Onun bunun maşası olmak...
Ercan yavrumuz kitaplığımdan yararlanan mahallemiz gençlerinden birisi. On altısına henüz girdi. Bana ’Dede’der. Çok çalışkan. Okulunda sınıf birincisi. Matematik dehası olmaya aday. Mantık düzeni sağlam. Kimi üniversite bitirmişlerle tartışamadığım konuları onunla rahatça konuşabiliyorum. Ercan’ın öğüte gereksinimi yok; o parça bilgilerden tüme ulaşmasını biliyor. Kendisiyle öğüt adına sadece bir kez konuştum. O da şudur: “Sakın ha iş sahibi olmadan evlenme; önce iş, sonra eş! Eğitimin bitene kadar da ’günlük’siyasetle ilgilenme; siyasetin dışında dur; ama siyasetten kesinlikle haberli ol; haberli ol ki kimse seni avlamasın!”
Ercan geçen gün geldi. Üzüntülüydü. “Dede bugün okulda ne oldu biliyor musun?” dedi ve anlatmaya başladı: “Sınıfımızda bir grup var. Geçen yıl üç kişiydiler, bu yıl altı kişi olmuşlar. Okul çıkışında bana duyurarak ’Alman arkadaşımızı Müslümanlığa kazandırdık, Ercan’ı da kazanacağız; onun da yüzü nurlanacak’diye konuştular” dedi. Çok üzüldüğü belliydi. Anlattıklarını önemsememiş gibi, yüzüne bakmadan “Pekiyi, sen onlara ne söyledin?” diye sordum. Ercan, kararlı ses tonuyla: “Ben Allah’a ve Peygamberimize inanıyorum. Ben Müslüman’ım. Nurlu muyum, nursuz muyum onu da Allah bilir. Benim peşimi bırakın, diyerek yanlarından ayrıldım” dedi.
Ercan’a sadece “Oğlum sen işine bak; bilinmeyeni bil, bulunmayanı bul; onun-bunun maşası olma; uygarlığa katkıda bulun” dedim... Değerli okuyucu, bu bir kurmaca değil. Masa başında size yazmaya, kitaplardan söz etmeye hazırlandığım sırada öğrendiğim bir gerçek. Yorum size aittir.
Gelelim kitaplara... Yeni Düşünce’deki köşemin adı “Bir kitap, bir dünya” idi. Gerçekten bir kitap bir dünya! Tıpkı, İsmail Polat’ın “Hazar ile Çağrı” adlı öykü kitabı gibi... Bu kitabı okumasaydım Hazar’ın ve Çağrı’nın -kahrolası yanlış bir geleneğin yıktığı- dünyasını tanıyabilir miydim? İsmail Polat, bir öyküyü anlatmıyor; sanki yüreğini sergiliyor. Bu eserde alışılagelmişin dışında, farklı bir anlatım biçimine de tanık oldum. Hele, aralara sokuşturduğu “Hava” bölümleri Anadolu gerçeğinden harika ’fotoğraflar’dı... Eser hiç de amatörce değil; pek çok usta işinin pabucunu dama atacak değerde. Yazarı kutluyorum. Hazar ile Çağrı bir KORA Yayın ürünü. Esere 212 513 79 00 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz.
TÜRKSAV’ın çalıştayında Mustafa Kaya (Akozan)’nın “Türk’ün Destanı Hakannâme” si elime geçti. Daha önce bu eseri taramıştım. Türk’ün siyasi ve kültür tarihinin 606 sayfada şiirle güzel bir anlatımı. Gerçekten yoğun emek ürünü. Özkul Çobanoğlu’un kitabı sunuşu da çok etkili. Her evde bulunması gereken bir eser. Kitap, Akçağ yayını. 312 432 17 98 numaralı telefondan erişebilirsiniz. Mustafa Kaya’yı bu kutlu çalışmasından ötürü alkışlıyorum.
Değerli okurlar Aylık Berfin Bahar dergisinin Eylül sayısı Ruhi Su adına çıktı. Yazarlar Ruhi Su’yu anlatıyor. (İliştiri: Benim için de Ruhi Su, büyük değerlerden birisi. Türk kültürü için çok önemli olan Türk Halk Oyunları’nın, notaya ilk kez alınması, 1949 yılında bu çilekeş insanca gerçekleştirildi. Durağı uçmak olsun.) Dergi yine dopdolu. İzzet Harun Çay o harika roman eleştirilerini sürdürüyor. Sevgili Cazim Gürbüz bir Arif Nihat Asya güzelliği sunmuş. İsmet Arslan’ın objektifi arka kapakta düşündürüyor. Ve daha neler... Berfin Bahar gerçekten ilginç bir dergi; www.berfin.net adresinden temin edebilirsiniz.
Haftaya buluşmak dileğiyle...