Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

"Özerk Kürdistan Parlamentosu"

Türkiye, iki yıldır kesintisiz olarak “darbe” ile yatıp “Kürt Sorunu” ile kalkıyor. Türkiye’de siyaset adeta konu körü olmuş durumdadır. Türkiye’nin bütün kurum ve kuruluşları “Kürt/terör” konusundan başka bir şeyi düşünemez hale gelmiş bulunuyor. Medya, siyaset, STK ve diplomasi ağız birliği etmişçesine aynı şeyleri söylemiyor adeta dayatıyor.
İktidar “Kürt Sorunu” dediği olguyu “Kürt açılımı” yaparak çözeceğini iddia etmiş ve bunu kamuoyuna bir anlamda taahhüt de etmiştir. “Kürt” ya da “Demokratik Açılım” adı altında başlayan süreç Türkiye’nin gündeminin böylece ana konusu haline gelmiştir. İktidar, açılımının nerede başlayıp, nerede biteceğini kamuoyuna açıklamış değildir. Bu yüzden açılıma herkes kendine göre bir anlam ve içerik yüklüyor. PKK ise açılımın kendi eylem, cinayet ve katliamlarının sonucu olduğunu biliyor. PKK vurarak, katlederek, yakıp yıkarak “Kürt Sorunu”nu daha çok Türkiye’nin gündemine sokuyor. Bu yüzden de eylemlerine ara vermeden devam ediyor.
Kışkırtılan ‘Kürtçüler’ ile şımartılan ‘teröristler’ de fırsat bu fırsat diyerek AKP iktidarı henüz işbaşındayken devletten koparabileceğini kopartmaya çalışmaktadır.


Açılım neyi açıyor?
“Açılım” politikası denilen şey tam bir münafıklıktır. Birlik ve beraberlik içinde yaşayan insanların arasına fitne sokmaktır. Kafa karıştırmaktır. Olayları saptırmaktır. Sapla samanı birbirine karıştırmaktır. “Demokratik açılım”ın yalnızca bir işe, birbiriyle iç içe yaşayan insanların arasını açmaya yaradığı ortaya çıkmıştır.
Güneydoğu’da meydana gelen olaylara “Kürt Sorunu” adını vererek bu sorunu “demokratik açılım” yaparak çözmeye kalkmak PKK’nın oyununa gelmek demektir.
Bölücü ve ayrılıkçılar yarattıkları bu şartlarda önüne “demokratik” kelimesi koyarak bölücülüğe makul ve meşru zemin yaratmış oldular. Son zamanlarda meydana gelen terörist olayların demokratik açılımın durdurulmasına neden olduğunu söyleyenler de bilerek ya da bilmeyerek teröristlerin amaçlarına hizmet etmektedir.
Malum mahfiller “ana dilde eğitim” ile anayasaya “etnik kimlik” yani “Kürt kimliği” nin sokulmasını talep ediyorlar. Milli devlet ve üniter yapının içinde bu taleplerin karşılanması mümkün değildir. Bu durum zorunlu olarak idari yapının “federatif” bir hüviyete bürünmesi sonucunu doğuracaktır. Bölücüler iki dilli, iki halklı ve iki bayraklı bir anayasa amaçlamaktadır. Türkiye, “her halkın kendi kaderini tayin etme hakkı”nı zaten tanımıştır. İki halkı da tanırsa bu defa iki halka da kendi kaderini tayin etme hakkını vermesi gerekir. İşte bu nokta da Türkiye’yi silahlı olarak değil ama anayasaya uygun olarak bölmek için referandum gündeme sokulmuş olacaktır.


Baydemir de böyle buyuruyor!
BDP, İmralı, Kandil üçgeni bu nedenle “demokratik özerklik” talebini dile getiriyor. Son olarak BDP’li Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir “Özerk Kürdistan parlamentosu” kurulmasını istedi. Baydemir, “... belediye binamızın önünde ay yıldızlı Türk bayrağımızla sarı-kırmızı-yeşil bayrağımız dalgalansa ne olur” dedi. İşi daha da ileri götürerek, “Özerk Doğu Karadeniz olacak, Özerk Orta Karadeniz olacak, aynı zamanda Demokratik Türkiye Özerk Kürdistan olacak” diye sıraladı...
Demokratik açılımın birileri tarafından Türkiye’nin demokratik yöntemlerle bölünmesi olgusu olarak algılandığı yeterince açık değil midir? Amaç yeterince açık değil midir? Açıksa yapılacak olanın ne olduğu da belli değil midir?
Not: Bilindiği gibi bu Osman Baydemir, bir süre önce Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne alenen hakaret değil, küfür etmişti. Hâlâ hakkında ne işlem yapıldığı kamuoyuna açıklanmış değildir! Generallere meydan okuyanların Baydemir söz konusu olunca suspus kesilmelerinin nedeni ne olabilir?)

Yazarın Diğer Yazıları