Öztürk Hoca
Geride bıraktığı 70 yıllık ömrünü Türk Milliyetçiliği ve genç nesillerin yetişmesine adayan Mustafa Öztürk Hoca için memleketimden aldığım daveti düşünmeden kabul ettim. Param parça yüreğimin sızısı ile yola çıkarken; bir insan bunca meşakkate nasıl dayanır? Yıllarca bir Allah’ın kulunu kırmaz mı? Bu nasıl bir gönüldür ki, ‘kalp kırmak Allah’ın evini yıkmak gibidir’ hadisi ile hareket edip hiç kimsenin kalbini kırmayan adam ‘bilmeden birini üzdüysem özür dilerim, helallik isterim’ diyecek kadar gönlü gani olabilir mi? Soruları ile kafama paslı çiviler çakarak vardım ata topraklarına. Ne kadar övünsem azdır hemşehrilerimle. Ülkesine, memleketine, insanına ibadet edercesine hizmet eden “er kişi” için musalla taşından önce “saygı gecesi” düzenleyerek bir hakkı teslim edecek kadar kadirşinaslar. Yeni Ufuklar Derneği, Kayseri Türk Ocağı Şubesi ve Kültür Müdürlüğü’nün ortaklaşa düzenlediği “Öztürk Hoca’ya Saygı Gecesi”nin bir de armağanını hazırlamışlar. Hoca’nın hayat öyküsü, yakın çalışma arkadaşları, akademisyenler, öğrencileri kalemi ellerine alıp önce Hocalarını, sonra Türklük davasını yazıp ölümsüz bir esere imza atmışlar. İnsanın yaşarken kıymetinin anlayan dostlarının olmasını görmek ne büyük bahtiyarlık. Bir ömrün adandığı davanın neferlerince şeksiz-şüphesiz takdir edilmek kadar zenginlik olabilir mi? Ardından böylesine güzel miras bırakanın gözleri açık gider mi? İnsan derin duygularla dolu olunca kelimeleri güzel dizemiyor. “Günün birinde 15-20 yıl sonra benim için de böyle bir toplantı organize edip, bu fakiri de onurlandırırlar mı” diye düşünmeden, iç geçirmeden de edemedim. “Keşke” olmadığı gibi “kıskanmak” da yok lügatimizde. Gıpta ederken bile Öztürk Hoca’nın “dost” hanesinde esamimizin okunmasının dayanılmaz hazzını yaşamak da güzel.
Kayseri’de bir çok toplantıya, konferansa katıldım. Salonun hınca hınç dolmasının yanında gelen davetlilerin seçkinliği görülmeliydi. Tamam Kayserili “Öztürk Hoca” sına görevini ifa etti. Ama Kayseri dışından gelenler yerlilerden fazla idi. İstanbul, Ankara, Adana, Konya, Mersin, Hatay, Antalya, Bursa, Erzurum, Elazığ gibi illerden bir devrin “deve dişi” gibi gençlik önderleri, eğitimcileri vardı. İsimlerini bu sütundan tek tek yazmam mümkün değil, bazılarını yazsam diğerlerinin gönlünü kırmış olabilirim endişesi taşıyorum. Bakanlık, milletvekilliği, müsteşarlık, Üniversitelerde akademisyenler, İl-İlçe Başkanları, gönüllü kuruluşların yöneticileri tekmili birden oradaydı.
Kimse darılıp gücenmesin. Düğünleri, cenazeleri bile bazen ihmal ediyoruz. O isimleri önce merhum Türkeş’in cenazesi bir araya getirmişti. Sonrasına ben tanıklık edemedim. Öztürk Hoca’nın farkı da budur zaten. 60’lı yıllarda Türk Kültür Derneği’nde başladığı mücadele Milliyetçiler Derneği, Komünizmle Mücadele Derneği, Genç Ülkücüler, Büyük Ülkü, Ülkü-Bir, Ülkü-Köy, Hergün Gazetesi, Eğitimcilik, 12 Eylül’de 30 ay Mamak zindanı. Çıkınca MÇP, MHP, Türk Ocakları, Yeni Ufuklar ve son kurduğu Bilgi Yurdu Gençlik Derneği’nde bir gün ara vermeden mücadele. Orta okul, lise gençlerinden başlayıp üniversite ve doktora talebelerine kadar “bir genç” yetiştirebilme arzusu ile hep seferberlikte olmak... 1967’de öğretmenliğe Van’da başlamış Öztürk Hoca. Sonra Elazığ. O dönem Elazığ’da Türk Milliyetçisi-ülkücü olanların tamamı Hoca’nın talebesi. Günün en anlamlı konuşmasını PKK ile mücadele esnasında yüzlerce yakınını şehid veren Babat Aşiretinin Reisi Hazım Babat yaptı. “Elazığlılar, Kayserililer şanslı. Öztürk Hoca gibi üç-beş öğretmenimiz olsa Türkiyemiz bugünkü bölücülük belası ile karışı karşıya kalmazdı” dedi. Harput’tan öğrencisi olan sevgili Esat Kabaklı, Hoca’nın şiirlerinden birini ayak üstü besteleyip kulaklarımızın pasını alıp, yüreğimizi serinletti. Kayseri’nin bütün Türk Dünyasına örnek olacak bu girişiminin yayılarak her bölgede emeği geçen, göğümüzün yıldızlarının haklarını teslim edecek toplantılar gerçekleştireceğine inanıyorum. Programı organize eden dostları selamlıyor, Öztürk Hoca’ma sağlıklı ,uzun ömürler diliyorum.