RTÜK vermezse, Allah cezanızı versin!

Saat 21.00, 21.30 suları... ATV’de “Kalbim Seni Seçti” adlı bir dizi var... Kanal D’nin “Artiz Mektebi”nde kahkaha gırla; Müjde Ar ve Nurgül Yeşilçay’ın kıkırdamaları çınlıyor ekranda; Sinan Çetin, dalga geçer gibi, “Tanrı’nın olağanüstü hediyesi Sezen Aksu” için, hani şu Kürt açılımının karşısında duranları “iki cihanda lekeli” ilan eden, hani şu Light Apo Kemal Burkay’ın şiirlerinden şarkılar söyleyen Sezen Aksu’ya alkış istiyor! Fox TV’de “Dinle Sevgili” adlı dizi var... Kanaltürk’te “Terminatör” adlı dizi var... Show TV’de “Alacakaranlık” adlı film var... Star TV’de “Dürüye’nin Güğümleri” adlı dizi var... TNT’de film var: Pearl Harbour... TV8’de film var: Tanrı’nın Gücü ve Yüzüğün Laneti!
“Devlet televizyonu”nda mı? “Sen De Gitme” adlı bir dizi var! TMSF’nin yani kamunun kontrolündeki Cine 5’te gençlik programı var... CNBC-e’de dizi... Bloomberg’de yarışma... STV’de maç...
Günün en “sıcak”, en “yakıcı” haberi ne de olsa; haliyle haber kanallarında farklı olur deyip yeniden uzanıyoruz kumandaya...
NTV’de “Serra’nın Dostları” var; kakara-kikiri muhabbet... Habertürk’te “Milenyum Tarikatları” tartışılıyor canlı yayında! SKY Türk’te belgesel var... CNN Türk’de Şirin Payzın futbol kulüplerinin taraftar temsilcilerini davet etmiş “şike”yi konuşuyor. Bir tek TRT Haber’de masaya yatırılmış mevzu o saatte; orada da “barış ve istikrar”ın sürmesi gerektiğinden dem vuruyor uzmanlar!
Ve o sırada, ne halde olduklarını bilmiyoruz, tek parçalar mı bilmiyoruz, Silvan’da, belki de o 13 şehidin etleri kazınıyor dağlarda!
2 şehit de Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığı’nda!

***


6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’a göre, radyo ve televizyonların yayınları “toplumun millî ve manevî değerlerine aykırı olamaz” !
Hem Türklüğün hem Müslümanlığın baş tacı olan şehadet milli ve manevi bir değer değil midir? Peki bu toplum ne zamandır şehitlerini “k.ç sallayarak” uğurlar oldu ki, biz önceki gece, tam da Silvan’da vatan savunmasında cayır cayır yanarak can veren çocuklarımızın evlerine “acı haber” in ulaştığı anlarda, iyi kıvıramadığı için hocalarından “sarı kart” gören “artiz adayları”nı izlemeye mahkum edildik insafsızca!
Bütün kanallar Kuran’ı Kerim yayını yapsın demiyoruz ama, bu millete şehitlerinin ardından bir Fatiha okumayı akıl edebilecek fikir ve vicdan özgürlüğünü tanıyın bari ya! Bir düşün şu milletin işgal ettiğiniz zihininden, bir kaldırın gözlerine çektiğiniz perdeyi, bir dolanmayın ayaklarına; bırakın yürüsünler kendi bildikleri yolda! Ama yok; bir gece, yalnız bir gece bile durduramazlar bu iğfal halini... Olur ya, görevlerini yapmadılar diye yevmiyeleri filan kesilir sonra!
Her dem “özgürlükler”den dem vuranlar, “kötü” de olsa dilek hakkımı mazur görürler herhalde... Akşamdan beri en büyük dileğim; RTÜK vermezse, Allah sizin cezanızı versin!
Milyonlar kan ağlarken ekranı bayram yerine çevirenleri Allah kahretsin!
Bu programlar, önceki gece bile “reyting” yaptıysa, yas gecesi, ağzı açık ayran budalası gibi bu kepazeliğe ortak olabilecek kadar vicdansızlaşanları Allah kahretsin!
Şehit kanlarına paha biçip, kar-zarar hesabı yapan televizyon patronlarını Allah kahretsin!
“Sponsorlara ne deriz” paniğiyle eğlence programlarını geri çekemeyen yapımcıları Allah kahretsin!
“Bu vatanın 13 evladı canından oldu, ben bir gece ekranda görünmemişim çok mu” diyemeyen sponsorları, reklam verenleri Allah kahretsin!
Böyle düşünen binlerce kişinin içi soğusun diye yazıyorum bunları; siz sakın istifinizi bozmayın, beddua sahibine döner nasıl olsa... Yani bu işin sonunda size değil bize olur ne olacaksa... Fark eder mi, şimdi de kahrolan biziz nasılsa!

