PEW; Türkiye’de aşırı dindar yüzde 15
Türk basınının, 1 Mayıs olaylarına boğulduğu saatlerde, PEW International adındaki Amerikan araştırma kurumu, Dünyadaki Müslümanlar üzerinde bir araştırma yayınladı. Araştırmada ilginç noktalar var ve özellikle Türkiye açısından. Ben Türkiye ile ilgili kısımları anlatacağım.
Araştırma, genel olarak Müslümanların kadın hakları ve şeriat konusundaki bilinen tavrını ortaya koyarken, Türkiye için çarpıcı noktalara dikkat çekti. Mesela yüzde 99’u Müslüman olan ülkemizde çekirdek sert tutum yanlısı Müslüman oranı çok düşük. Yani Tayyip Erdoğan ve AKP’ye oy verenlerin oranı yüzde 50 iken o görüşleri destekleyenler yüzde 15’den fazla değil.
Mesela Türkiye’deki Müslümanların yüzde 15’i şeriat istiyor. Yüzde 85, karşı. Yüzde 14, din mahkemeleri isterken yüzde 86, bunu istemiyor. Örneğin; İslam ülkelerinde yaygın olan intihar saldırısı ve bombacıları destekleyenlerin sayısı da yüzde 15. Ayrıca Türkiye’de yalnızca yüzde 14, Sünni ve Şiiler arasındaki gerginliğin sorun olduğuna inanıyor. Rapora göre, kadınların kocalarının sözünden çıkmaması gerektiğine inananların sayısı, yüzde 66.
Sonuç olarak anlaşılan; kılık kıyafetle ve herkese ahlak ve Müslümanlık dersleri vererek halkın yarısının desteğini almış değil. Bu da ülkedeki bu grubun yüzde 15’in üzerinde olmadığını gösteriyor. Bu oran Erbakan döneminde de buydu. Demek ki bir şey değişmedi. Ama yüzde 35’lik çıkar gruplarının şimdilik yeni bir parti olan AKP’ye kaydığı ama sırtında yumurta küfesi taşımayan bu grubun kendini zorda gördüğü an başka bir yere atlayabileceği anlaşılıyor. Bizden söylemesi.
Gelelim ikinci konumuza. Başbakanın pek hevesle ulaşmak istediği, Başkanlık konusuna. Türkiye bugünkü sistemleri ile başkanlığa geçmesi durumunda bir Saddam Irak’ı, Esad Suriye’si, bir Kaddafi Libya’sı olacak demektir. Sebebi, Meclis denetimi ve freni olmayan bir başkan diktatör demektir. Bizdeki Meclis’in siyasi iktidarı denetleme masalını bana anlatmayın. Zira kimin Milletvekili olacağına Meclis Başkanı’nın, Cumhurbaşkanı’nın kim olacağına parti genel başkanı karar vermiyor mu? Veriyor. Meclis’te Erdoğan’a ters düşeceğiz diye herkesin yüreği atıyor mu? Atıyor. Başkanlık sistemine, yani Amerikan tarzı başkanlık sistemine geçmek için öncelikle nispi temsil sisteminden dar bölge sistemine geçmek zorunda. Yani milletvekili adayları parti genel başkanları tarafından değil, seçmenler tarafından belirlenmeli. Böylece seçmeni memnun etmeyen milletvekili bir daha seçilemez. Ayrıca milletvekilliği de bizdeki gibi uzun değil, iki veya üç yıl olmalı.
Bir başka önemli nokta, nüfusu fazla olan bölgelerin nüfusu az olan bölgeleri ezmesini önlemek için senato ve senatör sistemini geliştirmeli. Mesela ABD’de New York, California, Florida veya Illinois gibi toplam nüfusları ABD’nin nüfusunun yüzde 60’ını oluşturan eyaletlerin de ikişer senatörü vardır, minicik eyaletler Rhode Island ve Connecticut’ın da. İşin ilginç tarafı Başkanların atayacağı yüksek düzeyde memurlar, bakanlar ve yüksek hâkimler senato komisyonlarına çıkarılır ve onlar onaylar Başkanın adamlarını veya reddeder.
Ayrıca Amerikan halkı siyasi denetimi gerçekleştirecek şekilde oy kullanır. Ben bu uzun yıllar içinde yalnızca bir dönem Başkan ile Kongre’nin aynı partiden olduğunu gördüm. Yani Başkan Demokrat’sa Kongre’de çoğunluk Cumhuriyetçi olur. Ama Kongre’deki muhalefet de muhalefet olsun diye her şeye karşı çıkmaz. Bazen başkanın partisinden milletvekili ve senatörler de karşı tarafla oy kullanır. İşte dar bölge seçim sisteminin iyi tarafı bu.
Son bir nokta. ABD’ye gelen bizim siyasetçiler Amerika’daki siyasi partilerin bir genel merkez binası olmadığını görünce pek şaşırırlar. Şaşırırlar ama gelip de Türkiye’de bunu dillendirmezler. Hem Demokratların hem de Cumhuriyetçilerin birer kulübü vardır o kadar. Peki, bizdeki balkon konuşmaları yapılan devasa parti genel merkezleri ile Başkanlık sistemi olur mu derseniz. Olur da Saddam’ın Irak’ı gibi olur.