Raslantılar yazgı mıdır? Ve Zaman...

Raslantılar yazgı mıdır? Aklınıza, deneyimlerinize, yaşadıklarınıza göre de verebilirsiniz bunun yanıtını, ideolojinize, inancınıza göre de, yeter ki tatmin etsin o yanıt sizi...

Raslantılar yazgıdır bana göre... Çünkü bana göre yazgı, bizim elimizde olmayan, belirleyici olamadığımız olaylar ve durumlardır. Bize rağmen olmuşlardır... "Olsayla, bulsa bir araya gelse" kabilinden işler olmuştur ve de biz bu iş ve oluşların ortasında bulmuşuzdur kendimizi...

"Bir Ekonomik Tetikçi'nin İtirafları" adlı kitabı yazan Jonh Perkins, yaşadıklarını yorumlarken, bizim dediğimize geliyor: "Yaşam kontrolümüz dışında gelişen bir dizi rastlantıdan oluşur."

Adını koymamış ama "yazgı" işte o bir "dizi raslantı"...

Böylesi durumlarda irade, figürandır, yazılan senaryoda dolgu malzemesi...

"Yazılan senaryoyu gereği gibi oyna

Gün görmek budur işte ötesine soyunma"

"Aç Gözlerini Güne" adlı şiirimdendi bu dizeler, biraz didaktik ve de vaazî bir tavırda yazmışım ama iletim doğrudur bence.

Yazar Askeri Öner "Rastlantılar olmasa, bir gün âşık olacağımızı boşuna bekliyor olmaz mıydık?" diye soruyor. Yanıtı da içinde bu sorunun aslında, "planlayarak, önceden tasarlayarak" kim âşık olmuştur bugüne dek? Hep rastlantıdır görüp vurulmak, sevdalara düşmek...

Stendhal'in "Aşk eşitlik aramaz, onu kendi meydana getirir" demesi de bundandır...

İşi devrime kadar götürür Askeri Öner, "İçinde rastlantı olmayan devrim veya karşı devrim olmuş mudur?" Olmuş mudur? Siz deyin, devrimler ve karşı devrimler tarihini biliyorsanız? Bence olmamıştır, haklıdır Askeri Öner, yazgı denilen o büyük güç, devrim gibi büyük olayların dizginlerini de eline almasını bilir.

Yani daha kısadan ve keseden der ve toparlarsak, yazgıyı doğru algılamak gerek, eğer bir olgu yazgı ise, ona karşı koymamak gerek, koysan da çaresi yoktur zaten...

Koysan ne yazar, sen kaybedersin... Bir Latin sözü bunun tehlikesini haber veriyor: "stultum facit fortuna, quem vult perdere", yani "yazgı, mahvetmek istediği kişiyi aptal yapar."

Yapar vallahi, yapamadığına da cilve eder, dürtmeli dürtmeli. Bir şiirimizde dile getirmişizdir bunu:

"Koptu kazığından bir köhne dünya

Boşa gidiyorum tutmayın beni

Yazgının cilvesi dürter boyuna"

Bütün bunları bildiğinden olacak ki, Gürbüz Azak, "Kaderin ecele kadar uslu duracağı yoktur. Aslolan ömre merdane yapışmak" deyip kesmiştir...

Evet işte böyle, bizim yazgı yorumumuz ve felsefemiz budur...

ZAMAN'A DAİR...

Yazgıdan girdik o ki, zamandan çıkalım, zamana dair derin ve anlamlı özdeyişler sunalım:

"Ya mekân zamana ayna oldu, ya zaman kendi vehmimizdir." İsmail Habip Sevük

"Zaman her şeyle aramızı açar. Zamanın mezarına bir zaman daha gömülür." Abdülhak Şinasi Hisar

"Zamanı Tanrı yaşar, insanoğlu hep ölmek için türemiş." Orhun Yazıtları

"Bilincin dışında zaman, matematiksel bir kurgudur. Algılanmayan zamana ya da yaşanmamış zamana zaman diyemeyiz." Afşar Timuçin

"Kopamaz-ayrılamaz biçimde, zamanın içinde yaşıyoruz. Zamanın heyecan veren ve sürükleyen etkisi, en basit saatler bile ortada yokken, insanlar tarafından anlaşılmış." Aydın Boysan

"İnsanoğlu zamana katlanabilmek için âşık olur." Hasan Yalçın

"Aynanın içinde zaman yoktur. Ayna, zamanın emanetçisidir. İnsanın yüzü gibi zamanı da aynen iade eder." Hasan Yalçın

Yazarın Diğer Yazıları