Onların da bir öğretmeni vardı...

Sultan Alparslan
Uluğ Bey
Fatih Sultan Mehmet
Ziya Gökalp
Yusuf Has Hacip
Mehmet Öz
Adalı Halil
Gazi Yaşargil
Kenan Sofuoğlu
Oktay Sinanoğlu
Barış Manço
Aykut Kocaman
Neşet Ertaş
Şenol Güneş
Ertuğrul Sağlam
Aslı Çakır Alptekin
Servet Tazegül
Münir Özkul
Kemal Sunal
Nihal Atsız
Alparslan Türkeş
Mustafa Kemal Atatürk
Ve Marsilya’ya muhteşem röveşata golünü atan Fenerbahçeli Bekir İrtegün..
Hatırladınız değil mi?..
Alt alta sıraladığım isimleri değil..
Onları yetiştiren bu vatana armağan eden öğretmenleri soruyorum!...
Onların da bir öğretmeni vardı..
Hatırladınız mı?..
Nerdeee !..
Her yıl 24 Kasım’da beylik laflar sarf etmekten, düzmece törenler düzenlemekten öteye gidebildik mi?..
Senede bir defa “eli öpülesi öğretmenim” der, geçer gideriz.
Sonrada, eğitimin “Milli”sini kaldıran, öğretmenleri hor gören emeklerini hiçe sayan, onların çalışma ve yaşam koşullarını büsbütün zorlaştıran adam rolü yapan beylere alkış tutarız.
Gündüz okullarda sonra da gelip evlerinde çalışırlar..
Çalışma sistemleri hep çift vardiyalıdır.Yetmez; hafta sonu çocuklarını takviye etmek için yine okullara koştururlar. Birileri deveyi havuduyla yutarken, aldıkları aylık üç-beş kuruşa rağmen “öğretmenler okullarda yatıyorlar. Aldıkları para onlara çok” hakaretlerini duymazdan gelip kutsal mesleklerinin gereğini yerine getirirler.
Çoğu daha emekli olmadan kalıcı hastalıkların pençesine düşer.
Boyun fıtığı, bel fıtığı, farenjit, astım, bronşit, sinüzit, çeşitli akciğer hastalıkları, varis...
Çalan teneffüs zilinin ardından bir bardak sıcak çay en büyük lüksleridir..
Dünyanın paha biçilemeyecek en değerli endüstrisi olan geleceğe adam yetiştirme fabrikasının mühendisidir onlar.
100 tane uçak fabrikası yapsanız, 1000 kuyudan petrol çıkarsanız ne yazar?..
Adam gibi adam yetiştiremedikten sonra!..
Petrol yataklarının üstünde keyif çatanların hali ortada değil mi?..
Üzerlerine yağan Mart karını, bahar sanıyorlar..
Sıkıştığı zaman Anıtkabir’e koşan milyonlar;
Unutmayın!..
Türkleri fetret devrinden çıkaran Mustafa Kemal’in de bir öğretmeni vardı.
Baş öğretmen Atatürk’ün sözlerini hatırlayalım;
* “Öğretmenler!... Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister. Yeni nesli bu nitelik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir.
* Öğretmenler! Erkek ve kız çocuklarımızın, aynı suretle bütün tahsil derecelerindeki talim ve terbiyelerinin pratik olması mühimdir. Memleket evladı, her öğrenim aşamasında, ekonomik hayatta verimli, etkili ve başarılı olacak surette donatılmalıdır.
* Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.
* Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet henüz millet namını almak yeteneğini elde edememiştir. Ona basit bir kitle denir, millet denmez.
* Dünyanın her tarafında öğretmenler insan topluluğunun en fedakar ve saygıdeğer unsurlarıdır
* Öğretmen bir kandile benzer, kendini tüketerek başkalarına ışık
verir.
* Cenab-ı Hakk’a binlerce gönül borcu ve teşekkür olsun ki, düşman karşısındaki aziz ordular için harcadığımız bütün emekler mutlu sonuçlarını verdi. Artık bundan sonra aynı kuvvet, aynı çalışma, aynı çabayla kültür ordusu için çalışacak ve birincide olduğu gibi bu ikinci ordudan da emeklerimizin, çalışmalarımızın, çabalarımızın mutlu ve zafere erişmiş sonuçlarını aynı parlaklık ve aynı verimlilikle elde edeceğiz.
Arkadaşlar! Asker ordusuyla kültür ordusu arasındaki benzeyiş ve uygunluğu belirtmiş olmak için şunu da ilâve etmeliyim: Değerli bir eserde ordunun ruhu, subay ve komuta kuruludur, deniliyor. Gerçekten böyledir. Bir ordunun değeri subay ve komuta kurulunun değeri ile ölçülür. Siz öğretmen hanımlar ve öğretmen beyler, sizler de kültür ordusunun subaylar ve komuta kurulusunuz. Sizin ordunuzun değeri de sizlerin değerinizle ölçülecektir. Bağımsızlık mücadelesinde, üç, dört yıldır, düşmanı topraklarımızda mahvetmek için yaptığımız savaşta ordunun ruhu olan subaylar ve komuta kurulu ve yüksek rütbeli askerler değerlerinin yüksekliğini nasıl göstermiş ve kanıtlamışsa, bundan sonra yapacağımız aydınlanma ve devrim mücadelesinin, milletimize bir karanlık gibi çöken genel bilgisizliği yenme ve ortadan kaldırma savaşında da kültür ordusunun ruhu olan siz öğretmen hanımlar ve öğretmen beylerin aynı yeteneği göstereceğinize inanıyorum. Hepinizi bu güvenle selâmlarım, saygıdeğer arkadaşlar!”
Ana kucağından sonra karşılıksız sevgi, şefkati gördüğümüz, hakkı asla ödenemeyecek öğretmenlerimizin ellerini saygıyla öperim.

Yazarın Diğer Yazıları