Referandum: Zorunluluk, tepki, umutsuzluk
Cumhurbaşkanını cumhurun seçmesine kimsenin diyeceği bir şey olamazdı. Nitekim halkın “hayır” cumhurbaşkanını “ben seçmek istemiyorum” demesi kendisini inkâr anlamına gelecekti. Referanduma katılan seçmen yurttaşların büyük bir çoğunluğunun “evet” diyeceği bilinmektedir. Referandum için iktidar “evet”, muhalefetin MHP kanadı “hayır”, CHP ise “katılmama” tavsiyesinde bulundu. Ancak sonuçların hiçbir zaman siyasilerin takındıkları pozisyonların gösterecek verileri yansıtmayacağı da bir gerçektir. Yani “evet” oylarını AKP’nin, “hayır” oylarını “MHP” nin ve katılmayanların oylarını da “CHP” hanesinde göstermek mümkün olmayacaktır. Referandumda kullanılan “Evet” oyları zorunlulukları, “Hayır” oyları iktidara duyulan tepkileri ve katılmayanların oyları ise sisteme karşı ifade edilen umutsuzlukları gösterir.
Cumhurbaşkanını halkın seçmesi yıllardır her cumhurbaşkanlığı seçimini krize dönüştürmeyi başarmış olan siyasal ve sistemsel sakatlıklardan Türkiye’yi gereksiz bir kriz ortamından kurtarabilirdi. Bu bakımdan Cumhurbaşkanını halkın seçmesi herkes tarafından desteklenebilecek bir husustu. Ancak AKP iktidarının uygula geldiği gelenekselleşmiş gerilim ve bunalım siyaseti sayesinde son derece makul ve demokratik bir referandum bile krize dönüşmüş bulunmaktadır.
Bu yazıyı kaleme aldığımızda henüz referandum sonuçları belli değildi. Ancak belli olan bir şey vardı. O da bu referanduma katılıp oy kullanacak olanların sayısının son derece düşük, katılıp da “evet” oyu kullananların oranının ise son derece yüksek olacağı doğrultusundaydı. 22 Temmuzda sandık başına gidenlerin yüksek oranıyla referandum sırasında sandık başına gidenlerin düşük oranı önümüzdeki günlerde tartışma yaratacak konuların başında gelecektir. İktidarın oy kullanmayanlara 17 YTL ceza verilmesini öngören kararına karşın gerçekleşecek düşük katılım oranın da tartışma yaratacak potansiyeli bünyesinde taşıyacaktır. Bu ceza konusu son derece ilginçtir. Şöyle ki, bir birey özgür iradesiyle oy kullanmak istemesi de kullanmak istemesi de en tabii demokratik tavrıdır. İktidar, oy kullanmayanlara ceza öngörerek devlet eliylebireylerinin özgürlük alanlarını kısıtlamış olmaktadır. “Oylamaya katılmak zorundasınız” diye yurttaşın zorlanması demokratik değildir.
Bu referandum Türk siyasi hayatının en tuhaf, en tartışmalı ve en garip referandumu olduğu konusunda tarafsız olan herkes hem fikirdir. Bu durumu referandumun düzenlenişi, zamanlaması, süreci, referandum için anayasa değişiklik teklifinin tekraren değiştirilmesi ve ortaya çıkacak sonuçları üretmiştir. Referandumun sonucu ne olursa olsun yeni tartışmaları tetikleyecek ve Türkiye’nin gündemi gereksiz bir sürü söylemle yeniden bloke edilmiş olacaktır.
Tartışmalar Türkiye’yi yöneten iktidar elitlerinin bütün halkı referanduma götürmek üzere hazırladıkları üç paragraflık bir metni sorun ve tartışma yaratmayacak bir biçimde kaleme almayı ve düzenlemeyi beceremedikleri gerçeğini de ortaya çıkarmıştır. Hatta iktidar elitleri kendi marifetleri olan beceriksizliği gidermek için öngörülün anayasa değişiklik teklifinden tekrar değişiklik yapmak lüzumu duymuş olmaları da beceriksizliğin kanıtıdır. Bu durum dahi halkın bir kısmının 11’ci, diğer bir kısmının da 12’ci cumhurbaşkanı’nı seçmesi için oy kullanıldığı gerçeğini değiştirmeye yetmemiştir.
Cumhurbaşkanını halkın seçmesi için yapılan anayasa değişikliğini halka götürmek için bile iki defa değişiklik yapan bir iktidar, önümüzdeki günlerde taslağı kaldırımlarda sürünen yeni anayasayı bütün olarak nasıl değiştirmeye cesaret edebilecektir. Anayasanın bir maddesini bile sorunsuz bir biçimde referanduma götürmeyi beceremeyen bir iktidar, anayasanın tamamını nasıl referanduma götürecek?