Plevne Müdafaası...
Türk askerinin Müşir (Mareşal) Gâzi Osman Paşa komutasında mucizeler ve harikalar yarattığı Plevne Savunmasını yabancı kalemlerden okumanın ayrı bir zevki var...
Yıllar önce Rupert Furneaux’un dilimize “Tuna Nehri Akmam Diyor” adıyla çevrilen yapıtını okumuş, o zaman yazdığım Büyük Kurultay Gazetesinde tanıtmıştım da...
Şimdi de elimde Wiliam Von Herbert’in “Plevne Müdafaası” adlı kitabı var. Kitabı dilimize Sayın Ali Kurdoğlu çevirmiş. Daha önce Nurettin Artam tarafından yapılan çeviride birçok önemli eksiklikler gördüğü için yeniden soyunmuş bu işe ve bence son derece başarılı ve edebi bir çeviri çıkmış ortaya.
Kitap, Gündoğan Yayınları tarafından yayımlanmış. Kitabı imzalı olarak gönderen çevirmen ve romancı Sayın Ali Kurdoğlu’na teşekkür ederim.
Wiliam Von Herbert, bir İngiliz... 93 Harbinin batı cephesinde ve tabii ki Plevne’de Osmanlı Ordusu’nda teğmen olarak görev yapmış, çarpışmalara katılmış, çilelere katlanmış, iki kez yaralanıp gâzi olmuş ve Osman Paşa ile birlikte esir düşmüş.
Herbert, Türk askerinin dayanıklılığını, muharebe yeteneği ve azmini her fırsatta dile getiriyor. Harbin sonuna dek, kaçak sayısının (Çerkezler hariç, onlar harbin sonuna doğru toptan firar etmişler) 200’ü bile bulmadığını belirtiyor. Ve çok önemli bir tespit daha yapıyor: “Türk askerinin dinî fanatizmi değil, milliyetçiliği ağır basar”. Gâzi Osman Paşa’yı ise abartıdan uzak nesnel değerlendirmelerle yükseklere oturtuyor her daim ve “asrın tarihine parlak bir iz bıraktığını” ifade ediyor.
Von Herbert, harbin her hâlini yazmış, kuşatma sırasında kuzgun ve kargaları vurup, atları da kesip yediklerini anlatıyor. Yırtılan üniformalar yerine askerin farklı kıyafetler giymek zorunda kaldığını ve Osmanlı Ordusu’nun hırpani bir duruma düştüğünü söylüyor.
“Türk dilinin kendisi müzikti”... Bu da Herbert’in göğsümüzü kabartan tespitlerinden biri...
Herbert, ordu içindeki Çerkezler hakkında ise hiç iyi şeyler söylemiyor. Son yıllarda, ülkemize neden ve nasıl geldiğini unutan bazı Çerkezlerin Türkiye ve Türk düşmanlığı yaptıklarını görüyoruz (yapmayanlar da var elbette sözümüz onlara değildir asla). Bunlar son seçimde HDP’ye oy verdi ve aday da oldular.
Bunların yüzüne Herbert’in yazdıklarından bir demeti çarpalım belki utanırlar:
-Çerkezler, cesur ve kurnazlar ama bencil, hırçın, isyankâr, disiplinsiz ve güvenilmezler... (sayfa 124)
-Plevne’de serserice dolaşan bazı Çerkezler, Bulgar evlerine girerek kadınlara tecavüz etmişler. (sayfa 247)
-Bir ileri harekât sırasında, Romen köyüne giriyor birliğimiz, Çerkezler hemen evlere dalıyorlar.(sayfa 191)
-Terk edilmiş bir Kazak karargâhına rastladıklarını bildiriyorlar Çerkezler ve orada bulunan cephane ve malzemeleri getirmek için araba istiyorlar, gönderiliyorlar fakat hırsızlık etmesinler diye yanlarına muvazzaf süvari birliği katılıyor. (98.sayfa)
-Çerkezler çapulcularla iş birliği halinde idiler (92.sayfa)
-Savaşın sonuna doğru hırsızlıkları işe yaramış, Ruslardan odun çalıp getirmişler, soğuktan korunmuş böylece bazı birliklerimiz (277.sayfa)
Mensubu olduğu İngiliz İmparatorluğu’nu da Osmanlı’ya yardım sözü verip sürekli oyaladığı için şu sözlerle eleştiriyor: “Britanya İmparatorluğu kuyruğunu sallayıp duruyordu” .
Bu kitap kütüphanenizde mutlaka bulunsun...