Özüne yabancılaşan insan
Günümüz dünyasında doğa dahil hiçbir şey doğal değildir: Bitkiler ilaçlı, etler hormonlu, sular kirli, gıdalar zehirli hatta havalar bozuktur. Böylece insanoğlunun içinde yaşadığı geleneksel çevre değişime uğrayınca, insanoğlu da varlığını sürdürebilmek için hem fizyolojik hem de psikolojik olarak değişme lüzumu duymuştur. Sanayinin çarkları arasına yoğunlaşmış ve sıkışmış insan; geleneksel özelliklerini daha doğrusu insani yönünü büyük ölçüde yitirmiştir.
Bu hormonlu ve sanal yapıda bir de midenin zihne, ayağın başa endekslenmesi, rollerin bir başka türlü oynanmasına neden olmuştur. Günümüzde kavram, söz ve tavırların eski anlamları kaybolmuştur. Samimiyet, sevgi, aşk, kadirşinaslık ya da vefa gibi insanı insan yapan bağlar soyutlaşarak yok olmaya yüz tutmuştur. Artık bu türden değerlerin “karın doyurmadığı” ileri sürülerek “köprüyü geçene kadar katlanmalı” biçiminde geçici, yapmacık ve oportünist tutumlar yüceltilmiştir.
Günümüz insanı birey dolaylı insan haline gelmiştir. Dolaylı insan; söylediği ile söylemek istediği birbirinden farklı, tavırlarında kesinlik olmayan, eylemi ile söylemi çelişen, doğrusu ve yanlışı ortama ve şartlara bağlı olarak değişen insan demektir. Onun için “haramla helal” , “vatanseverle vatan haini” , “iyi ile kötü” yoktur. Dengeler, durumlar ve ortamlar vardır. Dolaylı adamın ilkesi yoktur. Hem retçi hem kabulcü tavrı aynı anda sergileyebilir. O kendisini herhangi bir değere yalnızca pamuk ipliği ile bağlayabilir. Sıkıştığı anda tereddüt etmeden en yakınındakini kurban vererek kendini kurtarmaya çalışır.
Televizyonda sık sık “sözlerim yanlış anlaşıldı” ya da “ben öyle demek istememiştim” türünden konuşan insanların hemen hemen tamamı bu gruba girer. Yıllarca belki de ilk defa bir mertlik yapmış yanlışlıkla düşündüklerini sansürlemeden söylemiştir. Derhal “tevil” e geçer ve kendi kendini tekzip edebilir.
Aranızda husumet ve uyuşmazlık bulunan birisi hakkında sizinle konuşurken, onun hakkında söylenmedik söz bırakmaz. Onunla konuşurken de sizin hakkınızda aşağılayıcı sözler söyleyebilir.
Bürokrasi bu dolaylı, açıortay ve yumuşak kimlikli kişiler tarafından doldurulmuştur. Kurumların yönetimi büyük ölçüde bunların elindedir. Bu tip insanların elindeki yönetimden kararlılık, ilkeli davranış ve tutarlılık beklemek eşyanın tabiatına aykırıdır. Bu insanların her tutum ve davranışı gelecekte kendisini daha üst bir makama taşıyacak biçimde programlıdır. Bunlar üstlere karşı kişiliksiz, silik ve uşakça bir tutum takınırken; astlara karşı kelimenin tam anlamıyla bir despottur.
“Sözün odun gibi olsun ama hakikat olsun” türünden bir yaklaşım bu türden insanların en nefret ettikleri tavırdır. Yunus’un düz olarak getirdiği odunları değil, Nemrut’un biçimsiz ve hantal odunlarını daha çok tercih eder. Bu tipler eğriye, biçimsizliğe ve harama o kadar alışmışlardır ki ihtiyarlıklarında bile ellerine tutuşturulan bastonların eğri büğrü türden olmasını önemsemezler.
İnsanların bu kadar dolaylı hale geldiği bir yerde ilişki kurarken son derece dikkatli olmak gerek. Özellikle bu tür insanların yoğun olarak bulunduğu yerlerde konuşmaların son derece dikkatli ve seçilerek yapılması gerekir. Bu yönden İslam Peygamberinin; sözleri herkese söylenecekler, bazı insanlara söylenecekler ve hiç kimseye söylenmemesi gerekenler şeklinde yaptığı ayrıma harfiyen uymak gerek.
Sözleri imalı, açıklamaları müphem ya da neye hizmet ettiği muğlâk olan dolaylı insanın şerrinden korunmak için şeytandan korunma yöntemlerinin aynısını uygulamak gerek. Bugün her zamandan daha çok dolaylı insanlara karşı uyanık olmanın zamanıdır. Zira ilişki içerisinde olduğu insanları iyi tanıyan ya da geçmişte düştüğü hataları tekrarlamayan insanların başarılı olmak için çok da fazla bir şey yapmaya ihtiyaçları yoktur.