***


Önceki gece televizyonların gece kuşağında (Ulusal Kanal, Bengü Türk ve kimi bölgesel-yerel kanalları bunun dışında tutuyorum) bir tane adam gibi adam çıktı karşımıza; Mesut Yar! Konuklarıyla birlikte siyahlar içinde ve “ders” diye okutulması gereken, manifesto niteliğindeki konuşmasıyla ilan etti, mertlikleri törpülenmişler sürüsüne dahil olmadığını!
Ve çoğu insan ummaz ama Yar’ın konuğu olan Okan Bayülgen, “Yaşadığımız milli bir felaket ve o nedenle milli yas ilan edilmeli” diyerek utandırdı milyonları şehide saygıyı “faşistlik” sayanları! “Riya diz boyu” dedi ve ekledi; “Milli yas ilan edilmezse, yarın gece herkes unutmuş olacak bu akşam bu programda niye komiklik yapmadığımızı!”

***

Ki “riya” hemen ertesi sabahın gazetelerinde gösterdi iğrençliğini.
Günün en ağdalı, en damardan yazısı, çok değil geçen yıl bu zamanlar, aynı köşede, İmralı’daki caniye “izin ver gönüllü postacın ben olayım” mektubunu yazan Ertuğrul Özkök’ten geldi!
“Önünden geçen 13 genç beden”e bakıp “tüküreceği suratı, yakasına yapışacağı sureti” arayan Özkök, aynen dediği gibi yapsın; “bir dev aynasının karşısına geçip, kendi suratına” tükürsün ilkin... Sonra komşu köşelerin.... Sonra kardeş gazetelerin...
Onu “Çocuklar yine topluca ölüverdi, öldürülüverdi” diyen Umur Talu takip etti. 13 şehidin yanına ekleyiverdi: “Bir de ölü ele geçirilenler”i.
“Teröristlere de ağlayalım”cı Talu gibi Cumhuriyet’ten Utku Çakırözer de, son derece makul gözüken yazısının sonunda bölücü dayatmalara “hak talebi” maskesini giydirdi...

***


Efendim? “Ölmüşüz arkamızdan ağlayanımız yok” mu dedi biri? Şehit miydi?



BASINDAN SEÇMELER



“Çözüm” kurşunlanmadı tutuklandı!

Gazete manşetlerine bakılırsa “çözüme kurşun”muş Silvan’da yapılan katliam aslında!
DTK’nın “bölünüyoruz ahali” diyenleri “paranoyak” ilan edenlere kapak olan “özerklik ilanı”ndan sonra “çözüm”le kast edilen şey artık “üç maymun”un dahi malumu!
Madem bu kadar heveslisiniz “çözüm”ün avukatlığını yapmaya. Buyurun gösterin cengaverliğinizi dosta düşmana...
Sen Cengiz Çandar, Şehit Onbaşı Fahrettin Aksu’nun 1 yaşındaki evladını alacaksın kucağına, onun kokusunu duya duya, gözlerine çöken yetim mahsunluğuna baka baka diyeceksin, dün gazetende yazdıklarını:
“Baban geri gelmeyeceğine göre, intikamcı ruhu besleme, uzlaş gitsin!”
Sen Oral Çalışlar, Bekaa’ya gittiğin gibi gideceksin Tekirdağ’ın Yörgüç köyüne de... Şehit Komanda Er Gökhan Kaplan’ın annesi Nevin Kaplan’ın yüzüne karşı, “barış” diyeceksin “çocuğunun katilleriyle”!
Sen Hasan Cemal, Kandil’deki ceviz ağacının altında oturduğun gibi, Adana’da da Şehit Uzman Çavuşlar Mustafa Güney ve Gökhan Yıldırım’ın Türk bayraklarıyla donatılmış evlerinin salonunda oturup diyeceksin ki orada toplanmış olan yakınlarına: “Ben PKK kampında sizin terörist dediğiniz o pırıl pırıl Kürt gençleri, kadınları, erkekleriyle oturdum. Onlarla -sizin Adana’nınkinden güzel olmasın- mis gibi kebapları lüplettim. O sırada da “Artık şiddet istemiyoruz” dediler bana!..”
Sen Banu Güven, gideceksin İnegöl’e bir evin bir erkek evladı olan Şehit Er Aykut Delimetmetoğlu’nun anne-babasının karşısında, gözlerini kırpıştıra kırpıştıra diyeceksin ki: “Eeeııı, ııımmm, aaaııı... Bir yanlışlık olmalı, onlar terörist değil barış gönüllüsü!”
“Çözüm” diyorsanız terörü meşrulaştırmaya; buyrun siz anlatın birincil muhataplarına da!
Ha bu kadar dahi koyamıyorsanız elinizi devletin başına sarmaya çalıştığınız belanın altına, bir çekilin siz de kenara...
Ne kurşun, ne bomba yedi; çözüm düpedüz kelepçelendi aslında. Çözüm dün bir şehit babasının suçladığı “komutanlar”ın elinin kolunun bağlandığı Hasdal’da!
İlla birilerini salıvermek varsa bu yolun sonunda, İmralı’daki Cani’yi değil Hasdal’daki komutanları salın... Silivri’ye hapsettiğiniz Engin Alan’ı salın... Siyasi iktidarı askerin işine karıştırmayın... Bakın 13 askerimizin cayır cayır yandığı Silvan’dan başlayarak nasıl çözülüyor terör belası tez zamanda!
Ercan Akyol / Milliyet




