Redde rağmen adalet yerini bulacak
Değişime direnenler, değişimin getireceği heyecanla gelişerek büyümenin önünü kesmek için hukuku çiğnemekten geri durmuyorlar. İşgal ettikleri koltukları koruyabilmek adına kelimenin tam anlamıyla faşist baskı uygulayanlar “ret” kararına rağmen bundan böyle rahat uyuyamayacaklar. Çünkü mahkemeler de bazen yanlış veya eksik karar verebiliyor ve bu yanlış bir üst mahkemenin dosyayı titizlikle incelemesiyle bozulabiliyor. Bununla ilgili Türk hukuk tarihinde binlerce örnek vardır.
Başından beri çok yakından takip ettiğim olağanüstü kongre talebi ile ilgili bu sütunlardan defalarca gelişmeleri okuyucularımızla paylaşmıştım. 2005 yılındaki imza kampanyasındaki eksiklikleri ifade ederken imzacıların sözcüsü konumundaki Bayındırlık eski Bakanı Koray Aydın’ın Yüce Divan tecrübesiyle hukuken tüm ayrıntıları hesaplayarak mutlak surette sonuç alacağını yazmıştım. Nitekim Türkiye genelinde toplanan 350’den fazla imzanın 265’i noter kanalıyla MHP Genel Merkezi’ne 28 Mayıs 2009 tarihinde tebliğ edildi. 2006 yılındaki kongrede oy veren delegelerden 265’inin aradan üç yıl geçmeden, seçtiği yönetimin yetersizliği yüzünden olağanüstü kongre talebi demokratik bir haktı.
İmza veren 265 delege olduğuna göre, çeşitli sebeplerle imza vermeyip mevcut yönetime de oy vermeyeceklerin de hesapları ince ince yapıldı. Toplam 1200 delegenin 750’den fazlasının Bahçeli ve yönetiminin değişiminde yana oy kullanacağı ortaya çıkınca gece yarısı operasyonları başlatıldı. Tıpkı Çorum İskilip’te olduğu gibi evleri basılan delegelerden tehditle eski tarihli istifa dilekçeleri gasp edildi. Gazetemiz Yeniçağ’ın manşetten duyurduğu haberleri yasa gereği suç duyurusu kabul eden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı MHP Genel Merkezi’ne yazdığı resmi yazıda 28 Mayıs 2009 tarihi itibarıyla Genel Kurul delegelerini istedi. Tebligatı almamak için parti genel merkez binasında saklambaç oynayan genel sekreterlik, zorunlu olarak delege listesini siyasi partileri denetlemekle görevli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na vermek zorunda kaldı. Noter tasdikli imzaların bir nüshası zaten Yargıtay’a da bildirilmişti. Liste ile imza verenler karşılaştırıldığında, 265 imza sahibinin MHP Genel Kurul delegesi olduğu tescil edilmiş oldu ve hukuki süreç devam ederken dosya Ankara 5. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne geldi. Bu esnada bazı delegelerden baskı ve tehdit ile eski tarihli istifa dilekçeleri alınmaya devam etti. Evinden alınıp dövülen, iş yerleri basılan, ailesi ile şantaj yapılan imza sahiplerinden bazıları ilgili yasanın “Toplu Tebliğ” maddesine göre istifa ve imzaları geri çekmenin geçerli olmadığı inancıyla iradelerinin yasa ile korunacağı düşüncesindelerdi. Nitekim bu konuyla ilgili içtihat kararları olduğu için imzacıların vekalet verdiği avukatlar da müsterihti.
Asliye Hukuk Mahkemesi siyasi partiler kanunu gereğince parti genel merkezinin verdiği kararı esas almak zorunda olduğundan istifa, ölüm ve ihraç sebeplerini göz önüne alarak yeterli çoğunluğun olmadığını, parti avukatlarının savunmasında Kasım ayında kongre yapılacağı beyanına göre karar verirken dosyadaki eksikler ve imza sahiplerinin temyiz mahkemesine götürme haklarının bulunduğuna hüküm verdi. Bu esnada MHP Genel Merkezi’nin iddia ettiği istifaları zamanında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirmediği için suç işlediği de ortaya çıkmış oldu. Netice olarak olağanüstü kongre talebi Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından reddedilmiş olsa da imzaların geçerliliği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca teyit edildiğinden dosya temyize götürülecek. Adalet geç de olsa yerini bulacak. Olağanüstü kongre talebinde bulunan imzacıların sözcülüğünü yüklenen sayın Koray Aydın’ın bu hukuk mücadelesinin peşini bırakmayacağından eminim. Bu talep kabul edilmiş olsa dün itibarıyla Türk siyasi tarihinde bir çığır açılmış olacaktı. Sadece MHP için değil AKP, CHP ve diğer partilerdeki lider sultası ortadan kalkmış, parti içi demokrasi için tarihi bir adım atılmış olacaktı. Zaman kaybına rağmen bunun gerçekleşeceğine gönülden inanıyorum.