Ruhban Okulunun açılma sinyalleri!
AB’nin etkin ve yetkin siyasileri Türkiye’ye, yüksek sesle tam üye yapmayacaklarını söylüyor. Ucu açık, içi boş ve endeksli görüşmelere ise göz yumarak Türkiye’deki Avrupa çıkarlarını korumaya çalışıyorlar. Böylece AB lehine Türkiye ile kurulmuş olan asimetrik ilişkiler sürüyor. Türkiye ise Avrupa karşısında tam anlamıyla bir yaranma ve yamanma stratejisi izliyor.
AB ülkelerinde AP için yapılan seçimler sırasında Türkiye aleyhine söylenmedik söz ve atılmadık iftira kalmamıştır. Başta Merkel ve Sarkozy olmak üzere AB’li dostların (!) küçümseyici, aşağılayıcı sözlerini, dostlukla ya da üyelik görüşmeleriyle ilişkilendirmek mümkün değildir.
Brüksel sevdalısı siyasi ve medyatik ekip bunu sorun bile yapmamaktadır. Bu yüzden de Türkiye aleyhtarı bu kampanyanın sonrasında AB komisyonu Türkiye delegasyonunun düzenlediği Brüksel ve Berlin gezisine icabet etmekte de bir sakınca görmemiştir.
Sonuçta geziye katılan gazeteciler arasında orada konuşulanlar konusunda ihtilaf çıkmıştır. Bu nedenle de Erdal Şafak, Sabah’ta “Atlatma mı, atlama mı?” başlıklı bir yazı yazmış. Şafak bu yazıda Türkiye’nin AB Daimi Temsilcisi Büyükelçi Volkan Bozkır’ın ve Olli Rehn’in yaptığı konuşmaları özetlemiş: Volkan Bozkır, “Ek protokol (Rumlar’a limanların ve havaalanlarının açılmasını öngören düzenleme) nedeniyle müzakereler kesilmez” , demiş. Ardından da “Hem sonra Heybeliada’daki Ruhban Okulunu açma kararı alınıp kullanmak için uygun zaman beklenebilir. Askıya alınan 8 başlığın gözden geçirileceği AB Konseyi öncesi gibi...”. Olli Rehn ise bir gazetecinin “2009 sonuna kadar Türkiye’den ne bekliyorsunuz” türünden bir soru üzerine “İfade özgürlüğünün, temel hak ve özgürlüklerin, basın özgürlüğünün genişletilmesini, dini özgürlüklerle ilgili düzenlemeler yapılmasını, bu kapsamda Ruhban Okulunun açılmasını, Patriğin ekümenik sıfatının tanınmasını...”
Bu arada Diyanet’ten sorumlu Devlet Bakanlığı’nda Ruhban Okulunun açılması için hummalı bir çalışma sürdürülüyor. Başbakanlık ve ilgili bakanlık danışmanları “Önemli bir kazanım karşılığı bu açılım yapılabilir” türünden açıklamalar yapıyor. Başbakan Erdoğan ise “Ruhban Okulu çok da önemli bir konu değil. Yani siz ne yapıyorsunuz? Siz kalkıp da Batı Trakya’da benim vatandaşlarımın seçmiş olduğu bir müftüyü resmi olarak seni tanıyorum demezsen, kendin atadığın bir kişiyi resmi olarak müftü ilan edersen olmaz” .
Türkiye’den eylem, AB’den söz!
Gelişmeler, “AB’nin, Rumlara limanları açın” dayatmasından vazgeçmesi, KKTC’ye uygulanan “tecridin kaldırılması” ya da Batı Trakya Türk azınlığına yönelik haksızlıklarda iyileştirme yapılması şartıyla Ruhban Okulu’nu, hükümet açmaya hazır olduğunu gösteriyor. Bu nedenle de Sabah Gazetesi “Kıbrıs’a Karşı Ruhban Okulu” başlığını atmış.
Türkiye’den AB eylem talep ediyor, AB’den ise Türkiye yalnızca söz istiyor. Türkiye aldığı sözle de yetiniyor.Yunanistan ise bakın ne istediğini açıkça nasıl ifade ediyor: Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni “Dini özgürlüklere ve insan haklarına saygı, Türkiye’nin öncelikle kendi vatandaşlarına karşı sorumluluğudur. Mütekabiliyet ve karşılaştırmalar yapılması zamanımıza uygun değildir” . Yunanistan’ın kendi vatandaşlarına karşı böyle bir tavrının olmadığını açıkça ifade etmiş oluyor. Öyle görünüyor ki Türk yetkililer “hık/mık”, “kem/küm” diyerek Ruhban Okulunu açacaklar. Önümüzdeki dönemlerde de Türkiye, AB’den bir aferin daha almak için kollarını yeniden sıvamak zorunda kalacaktır.