Örümcek kafalı bile iltifat böylelerine

Haber önceki gün patladı:
Kadınlar tecavüzcüleriyle evlensin, dosya kapansın, yargının iş yükü azalsın!
Tam olarak bu ifadeyi kullanmamıştır tabi ama “kadınları alıkoyan, kaçıranların cezalarının ertelenmesi, 15 yaşından küçüklerle (artık nasıl oluyorsa rızaen) rızaen ilişkiye girenlerin cezalarının düşürülmesi, Adli Tıp Kurumunun “beden ve ruh sağlığı”na değil de yalnızca “beden sağlığı”na bakarak rapor yazması gibi “pratik çözümler” öneren arkadaş her kimse sormadan edemeyeceğim:
Topraktan mı bittin sen!
Bir annen yok mu?
Bir eşin, bir kızın, bir kız kardeşin, ablan!..
Allah kimsenin başına vermesin, ama ya onlardan biri olsaydı “tecavüze uğrayan”... “Hadi evlen de iş çıkarma” mı diyecektin onlara da...
Yıllar önce yakın şahidi olduğum bir dram geldi aklıma. O yıllarda oturduğumuz kasabada, bitişikteki apartmanda yaşayan bir aile vardı. Büyük kızları en yakın arkadaşımdı. Oğulları kardeşimin en yakın arkadaşı... Bir de küçük bir kızları vardı; 6 yaşlarındaydı. Mahallenin bütün çocukları gibi “okul bahçesi”nde oynadığı günlerden birinde küçük kız eve dönmedi... Güneş battı, hava karardı, o ailenin yaşadığı evden yükselen çığlıklar bütün sokağı çınlattı. Bulunmuştu kızları; baygın halde, kanlar içinde! Sapığın biri “rızaen cinsel ilişkiye girmişti” kendisiyle... Rızaen derken, küçük kızın oynadığı okul bahçesinden saçından sürükleyerek götürmemiş olmasını kast ediyorum. Klasik “babanın arkadaşıyım, annenler bizde, seni de götüreyim, giderken de çikolata gofret alırım sana” diye kandırmış kızı... “Amca şefkati”yle sarılmış, okşamış.... Ben Ertuğrul Özkök kadar ayrıntı veremeyeceğim, sonrası; kız ne olduğunu bile anlamadan, olmuş bitmiş işte...
Savcısında da, annesinde, babasında da kafa aynı kafaya:
Önce bedenen bir güzel tamir ettiler kızı!
Sonra sonra anlaşıldı ki aslında ruhunda marazları... Hayatından vazgeçti sonra yine tutundu, yine vazgeçti yine tutundu... Karanlıkta uyuyamadı hiç o günden sonra, yalnız kalamadı, arkadaşlık kuramadı. Doktor doktor dolaşmakla geçti okul yılları... Son gördüğümde üniversite çağındaydı; hala dalıp dalıp hiçbirimizin görmediği o dehşet verici anı ülkesine gidiyordu...
Onu bu hayata hapseden adamın cezası düşürülsün diyor şimdi bir savcı efendi; dökülmesin diye çalışmaktan incileri...
O kız ya senin kızın olsaydı!
Medeni hal kontrolü yapmıyor ya bu sapık taifesi; ya eşin olsaydı tecavüze uğrayan:
“Bir celsede boşanalım, sen git tecavüzcünle evlen bir de biz yük olmayalım yargıya” mı diyecektin!
Peki ya annen olsaydı!
Yerden mi bittin!
Selcan Taşçı


+++

Onlar “adam” değil miydi!
Ülkenin ikinci büyük partisinin liderine seks kaseti ile şantaj yapıldı; İçişleri Bakanlığı’na bağlı emniyet teşkilatı, ne hikmetse bir buçuk yıldır bu görüntüleri çekenleri ve internete koyanları bir türlü bulamadı! O liderin siyasi kariyeri büyük bir darbe yedi...
Başbakan, bu lidere sahip çıkmadı!

***

Seçimlerden hemen önceydi... Bu kez ülkenin üçüncü büyük partisinin genel başkan yardımcılarının ve milletvekillerinin görüntüleri internette yayınlandı. Üstelik Başbakan, bu görüntülerin yayınlanacağını önceden haber verdi. Bu çok önemli siyasetçilerin hepsi milletvekili adaylığından ve partilerinden istifa etmek zorunda kaldı. Polis, bu görüntüleri çekenleri ve yayanları da bulamadı!
Başbakan, o siyasetçilere sahip çıkmadı!

