'PKK’nın fonladığı medya'
Sadettin Tantan’ı 1980 öncesinde elinde “Thomson” marka otomatik hafif makineli tüfek ile Beyoğlu’nda fuhuştan, kaçakçılığa, terör örgütlerine karşı verdiği mücadeleden tanırım. Ekipler Amiri Tantan’ı örnek almayan polis yoktu. Cesareti yanında pervasızdır da kimseye eyvallahı olmayan adamdır. İnandığı doğruyu dosdoğru söylediği için de siyasette arzuladığı yere gelememiştir. Olsun, O’na oy vermese de milletimiz sever, başının tacı yapar. İçinden geçenleri seslendirdiği için takdir eder. Yeniçağ’da Arslan Bulut’tan sonra Sözcü’de Uğur Dündar’a konuşan Tantan, terör örgütünün son on yılda güçlenerek 50 milyar dolarlık mali güce ulaştığını açıkladı. Uyuşturucu ve haraçtan edindiği bu paranın 2 milyar dolarını ise yurt içi ve dışında medya kuruluşlarına dağıttığını belirtti.
Terörle mücadelenin birinci koşulu olan örgütün finans kaynaklarına el koyma operasyonunun AKP iktidarında gerçekleşemediğini ifade eden Tantan, ilginç tespitlerde bulunuyor.
“Fransa’daki cinayetlerden sonra özellikle Türk Medyasındaki sanki ‘fonlanmış’ gibi hareket eden bazı yazar ve çizerler sahne alıyorlar! Bu iddiayı durduk yere ortaya atmıyorum. Çünkü PKK’nın 2 milyar dolara yakın parayı, yurt içi ve dışında medya da ‘alt yapı’ oluşturmak için dağıttığı, dosyalara girmiş durumda. Yani bunların belgeleri var!” diyor ve devam ediyor:
“Bu günlerde televizyon, gazete ve internet ortamına bakın, bunlar kendilerini açıkça ifade ediyorlar. Yurt dışında da gazeteci-siyasetçi kuruluşlar bazılarını da inceleyin, orada da göreceksiniz. İsim vermeye gerek yok! Ayrıca bazı akademik veya olmayan düşünce kuruluşlarının da fonlandığını düşünebilirsiniz!”
Şimdilik kaydı ile isim vermeyen Tantan, bütün bunların belgelerinin olduğunu söylüyor. O halde Cumhuriyet Savcıları bunu bir suç duyurusu kabul edip niçin harekete geçmiyor?..
Çeyrek asra yakındır gazetecilik yapıyorum. Tantan’ın “fonlama” dediği yöntemin çeşitlerine tanık oldum. Spor, magazin, ekonomi vs. türündeki bazı gazetecilerin hediyeler, dolaylı yardım, imtiyazlı kooperatiflerde mal mülk edindiği bilinir. Lakin terör örgütünden “alt yapı için fonlanması” bilinmeyen yöntemlerden. İstihbarat servisleri insanların özel hayatlarını, telefon konuşmalarını inceleyene kadar bu fonlamaların peşine düşüp, adalarda köşk yaptıran, boğazda yalı dairesi alan, altında lüks arabası olan, gece kulüplerinde dolarla bahşiş dağıtan, sık sık yurt dışına çıkan türedi gazetecileri takip etsin!
RTÜK eski Başkanı ve Deniz Feneri yolsuzluğu sanığı gazeteci Zahit Akman, mahkemede aylık gelirinin 25 bin dolar, Türk lirası ile 44 bin lira olduğunu beyan etmiş. Akman’ın aylık kazancını bizler yıllıkta bile hayal edemiyoruz. TBMM’de CHP ve MHP’liler derhal harekete geçip “fonlanan medya kuruluşları ve kişileri araştırma komisyonu” kurdursun. Üstelik birinci, ikinci derece yakınları değil yedi sülalesinin araştırması yapılsın. Böylelikle sadece PKK’nın değil, AB ve ABD’nin fonladıkları da ortaya çıkar.
***
Gelelim Diyarbakır’daki kalkışmaya... Ankara’da gazilerin miting yapmasını güvenlik gerekçesi ile engelleyen AKP iktidarı, terör örgütü karşısında adeta diz çökmüştür. Tunceli, Kahramanmaraş ve İçel illerinde gömülecek olan cesetlerin öncelikle Diyarbakır’a getirilmesinin anlamını Sağır Sultan bile biliyor da Tayyip Erdoğan bilmiyor mu? PKK resmen Diyarbakır’ın “başkent” olduğunu tescil etmeye çalışırken, “samimiyet sınavı”ndan bahsederek, ateşkes çağrısına karşılık vermek teslimiyetin ta kendisidir. Fransa’da iç hesaplaşma ile öldürülen teröristlerin Türkiye topraklarına getirilmesi bana göre ‘İkinci Habur Vakası’dır... Tablo aynı tablo; terörist başının fotoğrafları, örgütün paçavrası, devlete başkaldırıyı sessizce kenarda seyretmekte olan güvenlik güçlerinin yürek sızısı vs...
İmralı’da LED televizyonundan törenleri izleyen bölücü başı ne de mutlu olmuştur. Önümüzdeki günlerde ziyaretine gidecek olan BDP’li milletvekilleri ve avukatlarına talimat vererek fonlanan medya mensuplarının pasifliğini eleştirecektir. “Bu kadar para verdik, yeterince yayın yapamadılar!” diye azarlayacaktır. Dahası müzakere için adaya giden devlet görevlilerine Oslo mutabakatını hatırlatıp vali, kaymakam, müdür, komutan atamalarına dair listeyi ellerine tutuşturursa şaşırmayalım. Dile kolay 2 milyar dolar. Bu 2 milyardan hisselerine düşeni alanlara “Sıkıldım bu televizyon dizilerinden, benim hayatımı ve yoğunlaşmalarımı (cinsel fantezilerini Şemdin Sakık yazdı) belgesel haline getirin de keyfim yerine gelsin. Gemlik’te iskeleye yakın kebap dükkânı açtırıp sıcak servis yaptırın... Ben sizi boşuna mı besliyorum...” diye nara da atar. Ne de olsa talimatla televizyon veriliyor, talimatla kebap gönderilmesinin ne sakıncası olur ki...