Rahata kıymayı öğrenmek!
Borçlanmak, sorumluluk altına girmek, kefil olmak hayatı bugünden ibaret görmek anlamına gelir. İnsanlar gibi iktidarlar da güncel siyasi refah içinde sürdürebilmek için borçlanma yolunu seçerlerse ülkenin geleceğini bugünden rehine etmiş olurlar. Yaşamı bugünden ibaret görenlerin geleceklerinde sıkıntı ve kriz eksik olmaz.
Hayatı yaşanılan andan ibaret olarak görenler, hayatın anlamının da haz/zevk peşinde koşmak olduğunu sanırlar. Onlar için insanın bu dünyadaki amacı acıdan kaçarak haz peşinde koşmaktır. İktidarlar da güç ve zenginlikten haz duyarlar.
İktidarlar "bugün buldun bugün borçlan ve harca yarın Allah kerimdir" düşüncesine sahipse hedonist bir anlayışla hareket ediyor demektir. Bu tür iktidarlar bugünü kurtarmak için çok kolay yarını rehin verebilmektedir.
Böyle bir zihniyetle hareket eden iktidarlar genellikle gün bulup gün harcayanlar ya da gün bulup gün borçlananlardır. Böylece onlar gelecek nesillere borç, taksit ve yükümlülük bırakırlar. Gelecekleri dün harcanan nesiller geçmiş için de çalışmak zorunda kalırlar.
Türkiye Cumhuriyeti''nin Osmanlı''dan kalan borçları 1953 yılına kadar ödeyerek tasfiye ettiğini burada tarihî hakikat olarak kayıt etmiş olalım.
Türkiye''deki iktidarlar özellikle de yirmi yıllık AK Parti iktidarı devleti hedonist bir anlayışla yönetmektedir. Gelecek nesiller bugün yapılan borçlarla yirmi yıllık, kırk yıllık taahhütler altına sokulmaktadır. Yabancılara yaptırılan yollar, köprüler ve diğer yatırımlara verilen yasal garantilerle gelecek nesiller şimdiden taahhüt altına alınmış olmaktadır.. "İtibardan taviz" vermeyenler bu uğurda her türlü gösterişin, lüksün ve israfın maliyetini gelecek nesillerin sırtına yüklemektedir.
Yabancı yatırım alanlarının kahır ekseriyeti de her ne hikmetse kendi kendini finanse edecek üretici yatırımlar (fabrikalar) değil ölü yatırımlar (köprüler/yollar) olmaktadır.
Türkiye''de iktidarlar uzun zamandan bu yana ithalat, borçlanma ve yap-işlet-devret gibi yöntemlerle nesillerin geleceğini yabancı sermayeye rehin etmiştir. Nasıl ki bugün dış borçların ve faizlerinin ödenmesinde karşılaşılan sorunlar dünkü borçlanma, tüketim odaklı politikalarla doğrudan ilişkiliyse yarınki nesiller de bugünkü borçlanma, tüketim, ithalat ve yap-işlet-devret politikalarının bedelini ödemek zorunda kalacaktır.
Dünün yanlış, kısır ve dar görüşlü politikalarıyla bugün, bugünün yanlış yatırım, borçlanma ve kısır politikalarıyla da milletin ve devletin yarını rehin hale getirilmektedir.
***
Bireysel, toplumsal ve siyasal sorunlar karşısında iktidarlar ya da insanlar iki tür davranış gösterirler. Birincisi yarın için bugün rahatına kıyarlar. Çalışarak, terleyerek uykusuz kalarak, zorluklara göğüs gererek geleceklerini teminat altına alırlar. İkinci tür davranış ise yarını bugünden harcamak ya da tüketmek türü davranışlardır. "Ye-iç-yat yumurtam altındandır" mantığıyla hareket bu tür davrananların felsefesidir. Onlar mevcut birikimleri harcamak, eldekileri satmak, özelleştirmek, borçlanmak ya da başkalarına "yap-işlet-devret" daha doğrusu "yap-işlet-devir al" anlayışıyla hareket ederler.
Yirmi yıldır ülkeyi tek başına yöneten iktidar bir çok mega projeyi yabancılara yaptırmış ve karşılığında halkın geleceğini rehin etmiştir. Euro/dolar ödemeli ve garanti taahhütlü projelerin anlamı budur.
Bu ülkenin kurucusu "Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız!" diyordu. ''Yabancılara daha çok borçlanacağız, yabancılara, yabancı para garantili işler yaptıracağız'' demiyordu.
Öz kaynaklarıyla, çalışkanlıklarıyla, ürettikleriyle ve icat ettikleriyle dünya üzerindeki yerini almayanların geleceği olmayacaktır. Bunun yolu da rahata kıymaktan, zorluklara göğüs germekten geçmektedir.
Bir ülkede siyasi iktidarın ne kendisi ne de kaderine hükmettiği toplum rahatına kıymayı bilmiyorsa o milletin geleceği her zaman tehdit altında demektir.
Gelecek, yarınlar için bugün rahatına kıyanların olacaktır.