***

Anayasa Mahkemesi üyesinin, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın, Ergenekon Davası’na bakan hâkimin telefonları dinlendi... Deniz Feneri savcıları görevlerinden alındı. Ergenekon’da, Balyoz’da sanıkların tutukluluk hallerinin kaldırılmasını isteyen hâkimler sürgüne gönderildi. Başsavcı İlhan Cihaner, bazı tarikatlara yönelik bir soruşturma başlatınca başına gelmeyen kalmadı. Yetmezmiş gibi, Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’na terörist muamelesi yapıldı. Yani birileri bu yargıçları ve savcıları “yemek” istedi!
Başbakan sahip çıkmadı!

***

Türk Ordusu’nun 53’ü general yüzden fazla komutanı, henüz varlıkları bile kanıtlanamayan darbe planları yüzünden cezaevine tıkıldı...
Başbakan, sahip çıkmadı!

***

Genelkurmay Başkanı ve üç kuvvet komutanı istifa eder gibi emekliye ayrıldı...
Başbakan, onlara da sahip çıkmadı!

***

Nevşehir İl Kültür ve Turizm Müdürü Velettin Birsöz, 35 kez görevden alındı, 35 kez de mahkeme tarafından görevine iade edildi.
Erzurum Milli Eğitim Müdürü Fevzi Budak 12 kez, Çanakkale Orman Bölge Müdürü Musa Akşan ise 5 kez görevden alındı, her seferinde görevlerine iade edildiler...
Son dokuz yılda iktidar partisinin emrine girmeyi reddeden yüzlerce bürokratın başına bu olaylar geldi...
Başbakan sahip çıkmadı!

***

İktidara yaranmak için elinden geleni ardına koymayan Kızılay Başkanı, CHP’yle birlikte Somali’ye yardım kampanyası düzenleyince paldır küldür istifa etti...
Başbakan, ona da sahip çıkmadı!

***

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım başta olmak üzere onlarca futbol adamı şike iddiasıyla tutuklanıp cezaevine tıkıldı. Fenerbahçe bu yüzden Şampiyonlar Ligi’nden ihraç edildi...
Fenerbahçeli Başbakan, yine sahip çıkmadı!

***

Peki; kime sahip çıktı Başbakan, kimleri ” yedirmedi?
Deniz Feneri e. V davasının sanıklarına sahip çıktı örneğin...
Bu davada yargılanan eski RTÜK Başkanı Zahid Akman’ı ve Kanal 7’nin patronunu “yedirmemek” için defalarca demeç patlattı!
Yandaş ve yalaka gazetecilere sahip çıktı; hepsi TRT’de on binlerce lira karşılığında program yapmaya başladı...
“Salla başını, al maaşını” kuralının dışına çıkmayan bürokratlara sahip çıktı...
Hukukçu olmayan Anayasa Mahkemesi Başkanı’na, intihalci rektörlere, türbancı YÖK Başkanı’na, skandal üstüne skandal yaratan ÖSYM Başkanı’na sahip çıktı...
Şimdi de...
Devlet adına, PKK’lı çapulcularla pazarlık eden ve Apo’dan “Sayın” diye söz eden MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a sahip çıkıyor ve “Biz kolay kolay adam yemeyiz” diyor...

***

Oysa... Başbakan, bazılarını yukarıda sıraladığım ve çoğunu unuttuğum “sahip çıkmadığı” onlarca adamı “yedi” ya da “yedirdi...”
Kendisine çok basit bir sorum var:
Onlar “adam” değil miydi?
Ve sizin “adam”lık kriteriniz nedir?
Mustafa Mutlu / Vatan

+++

Habur hupur...
Başbakan Erdoğan “Habur anlayışı bitti” diyor... Nedir Habur anlayışı... Oslo görüşmesinin zabıtları okunduğunda kodları kolayca çözülüyor. PKK ile anlaşma yapılmış... Habura gelecek PKK’lıların ayağına savcı ve yargıç gönderilirken...
Tutuklama yapılmaması için yargıya talimat verilmiş.
Nitekim PKK’lılar ellerini kollarını sallayarak ve gösteriler yaparak sınırdan içeri girdiler.
Yargıya talimat verildiği elbet sezilmişti. İçişleri Bakan Atalay’ın Ahmet Türk’e “Müsteşarımı Diyarbakır’a gönderdim. Hâkim ve savcılar ayarlandı. PKK’lılar geldiği gibi geçecek” dediği söyleniyordu. Ama bunlar söylentiydi. Kesinlik yoktu...
Oslo görüşmesinde bu durum “resmen tescil” ediliyor. Bu noktada akla şu soru geliyor:
- Habur’a gönderilen savcı ve yargıçlara talimat veren iktidar acaba özel yetkili yargıç ve savcılara da aynı şekilde talimat veriyor mu? Vermediğini nereden bileceğiz?
Melih Aşık / Milliyet

