Romantik Ferdi Tayfur'dan romancı Ferdi Tayfur'a
“Okumak adam olmanın yarısıdır. Diğer yarısına erişmek istiyorsan, daha da okumalısın.” Ferdi Tayfur.
“Kitaplar ölmez!” Ferdi Tayfur.
Evet evet, o Ferdi Tayfur, hani şu arabeskçi canım... İşte o diyor bunları “Yağmur Durunca” adlı yeni çıkan romanında. Arabeskçi mi diyor? Evet o. Yalnız bu veciz sözleri değil, arabeskçiliğinin yaratacağı dudak bükmeler ve tereddütleri de, romanın bir yerinde “Ya bırak, arabeskçiden yazar mı olur?” diye kendisi de soruyor yüreklice ve de sitemle. “İşte okuyorsunuz; olmuş mu, olmamış mı, deyin Tanrı aşkına” dercesine.
Olmuş sevgili Ferdi Tayfur olmuş. Romandaki tipleri; ilginç, renkli ve dertli insanlardan seçmişsin. Hepsi gerçek hayattan gelme Anadolu insanları. Hüner, onları iyi izlemek gözlemlemek, onlarla yaşayıp hemdert olmak, anlayıp anlatabilmekte. Bu hüner var sende, bu roman kanıtı bunun. Seçtiğin tipler, okur belleklerinin gökkubbesinde bir yıldız kümesi olarak kalacak tipler. Olaylar da öyle. Yer altı ve kapkaç âlemini, mahpus damlarını, itilmişlerin atılmışların dünyasını iyi etüd etmişsin ve belli ki çoğunun yakın tanığı olmuşsun. Trenlerdeki yolcu hallerini, halsizliklerini, gariplik ve yoksulluklarını görüntüsel olarak aktarmakla kalmayıp, işin ruhsal ve duygusal yanını da bir tamam anlatmışsın. Yarım simitlik iyiliğe karşılık, bir firarlık özveri sunabilmeyi başka türlü anlamak mümkün değil. Kaza ve yangın sahnelerini de iyi betimlemişsin. Sıkıcı ve gereksiz ayrıntılar yok, görüntüye ne girmesi gerekiyorsa onları almışsın. Sesindeki, sözündeki ve sazındaki acının kaynağını, yatağını ve otağını açığa vuruyor bu roman. Romanı kurgulamanda da bir ustalık var. O iki mahkûmun diyalogları ne güzel. O diyalogların arasına geçmişi sokabilmek de öyle. Bu diyalogların bir hayat dersi, hesaplaşması ve hayat-memat meselesi olduğunu da eklemeliyim. Ve üslubun: Sıkıcı değil akıcı, vak’aların ilginçliği ile pek güzel bireşimlemişsin.
Kora Yayınları arasından Ocak 2008’de çıkmış Tayfur’un bu kitabı.
Hiçliğin Diliyle
Kocaeli Üniversitesi Şiir Okulu’nun kurucusu olan değerli dostum İhsan Topçu’nun Kıyı Dergisi Yayınları arasından çıkan “Hiçliğin Diliyle” adlı son şiir kitabını okuyorum. Bir söz tasarımcısı ve emekçisi İhsan Topçu. Sözcükler mankenleri... Onlar için, onlara göre çiziyor anlam ve imge giyitlerini. Yakıştırıyor, değiştiriyor, güzelleştiriyor onları. Has şiir çıkıyor işte bu işlemler sürecinden. Çıkıyor ama, salt görsellik değil burada önde tutulan; içsellik, düşünsellik, diplerde olanı arayıp bulma cehdi. Sevgili Topçu, bu kitabının bir bölümüne önceki kitaplarından da şiirler koymuş. Bunları yeniden okuyunca, dostumun, kendini yinelemediğini, sürekli geliştirdiğini gördüm. Sözüne bereket, Topçu Dostum, ömrün ve kitabın çok olsun! Dizelerinden yerim elverdiğince sunayım okurlara:
“olur böyle şeyler gecenin bu saatinde/ne kadar yol varsa dağları aşan/bir bir odandan geçer
olur böyle şeyler gecenin bu saatinde/soluduğun havada kokusu sevgilinin/düşleri düşlerinden geçer
olur böyle şeyler gecenin bu saatinde/dün ile yarın/zamanın içinden birlikte geçer
(...) olur böyle şeyler gecenin bu saatinde/karanlık birdenbire yüzü olur sevgilinin/iki insan birbirinin içinden geçer”