Referansı ABD olanlar ve gaflet
Türkiye’de devlet temsil görevi olanların gafletlerinin ve saflıklarının tarihi yeni değildir. Dar görüşlülük ve uyuşukluğun Türk diplomasi tarihinde ilginç örnekleri vardır: Bir zamanlar III. Selim Seyyid Ali Efendi’yi (1797-1802) “Napolyon Bonaparte’ın tasarladığı Mısır seferine ilişkin gerçek amacını öğrenmek ve Bonaparte’ın etkinliklerinden Bâbıâli’yi haberdar etmek” görevi ile Osmanlı Elçisi olarak Paris’e gönderir. Ancak, Fransa Dışişleri Bakanı Talleyrand, Napoleon’un gerçek amacını Seyyid Ali’den büyük bir ustalıkla saklamasını bilmiş ve Osmanlı Sarayı’nın Bonaparte’ın Mısır’ı ele geçirdiğini öğrenmesinden sonradır ki Seyyid Ali durumdan haberdar olmuştur. Hatta Napolyon İskenderiye’ye ayak basmasından bir ay sonra bile, İstanbul’a yolladığı raporunda, Napolyon’un yönetimindeki donanmanın Malta’yı ele geçirdiğini yazmakla yetiniyordu. Oysa, Mısır’ın ele geçirilmesi daha önce İstanbul’da duyulduğundan ve Osmanlı Elçisi’nin bunu görememesinden ötürü, III. Selim gibi gayet kibar bir Padişah bile o denli kızmıştı ki, Ali Efendi’nin gönderdiği bir mektubun kenarına, “ne eşek herif imiş” deyişini yazmaktan kendini alamamıştı.
Referanslarını Amerika’dan seçenler için Atatürk’ten örnek vermek anlamsız olacaktır. O bakımdan biz de alternatif olarak Amerikan İmparatorluğunu seçenler için Washington’un 17 Eylül 1796 yılında Philadelphiadaki “Veda Nutku” ndaki sözlerini hatırlatalım. (Politika Sanatı, 1967;148)
- Belirli bir millete sevda ile bağlanmaktan kaçınınız. Başka bir ülkeye, nefret yahut sevgi duyguları beslemeyi âdet edinen milletler köleleşirler. Kendi görev ve çıkarlarını unuturlar.
- Böyle milletler çoğu zaman barıştan, bazen de özgürlüklerinden yoksun duruma düşebilirler.
- Zira bir millet, -aralarında gerçek bir çıkar birliği olmadığı halde- öyle bir ortaklık hayaline kapılarak başka bir millete bağlandı mı, bu ikincisinin kavgalarına boşu boşuna karışır. Üstelik ona özel imtiyazlar tanır.
- Bu ise kendisinin sömürülmesine yol açmakla kalmaz, başka ülkelerin düşmanlığını ve misillemelerini de üzerine çeker.
- Böyle bir durumda, kendisine bağlanılan milletlerin taraftarı geçinen hırslı, ahlaksız yahut gafil vatandaşların memleket çıkarlarına ihanet etmeleri de kolaylaşır. Çünkü bunlar ayıplanmazlar.
- Memleketi sayısız yoldan dış etkilere açık duruma düşüren, o çeşit bağlantılar gerçekten aydın ve bağımsız yurtseverleri büyük kaygılar içinde bırakır.
- Böyle bağlantılar, bir ülkede ayrılıkları körüklemek, ustalıkla insan satın almak, kamuoyunu aldatmak, yetkilileri etkilemek ya da ürkütmek isteyen kimselere en fazla fırsat sağlar.
- Büyük ve güçlü bir ülkeyle böyle bir ilişki kuran küçük yahut zayıf bir millet ötekinin uydusu olmaktan kurtulamaz.
- Yabancı entrikaların aleti durumundaki kişiler güvenini ve alkışını kazandıkları halkı aldatarak, onun çıkarlarını başkalarına teslim etmesini sağlarken, bütün bunlara karşı çıkan gerçek yurtseverler şüpheli duruma düşürülüp lanetlenebilirler.
Türkiye’nin dış politikadaki başarısızlığının temel nedeni Atatürk’e, Türkçeye, Türkiye’nin bağımsızlığına, egemenliğine, toprak bütünlüğüne yürekten bağlı olmayan hatta karşı olan bu zihniyettir.