+++

SİZDEN GELENLER
Yavuz hırsızlar

Bugüne kadar örgütten kaçarak Devlet’e teslim olmuş PKK’lıların neredeyse tamamı, vermiş oldukları ifadelerde; Kürtçü siyasi partilerde görev alan ve gençlik yapılanması içerisinde yer alan şahısların telkin ve propagandaları ile örgüte katılmaya karar verdiklerini ve bu şahısların yol göstermeleri ile, kurdukları çeşitli irtibatlar ile örgüte katılmak üzere dağa çıktıklarını, hatta çoğunun adeta ellerinden bizzat tutularak örgüte teslim edildiklerini itiraf ettiler.
Sen önce propaganda yapıp telkin edeceksin, sonra o zavallıyı elinden tutup, hatta taaa Avrupa’dan bile elinden tutup, ölmek ve öldürmek üzere taaa Kandil’e götüreceksin ve er veya geç kaçınılmaz o malum sonuçta da “analar ağlamasın” diyeceksin. Sizce de “yavuz hırsızlık” değil mi bu!
Sabahattin Talu

+++

Bumerang
Kuzey Afrika’dan, Mezopotamya’ya, Fars ülkesinden, Filistin’e kadar İslam’ı dizginlemek ve Doğu uluslarının gücünü rölantide tutmakla görevli R.T.E ve ekibi, bu söz konusu ülkelere reva gördüğü acı reçetenin bir benzerinin yarınlarda emperyalizm tarafından kendi ülkesine uygulamakta tereddüt edilmeyeceğini bilmiyor mu?
Tamer Abuşoğlu / Gaziantep 27 Gazetesi

+++

Küresel istihbarat teşkilatlarıyla yarışabilen ve onların önünde yarışı bitirebilen bir Türk istihbarat teşkilatı olması dileğiyle!
Atilla Üyetürk

+++

Hain kontenjanı
Prof. unvanlı zat’ın ikiyüzlülüğüne diyecek yok. Üç ay öne AKP’nin kardeşi olan Esad ailesi üç ay sonra nasıl düşman oldu? Cumhuriyet okullarının böyle kişiler yetiştirmesi bizleri çok üzüyor.
Değerli büyüğümüz, çok değerli diplomat Kâmran İnan’ın hep tekrarladığı gibi:
“Biz Türkler kadar vatanını seven bir ulus yok. Ancak vatan hayını yetiştirmede de birinciyiz.” Memduh Menekşe


+++

Hesabı sorulur
Eşkıya devletlere, eş başkanlık yapanlar, valizini taşıyanlar, mazlum milletlerin bombalanmasına destek verenler, bu politikaları sürdürenler Unutmasınlar ki;
Bu millet 19. yüzyılın başlarında, Mustafa Kemal önderliğinde aynı eşkıya devletlere büyük bir tokat atmış ve mazlum milletlere önderlik etmiştir. 12 Eylül’ü yapanlar da, yerli yabancı işbirlikçileri de bilsinlerki, işçiye,memura,köylüye ve alt gelir grubunda emeği -alın teri ile çalışan bu millete yaptıklarının hesabı yine bu millet tarafından mutlaka sorulacaktır.
Cengiz Gülebay

+++

Velev ki halife!
“Diyanet İşleri Başkanı baş köşede” haberini okuyunca aklıma şu konu geldi:
Almanya 1. Dünya Savaşı’na gireceği zaman Osmanlı’yı yanına çekmek istiyor. Bu isteğinin önemli nedenlerinden biri de halifenin nüfuz alanından faydalanmak. Sanki Almanya’nın faydalanamadığı bu fikirden bugün Amerika faydalanıyor gibi, ne dersiniz?
Turan Erdoğan

+++

Zulmünüzün zekatı etmez
Siz ülkeyi yönetenler! Siz, Somali’deki sefaleti Dünya kamuoyuna mal etme çabasında olanlar! Somali’de açlığa mahkûm olan insanları kurtarma çabanız, diğer dost ülkelerde, birilerinin kışkırtmasıyla ayaklanan dost ve Müslüman halkların birbirlerini öldürmesinin zekâtı bile olmayacaktır!
Abdurrahman Akın / Kaçkar Gazetesi

Yazarın Diğer Yazıları