Reyhanlı saldırısı konusunda farklı görüş
Reyhanlı’da meydana gelen olayı tasvip etmenin, ne vicdanla, ne de akılla bir ilişkisi vardır. Ancak, bugüne kadar mehter yürüyüşü gibi, bir ileri, iki geri hareket eden AKP iktidarını kabul etmenin de mantıkla bir ilişkisi yok. Washington’da görüştüğüm, emekli bir iki istihbaratçı da benimle aynı görüşte. Bakın topladığım bilgiler ve bu durum konusunda ortaya atılan ve bizim yandaş basında göremeyeceğiniz yeni iddialar neler...
Konuştuğum uzmanlar, geçen hafta içinde ABD Dışişleri Bakanı Kerry ile Rus Dışişleri Bakanının ortaklaşa aldığı, Suriye konusundaki uluslararası konferans kararını bu saldırının esas gerekçesi olarak görüyor. Anlatılanlara bakılırsa, bu konferans, özellikle Ankara’daki AKP iktidarının işine gelmiyor. Gerçekten de Ankara, Davutoğlu aracılığıyla bu anlaşmaya tepkisini resmen ortaya koymuştu. Davutoğlu, “Suriye’de var olan rejimin devamını mümkün kılacak temelde bir diyalog mümkün değil” demişti. Bakan bu açıklamayı, geçen hafta Ankara’da konuk bir bakanla birlikte düzenlediği basın toplantısında yaptı.
Washington ve Avrupalı müttefikleri ise bu konferansı destekliyor. Peki, Türkiye neden böyle bir konferansa karşı çıktı dersiniz. Birincisi, başta Fransa olmak üzere, Erdoğan’ın yakın müttefiklerinden biri olan El Kaide’nin kolu El Nusra cephesinin, terör örgütleri listesine alınması için de harekete geçmiş bulunuyor. Bu bizzat Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius tarafından yapıldı. Gerekçe ise bu örgütün Suriye içindeki uyguladığı vahşet.
İkincisi, bu konferans uzun çatışmalarla yıkılmayan, Şam’daki Esad rejiminin de bu konferansa katılmasına izin veriyor. Ama Suriye, Türkiye’nin masada bulunmasını istemiyor. Erdoğan ve ekibi ise mezhep kavgası ile yıkamadıkları Esad rejimi ile aynı masaya oturmak istemiyor.
Açıkça, toplanacak olan yeni konferansta, Türkiye’ye rağmen bir uzlaşma yolu aranacak. İşte bu nedenle bombayı da Amerikalı iki istihbaratçı, El Nusra cephesinin koyduğuna inanıyor. Amerikalı uzmanlar, bu inançları ile ilgili görüşlerini kuvvetlendirmek için de Şam ve öteki Suriye kentlerine konulan, çoluk çocuk yüzlerce sivilin ölmesine neden olan, otomobil bombası eylemlerini El Kaide ve El Nusra’nın yaptığına işaret ediyor. Bir de Birleşmiş Milletler’in önce açıklayıp sonra yan çizdiği meşhur kimyasal silah konusu var. Birleşmiş Milletler’in Bağımsız Uluslararası Suriye Soruşturma Komisyonu üyesi Carla Del Ponte, Suriyeli isyancıların kimyasal silah kullandığı konusunda ciddi şüpheler bulunduğunu bildirmişti. Daha sonra BM Savaş Suçları Soruşturma Komisyonu, Suriyeli isyancıların sinir gazı kullandığı yolundaki iddiayı doğrulamaktan kaçınarak, hangi tarafın kimyasal silaha başvurduğu konusunda ellerinde kesin bir kanıt bulunmadığını açıkladı. Gelelim bomba konusuna. Bu bombanın özellikle Tayyip Erdoğan’ın Washington ziyareti ve Obama görüşmesi öncesi patlatılması da ilginç. Saldırının Oval Ofis’te yapılacak görüşmelerde Erdoğan’ın elini kuvvetlendirme amacı taşıması olası. Şimdi diyeceksiniz ki AKP iktidarı 50’ye yakın vatandaşının ölümüne neden olan böyle bir patlamaya izin verir mi? Bilemiyorum. Ancak bildiğim bu patlamanın ellerini kuvvetlendirebileceği seçeneği. Şimdi top ortada. Bizimkiler ise sorumluları yakaladıklarını açıkladı. Bu dokuz kişinin THKP-C’nin Suriye fraksiyonu olduğu söyleniyor. İnşallah gerçektir. Benim kısa bir araştırmada ele geçirdiğim bilgiler bunlar. Bu konuya yakın bir açıklama Washington’da Dış Politika Enstitüsü uzmanlarından biri tarafından da yapıldı. İşte bu yüzden bu hafta ABD’de yapılacak toplantı, bence önemli. Ayrıca bu saldırı, anlaşılan AKP iktidarının da pek hoşlanmadığı bir gelişme. Herhalde Suriye sınırında cirit atan CIA ve öteki ülkelerin istihbarat örgütleri tarafından da biliniyordur ve sanırım Obama tarafından Erdoğan’ın kulağına fısıldayacaklardır. Ama 40 bin kişinin katillerinin elini kolunu sallayarak gitmesine izin veren bir iktidar, bu rezil katiller için de bir çözüm bulacaktır.