Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ
Mevlüt Uluğtekin YILMAZ

“PKK, BOP’un silahlı unsurudur”

PKK konusunda yazmayacağımı daha önce belirtmiştim. Ancak, geçen hafta değerli dostum Lütfi Öztürk’le kısa bir sohbetimiz oldu. PKK’nın asıl görevinden söz etti. Sevgili Öztürk “PKK’ya sadece terör örgütü demek eksik kalır. Çünkü PKK, Büyük Orta Doğu Projesi (BOP)’nin silahlı unsurudur” dedi. Bu gerçekten çok doğru bir saptamadır. Zaten eli kanlı bu örgüte ABD’nin nasıl cömertçe yardım ettiğini artık tüm dünya biliyor.
Madem ki PKK’dan bir biçimde söz etmek zorunda kaldık; o halde sözümüzü sürdürelim.
Daha önce de yazdık; kendi halinde geçim derdindeki masum yöre halkını, hain örgütün silahlı etki alanından acilen çıkartmak gerekir. Bunun yolu, BOP’un bu silahlı unsurunu destekleyen devletlerle ‘her dilden’ konuşmadan geçer... Bilinen o devletlere karşı tavır almak, ’donkişotluk’olarak değerlendirilmemeli.
Sözü uzatmaya gerek yok. PKK karşısında, Kurtuluş Savaşı’nda verdiğimiz insan kaybından daha çok kayıp verdik; vermeyi de inatla sürdürüyoruz. Bu böyle gitmemeli. Şehit cenazeleri kaldırmak sıradanlaşmamalı. Mayında ve ilk ateşte şehit olan canlarımız gibi, daha çok canımız yanacak. Bu ’oyuncak’emperyalizmin elinden alınmalı. Kaldı ki; İmralı’daki bebek katili, silahlı çetesini -aklınca- Türk devletinin başında ‘Demokles’in kılıcı’ gibi tutmaya çalışıyor.
Bu durum Türk milletine yakışmıyor. Hepimiz birer Atatürk gibi düşünmek zorundayız.
Dün yokluklar içinde, emperyalizmin elinden vatanımızı çekip aldık. Bugün, dünyanın 17. büyük ekonomisi ile inanın kimse başa çıkamaz. Gerekirse bu millet, varını-yoğunu ortaya döker. (İliştiri: Döker derken, Tanrısı para olanları kastetmiyorum. Sözlerim, Yunan işgali sırasında “Çiftliğime Yunanlılar kucak dolusu altın veriyor” diye Ankara’da hava atan Reşit Bey gibilere değil. Sözlerim, Sakarya Savaşı sırasında tüm maddi varlığını harcayarak İtalyanlardan iki uçak satın alıp ordumuzun emrine veren, Erzurumlu Nafiz Bey gibiler içindir. Günümüzde ’Erzurumlu Nafiz Beyler’çoğunluktadır.)
“İngiltere IRA ile konuştu... İspanya Bask’la...” diye, kimse -çocuk kandırır gibi- gerekçe sunamaz. Burası ne İngiltere, ne de İspanya; burası Türkiye! Mehmetçiğe kurşun atanlarla ne konuşacaksın? Burada omuzları düşmüş Osmanlı Devleti de yok. Bu topraklarda dipdiri Türkiye Cumhuriyeti Devleti var. Bu devlete, bu millete kimse diz çöktüremez! Çöktürmek isteyenler ve buna siyasi ortam hazırlayanlar, belasını bir biçimde bulur; bundan kimsenin kuşkusu olmasın!
Türkiye’mizin karşılaştığı bu sıkıntılar kimseyi yıldırmamalı. Biz neler gördük, neler... Bu milletin öncü evlatları; Mütareke döneminde işgalci Fransız Albay’a “İnşaallah ordu derdinden kurtuluruz” diyen Harbiye Nazırlarını da gördü. (Bkz: K.Karabekir, İstiklâl Harbimiz). Ve daha çok şey gördük. Ama başardık. Dün basın yoluyla yürütülen yıkıcı psikolojik savaştan medet umanlar da fena halde yanıldılar. Ulunaylar, Ali Kemaller, Refik Halitler en ‘güçlü’ gazetelerde İngiliz yardakçılığı yaptılar; sesleri çok ve gür çıktı. Ne oldu? Bu devleti, onların fikirleri değil; Anadolu’nun o tek yapraklı, silik mürekkepli gazetelerindeki fikirler kurdu!
Adamın biri de çıkmış “Ben Türk değilim. Benim varlığım neden Türk varlığına armağan olsun?” diye efeleniyor.
Türk’ün varlığı senin gibilerin ‘armağanına’ kaldıysa vay
halimize!
Ya içinde ‘Türk’ var diye “Andımız” dan rahatsız olunmasına ne demeli?
Sonra, İstiklâl Marşı’mıza
takılmak...
Bu koşu hiç; ama hiç iyi değil!
Haftaya buluşmak dileğiyle...

Yazarın Diğer Yazıları