Rum taviz istiyor
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis son dönemde yaptığı tahrikkar açıklamalarına bir yenisini daha ekledi. Kasulidis’in devam etmekte olan müzakereleri olumsuz yönde etkileyebilecek açıklamalarını hayret ve ibretle izlemekteyiz. Güya bu Eokacı-Enosisçi zat, adada barış istiyor. Ancak yaptıkları tamamen bunun tersidir. Kasulidis’in dünyanın gözü önünde sorumsuzca konuşması Rum’un gerçek yüzünü göstermektedir.
Geçtiğimiz hafta Fileleftheros gazetesinde yer alan söyleşisinde Kasulidis, Kıbrıs sorununun çözümü, müzakereler, Türkiye’nin tutumu, doğal gazın çözüm çabalarına etkileri ve AB’nin rolü gibi birçok konuya ilişkin açıklamada bulundu.
Anlaşma için sürdürülmekte olan çabaları her konuştuğunda sabote eden Kasulidis büyük bir pişkinlik içerisinde “Kıbrıs sorununun çözümü müzakerelerinde Kıbrıs Türk ile Kıbrıs Rum tarafları arasındaki görüş ayrılıklarının büyük olduğunu ancak çaba gösterilmeye devam edilmesi gerektiğini” söyledi. “Türk tarafı artık bizim için önem taşıyan konuları görüşmelidir” şeklinde konuşan Kasulidis, “Ne olması gerektiğini biliyoruz. Ya Türk tarafı, Kıbrıs sorununun çözülebilmesi için bazı önemli tezlerini değiştirecek ya da Kıbrıs sorunu çözülmeyecek” ifadesini kullandı.
Tezlerimizi değiştirecek ve ödün verecekmişiz. Kasulidis hakikaten şaşırmıştır. Ey Rum çocuğu, sen Kıbrıs Türkünü osmosis yoluyla yok etmeyi öngören Enosisçi tezlerini değiştirmeyi denesene.
Kasulidis Alithia gazetesinde yer alan söyleşisinde de saçma sapan konuşmaya devam etti. Kıbrıs sorununun çözümlenmemesinin sorumluluğunu bir kez daha Anavatan Türkiye’ye yüklemeye kalkmıştır.
Kasulidis, Türkiye’nin istemesi durumunda Kıbrıs sorununun çözüleceğini, istemezse de çözülmeyeceğini iddia ederek, Türkiye’nin çözümü istemesi için Kıbrıs Rum tarafının ilk olarak, Türkiye için teşvik olabilecek unsurları, ardından da Türkiye’nin yürüttüğü Kıbrıs politikasında bedel olabilecek unsurları oluşturmaları gerektiğini savundu. Anavatan Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve KKTC Cumhurbaşkanı Dr.Eroğlu “1 Eylül Lefkoşa Deklarasyonu” çerçevesinde sorunun çözümü için diğer garantör ülkeler İngiltere ve özellikle Yunanistan’ın daha katılımcı ve aktif olmaları gerektiği çağrısı yapmışlardı.
Kasulidis Eroğlu’nun müzakerelerdeki temsilcisi Özersay ve müzakere heyetini de manipüle etmeye kalkıştı. Kasulidis, “Özersay’ın müzakere masasındaki bugünkü tutumuyla Kıbrıs sorunu çözülmez” şeklinde konuştu. Gazetenin “Neden Sn. Eroğlu’nun tezleri değil de Sn. Özersay’ın tezleri diyorsunuz” şeklinde sorusuna ise Kasulidis: “Çünkü ben gerçeği söylüyorum” yanıtını verdi.
Kıbrıs Rum tarafının kapalı bölge Maraş’ın açılması yönündeki önerisinin Türkiye’nin AB müzakere başlıklarıyla ilişkilendirilmesi durumunda ne olacağının sorulması üzerine ise Kasulidis, kapalı bölge Maraş’ın açılması önerisinin tek başına olmadığını, karşılık olarak Kıbrıslı Türklerin doğrudan ticaretine izin vermeye hazır olduklarını belirterek, bu durumda Türkiye’nin Ankara Protokolü’nü uygulamama sebeplerinin ve akabinde AB müzakere başlıklarının Güney Kıbrıs tarafından kapalı tutulması sebeplerinin de ortadan kalkacağını öne sürdü. Mülkiyeti Türk Vakıf’larına ait olduğu güçlü belgelere, tapulara dayanan Maraş’ın Rumlara iadesi önerisinin ısrarla savunan Kasulidis, bu mantığın yabancılar tarafından da kabul gördüğünü iddia ederek “Türklerin, çözüm yolunun mantığına girmedikleri sürece Maraş’ı bize vermeyecekleri aşikardır” şeklinde konuştu.
Saçmalamakta her türlü sınırı zorlayan Kasulidis, yabancıların KKTC’yi hiçbir zaman tanımayacaklarını da iddia ettiği röportajında, KKTC’nin yabancılar tarafından tanınmasının, uluslararası hukukun ve uluslararası kararların çiğnenmesi anlamına geleceği ve örnek teşkil edeceğini, uluslararası toplumun kendi kararlarının geçersiz duruma gelmemesi için KKTC’yi tanımasının söz konusu olmadığını savundu.
Rum tarafı şu gerçeği iyice kafasına yerleştirmelidir: KKTC, Kıbrıs Türkünün self determinasyon hakkını kullanarak kurulmuştur, 15 Kasım’da 31. kuruluş yıldönümünü onurla kutlayacağımız Devletimiz er veya geç tanınacak ve hak yerini bulacaktır.
Sonbaharın geldiği ve havaların serinlediği bu günlerde yazdan kalma güneşin etkisiyle Kasulidis’in beyninin sulandığını söylemem yanlış olmayacaktır. Kasulidis adeta kafayı yemiştir. Allah şifa versin.