Yenilmemek için tek çareniz var

Dünyada terörle savaşan hiçbir ülke...
- Terör örgütü liderinin bulunduğu hapishaneden örgütünü yönetmesine izin vermemiş...
- Hiçbir ülke, terör örgütü silah bırakmadan müzakereye oturmamış.
- Hiçbir ülke, terörle savaşırken kendi ordusunu hapse atarak, silahlı kuvvetlerinin gücünü ve moralini kırmamış...
Bilerek bilmeyerek bu hataları yapan ülkenin teröre boyun eğmemesine imkan yok. Nitekim yüreklere 13 ateş daha düştü... İki haftada verilen şehit sayısı 20’yi buldu... İkisi asker 5 vatandaş PKK’nın elinde rehin... Güneydoğu’da herşey eskiye dönüyor. Yeniden kanlı bir dönem başlıyor...
(...) Yenilmemek için tek çareniz var; Karşınızdaki silahlı gücü tasfiye edeceksiniz. Ne var ki hükümet ABD’yi ikna edip sınır ötesine geçemiyor. Kesin darbeyi vuramıyor. O yüzden ülke sürekli darbe alıyor...
Melih Aşık / Milliyet


+++


Hakkını helal et Mehmet...

Sakın kimse dünkü saldırının, yaklaşmakta olan barışı sabote etmeye çalışan derin devlet tarafından tezgâhlandığını söylemeye kalkışmasın. Bıktık bu şaşırtmalardan..
Vebal altında olanlar asıl, yedi sekiz yıl önce sıfıra yaklaşan PKK’ya bugün NATO’nun ikinci büyük ordusuna meydan okuyacak cüreti kazandıranlardır.
Teröristle asla masaya oturulmayacağı gerçeğini inkâr edenlerdir.
(...) İktidar da “açılım” neyse ortaya koymalı ve istemediği bir savaşa mecbur kalabileceği ihtimaline göre kendini hazırlamalıdır.
Aksi halde şehitlerden haklarını helâl etmelerini istemeye yüzümüz olmaz. Allahtan tümüne rahmet, milletimize sabırlar diliyoruz.
Güngör Mengi / Vatan




Öcalan’ın bildiğini bize de anlatın

Silah bırakmamış bir terör örgütü ve lideri ile yapılan görüşmeler onlara “yeni terör eylemleri sonucun daha kısa sürede gelmesini ve taleplerle ilgili ortaya çıkacak toplum tepkisinin kırılmasını sağlar” ümidi verdi. TV kanallarında olayının arkasından yapılan “kaos yaratmak, halkı ümitsizliğe sevk etmek, çözüm sürecini baltalamak” gibi yorumları hiç de geçerli bulmuyorum. Madem ki ortada hükümetin bir “açılım projesi” vardır, madem ki Öcalan’la bunlar konusunda anlaşmaya varılmıştır, şu anda yapılması gereken şey, “Öcalan’ın bildiği bu projeyi halka açıklamak, yeni anayasada yapılması planlanan değişiklikleri daha fazla gizlememek”tir.
Ruhat Mengi / Vatan




Saldırıdan sonra kim ne yazdı?

13 askerimizin şehit edilmesi ve 7 askerimizin yaralanmasıyla kamu vicdanında oluşacak yargı Ankara’nın
terörle mücadele konusunu yeniden gözden geçirmesine de neden olacaktır.
Fikret Bila Milliyet

***

Cumhurbaşkanı Gül, mutlaka devreye girmeli.. Liderleri toplamalı.. Gerekirse Meclis tatilden vazgeçmeli..
Daha önemli mesele var mı? Gencecik çocuklar patır patır ölüyor.
Mehmet Tezkan / Milliyet

***


AKP hükümetleri, bitmeyen darbe paranoyaları nedeniyle, sadece terörle mücadelenin değil dış politikanın da vazgeçilmez enstrümanı sayılan askeri caydırıcılığı önemli ölçüde ihmal ediyor.
Utku Çakırözer / Cumhuriyet

Yazarın Diğer Yazıları