Perde iniyor gösteri bitiyor
Herkesin kendini bir tanımlaması vardır. Ben, önce Türküm, sonra Müslüman’ım. Bazıları bırakın Türk olmayı, her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almış, öyle söylüyor. Biliyorduk zaten insanın milliyeti karışık olunca övünecek milliyeti de olmaz. Bugün oturdum kendi kendimi analiz etmeye çalıştım. Türkiye’den ayrıldığımda darbe olmuş ve sıkıyönetim tüm şiddetiyle devam ediyordu. Gazeteci olduğum için de, herhangi bir baskı rejimini adı ve ideolojisi ne olursa olsun onaylamam beklenemez.
1980 senesinde çıktığım Türkiye’ye, ekonomik durum ve izin almam zor olduğu için ilk kez altı yıl sonra 1986 yılında gelebilmiştim. Altı yıllık bu arada Türkiye’deki bozulma ve çözülmeyi görmemek için kör olmak gerekirdi. Özal Başbakan, Evren Cumhurbaşkanı ve tüm yamyamlar gene bugünkü gibi iş başında. ABD, kendi adamlarının iş başına gelmesi ardından para musluklarını açmış, Türkiye peş peşe IMF ile anlaşmalar yapıp, Dünya Bankası’ndan borç paralar almaya başlamıştı.
Yani bugün Tayyip Bey’in suçladığı Dünya Bankası ve IMF borçlanmalarının yüzde 75’i, üyesi olduğu tarikatın bir üyesi tarafından, Özal tarafından yapılmıştı. Ülke kuruluşundan buyana yaptığı borçlanmanın 400 katını Özal iktidarları zamanında yaptı. Aynı Erdoğan hükümetinin bugün yaptığı gibi, 2001 yılından sonra Özal zamanında yapılan borçlanmaların iki katı yapıldı.
Türkiye’nin IMF’ye borçları bitiyor, sen ne anlatıyorsun diyebilirsiniz. A benim sazan halkım, borç bitmiyor borç hesabının adresi ve numarası değiştiriliyor. Türkiye daha önce kendi adına yaptığı borçlanmaları şimdi, kendisi yerine şirketler ve belediyelere yaptırıp kendisi de garantör kefil oluyor. Yani borca karşı yapılan ipotekler daha önce olduğu gibi gene sizin eviniz, sizin kurum ve bankalarınız, borçlu olan torunlarınız. Aynı evde aile reisi yerine, bankaya karısı ve çocuklarını borçlandırıp onlara kefil olmaya benziyor.
Saddam’ın Irak’ta enflasyon hesaplamasında yaptığı gibi memlekette en az aranıp kullanılan mallar öne çıkıyor. Domatese bibere, benzine doğal gaza, telefona elektriğe zam gelmiş, bunlar enflasyon kapsamında değil ne hikmetse. Zaten olsa ne fark eder, artık bir Arap ve doğu ülkesi vatandaşı olan sizlerin olaylara ve yediğiniz kazıklara tepki gösterecek ne gücünüz ne de kültürünüz kaldı.
Washington’dan Obama yönetimi tarafından Savunma Bakanlığına atama adayı gösterilen senatör Chuck Hagel’in ataması, muhalif Cumhuriyetçilerin engellemesine takıldı. Aslında bu durum, oyun içinde oyun. Hagel Senato komisyonunda kendi partisi Cumhuriyetçilerin Libya’da büyükelçinin öldürülmesi olayı ardındaki gerçeklerin açıklanmasını sağlamak için bloke edildi yani atamanın onanması durduruldu.
Yalnız Pazar günkü TV programlarına katılan Senatör McCain, Hagel’in yeterli oyu alarak atamanın onaylanabileceğini söyledi. Göreceğiz. Ama işin gerçek yüzü Hagel’in İsrail konusundaki lafları ve bu konuda komisyonda çok net konuşamamış olması. Yani perde arkasından İsrail olayı parmakladı.
Öte yandan ABD, İran ile el altından görüşüyor. Bu arada Başkan Obama’nın İsrail’e yapacağı ziyaretin görüşmeleri devam ediyor. Dışişleri Bakanı Kerry’inin de bölgeye yapacağı ziyaret üzerinde çalışılıyor. Yeni bakan bölgede İsrail dâhil, Irak, Mısır ve birkaç ülkeyle Türkiye ve Yunanistan’ı da ziyaret edecek. Şimdilik Suriye falan ikinci planda, birinci konu ekonomi. Bu konuda iyi gelişmeler var. Mesela AB ile ikili anlaşmalar yapılıyor. İşsizlik rakamlarında azalma var. Yavaş ama kesinlikle iyi yönde gelişmeler.
Bu arada tüm Batı dünyasında yaşanan baharın, yani Arap Baharı’nın gerçekten bahar olup olmadığı ve ortaya çıkan irtica faaliyetlerinin ne kadar Hıristiyan dünyası için tehlike olduğu tartışılmaya başlandı. Bu bizim sıkı dindarlara kötü haber. Uyarmadı demeyin. Hele hele tarikatlar arası çatışma, okyanusa ötesine taşınmışken.