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak ve sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yine sözde vatandaşları olan biz Kıbrıs Türklerine yardım edileceğini bahane ederek uluslararsı finans fonlanlardan yararlanmayı hedeflediğine vurgu yapmıştım.
Sözkonusu yazımı, “Rum fanatiklerin Türk düşmanlığı hastalık boyutundadır ve tedavi edilmesi mümkün değildir. En iyi Türk ölü Türk’tür inancındaki Rumlarla bizim kader birliği yapmamız beklenmemelidir. Rum tarafı ile üzerinde mutabık kalabileceğimiz hiçbir mesele yoktur. Rum tarafı ile müzakere sürecinin sil baştan başlaması birçok tehlikeyi de beraberinde getirecektir. Rum tarafı ile yollarımızın hemen ve tamamen ayrılması ve Devletimiz KKTC’nin tanınmasının sağlanması için çalışılmaların başlatılması şarttır” diye noktalamıştım.
Rum yıllardır Kıbrıs Türkünü Kıbrıs’ta ikinci-üçüncü sınıf vatandaş olarak görmekte ve yok edilmesi için çareler aramaktadır. Son elli yıllık yakın tarihimiz bunun sayısız örneği ile doludur. Buna birkaç soykırım teşebbüsü de dahildir. Yıllardır bunları belgeleriyle sizlerle paylaşmaktayım. Son bir haftalık gelişmeler bile ne kadar haklı olduğumu ortaya koymaya yeterlidir. Rum adadaki Türk varlığını silmekten başka bir hesap yapmamaktadır.
Rum tarafı, KKTC’deki köy ve yerleşim birimlerinin isimlerinin Türkçesini de kullanan AB Komisyonu’nun “yasaları çiğnediğini” iddia ederek, Komisyon başkanına bu uygulamanın durdurulması için harekete geçme çağrısında bulunmuştur.
BM Kalkınma Programı (UNDP) ile AB Komisyonu’nun Karpaz bölgesindeki doğanın korunmasına ilişkin yaptıkları çeşitli yazılı açıklamalarda, köylerin ve yerleşim yerlerinin Rumca isimlerinin yanı sıra Türkçe isimlerine de yer verilmesine Rum Yönetimi karşı çıkmaktadır. Rum meclisinin ilk oturumunda, sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin belirlediği isimler dışında coğrafik isim kullanılmasını yasadışı addeden ve bu yönde hareket edenlere para ve hapis cezası verilmesini öngören bir yasa tasarısını oylamasının beklendiği belirtiliyor. Kuzeydeki topraklara hiçbir zaman sahip olamayacağını bile bile Rum tarafının Rumca isimlerde ısrar etmesi fanatizmin ve Türk düşmanlığının ne derecede tehlikeli boyutta olduğunu açıkça göstermektedir. Bu kafadaki Rumlar hala daha güzel İstanbul’umuza “Konstantinopolis” demeyi tercih etmekte ve Megali İdea ülküleri çerçevesinde İstanbul’a birgün sahip olacaklarının hayalini kurmaktadırlar.
Diğer taraftan Yeşil Hat Tüzüğü çerçevesinde KKTC’den Güney Kıbrıs’a satılmakta olan çeşitli gıda ürünlerinin ithalatına da Rum Yönetimi karşı çıkmakta ve engellemek için önlemler almaktadır.
Rum Tarım Bakanı Nikos Kuyalis KKTC’den Rum tarafına “yasadışı ürünlerin” geçişinin önlenmesi için çaba sarf ettiklerini açıklayarak, bu çerçevede denetlemeleri ve cezaları artırdıkları açıklamıştır.
Kıbrıslı Türkler tarafından avlanmayan balıkların yasadışı ithalini tespit ettiklerini, bunlara el konularak imha edildiklerini anlatan Kuyalis, KKTC’den Rum tarafına yasadışı zirai ilaçların da geçişinin önlenmesi için her gün sıkı denetimler yaptıklarını duyurdu.
Görüldüğü gibi Rumun Kıbrıs Türkleri ve Anavatan Türkiye ile ilgili her konuda rahatsızlığı vardır. Kafayı biz Türklerle ilgili fena bozmuşlardır. Türke karşı tahammülleri yoktur. Değişmeleri de mümkün değildir. Bu insanlarla yeniden biraraya gelerek ortak bir devlet kurma fikri saçmalıktır. Biz Türklerin Rumla kesinlikle işimiz olmamalıdır. Biz enerjimizi tamamen KKTC’nin kalkınması için harcamalıyız. Devletimiz ne kadar güçlenirse, kafayı bizle bozmuş olan Rum tarafı ile olan mücadelemiz, daha da kolaylaşacaktır.